Hükümet, referandum öncesi çok cömert oldu(!) biliyorsunuz. Geçici de olsa, birkaç kalemde vergileri düşürdü. Esnaf sigorta primlerini veya vergi taksitlerini ödemeye gidiyor, "vallaha olmaz!" diyor, geri çeviriyorlar.
"Mayıs'tan sonra görüşürüz" diyorlar. Bunlara ek olarak bir de, "torun bakan büyükannelere maaş" icat ettiler. Ama sadece 6 bin büyükanne yararlanacak.6 bin büyükannenin yüzü ak olacak. Veya ak 6 bin büyükannenin cebine aylık, 425 lira girecek.
500 lira bile değil!
Oysa Prof. Dr. Haydar Baş, bu ülkenin bütün hanımlarına, tam bin 500 lira Vatandaşlık Maaşı verecekti.18 yaşını doldurmuş, bütün kızlar ve hanımlar, evlenmiş evlenmemiş fark etmez, yaşlı genç hepsi alacaklardı.
Ve dün, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'ydü.
Kadınlar ne aldı?
Hava!
Kadınlar günü lafta kutlandı. Hâlbuki torun baksın bakmasın, iş bulsun bulmasın, çalışsın çalışmasın, kadınlarımız Vatandaşlık Maaşı almalıydılar.
Kendileri istemediler!
Şimdi sürünüyorlar!
Kadınlar sürünürse, millet sürünür!
Sürünüyor zaten.
Sürünmeyenlere sözümüz yok!
Bu ülke için yaptıklarının karşılığında, Devlet Baba'ları bin 500 lira vermiş çok mu? Ama hanımlar, "yok babam istemiyoruz!" dediler. Zannettiler ki, bu bir vaat veya "koltuk" için söylendi.
Oysa bu bir proje ve modeldi.
Devlet, veren el oluyordu. Devletin biraz boya ve kâğıt ile basacağı para, kadınların emek ve üretimlerinin karşılığı olacaktı. Büyükanne toruna bisiklet alacaktı mesela.
Bisikletçi kasaba gidip et alacaktı, çocuğuna ayakkabı alacaktı. Kasap, çocuklarının eğitim parasını ödeyecekti.
Böylece verilen bin 500 lira en az 16 kez el değiştirecekti. Devlet, verdiği parayı çıkaracağı gibi parada kazanacaktı bu dolaşımdan doğan vergilerden?
Hanımlar alacakta, beyler almayacaklar mıydı?
Onlar da, bin lira alacaklardı.
Tabi, beylerde hava aldılar!
Topluca hava alan bir toplum olduk!
Mayıs'tan sonra "çok hava aldınız, vergisini ödeyin!" derlere n'olcak!
Duydunuz mu?
Osmangazi Köprüsü'ne verilen geçiş garantisi günlük 40 bin iken, ortalama 13 bin araç geçiyormuş. Devlet günlük 27 bin aracın geçiş parasını firmaya ödemek zorunda.
Boş oturmayın, hesaplayın isterseniz!
Ağrı'da veya Malatya'da oturan herkes, geçmedikleri bu köprü için para ödüyor, iyi mi!
İyi, iyi, hem de çok iyi!
Bizim yiyecek ağzımız yok, Japonlar yesin!
Yemeyenin malını yerler!
Avrasya Tüneli için de günlük, 68 bin 500 araç garantisi verilmiş. Geçecek araç bulunmazsa, eşek bulmak icap eder. Düşünsenize tünelden günlük, 20 bin eşeğin geçtiğini!
Olmaz demeyin, olur!
Araç bulunmayınca, yapılacak bir şey yok!
-Memlekette bu kadar eşek var mı?!
Bak orasını bilmem!
İsterseniz teklif edelim: Ülkede eşek sayımı yapılsın!
O kadar övündüğümüz köprülerde, geçecek araç bulamıyoruz!
Ne yapalım!
Japonlar, kapıya mı dayansın yani!..
Veya İtalyanlar?
Sahi bu paralar hangi ülkeye gidiyor?
Çok değişik rivayetler var da!
Neyse çıkmadan, şunu ifade edelim. Köprülerde geçiş paraları, sadece bu ülkenin annelerine ödenmiş olsa, para ödenmedik anne kalır mı?
Veya yabancılara borçlanmadan bu köprü ve tünelleri yapmış olsaydık, köprü ve tünellerden elde edilecek gelirler, ülkenin şehit yakınlarına dağıtılsaydı?
Fena mı, olurdu?
Kaynak yok değil, kaynak çok, ama size bize yok?
Bu bir plan ve proje işi? Ama kaçıralı çok oldu!