Ülkenin batışına gevrek gevrek gülenler

Nasrettin Hoca'nın bir alacaklısı, bir gün hocanın kapısını çalar. Hoca bakar ki, borçlu olduğu adam? Tedirginliği büsbütün artar. Hocanın eşi, bu tedirginliği görünce, hocaya acır, "sen kenarda dur, ben konuşayım" der.

Hoca, tamam der.

Kadın kapıyı açar,  henüz alacaklı bir şey demeden, "gözün aydın, hoca senin parayı ödeyecek" der. Adam sevinir. Peki, nasıl ödeyecek diye sorar adam:

Kadın başlar anlatmaya:

"Hoca kervan yoluna çit çekmeye gitti. Koyun sürüleri o yoldan geçtikçe, yünleri çitlere takılacak. Sonra hoca o çitlerde birikmiş yünleri bir güzel toplayacak. Çuval çuval yünleri, bizim evin avlusunu dolduracak.

Ben o yünleri, eğireceğim, ip yapacağım. Sonra, iplerden, yün kazaklar öreceğim. Hoca bunları götürüp pazarda satacak ve senin paranı ödeyecek."

Adam gülmüş.

Eşinin anlattıkları karşısında, kapı arkasında gizlendiğini unutan Hoca, başını çıkarıp, "peşin paranın kokusunu aldın, nasıl da gevrek gevrek gülüyorsun!" diye çıkışır. 

Kıymetli Dostlar!

Türkiye tam anlamıyla, fıkralık!

Ülkenin batışına gevrek gevrek gülenler var.

Vatandaş, "Papaz yüzünden dolar yükseldi, ekonomimiz battı" yalanına, bir süre inandı diyelim. "Peki, ülke batarken, siz ne yapıyordunuz" sorusunu, ilelebet sormayacak mı, sanıyoruz. 

Bir gün, ülke battığı için doların değer kazandığını, Türk Lirası'nın değer kaybettiğini öğrenirse ne yapacaksınız. Vatandaş, "ekonomi kötü" dediğinde, yargılanacağını düşünüyor. Yani korkuyor. Bu çok kötü bir şey?

Ekonomide çöküşün ardından, bir "kaos" beklentisi içinde olan düşmanlarımızın eline büyük bir koz veriyoruz. Vatandaş ekmeğe muhtaç iken, adını ömrümüzde duymadığımız içecekler, Saray'da ikram edildiği artık gizlenemiyorsa, korkun.

"Efendiler, yiyiniz içiniz" gözü olanın gözü çıksın! Ama "Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana / Bilmem söylesem mi söylemesem mi?" "Yiğit" dedim, yanlış anlaşılmasın, o, "ejder" içecekleriyle besleniyor.

"Milli içecek ayran" yerine, ejder meyveli smoothie, Liçi meyvesi eşliğinde efuli, strarex meyvesi eşliğinde aloevera, zencefilli somonlu suşi ile beslenir. Maşallah çok bakımlı!

Ama insan ayrandan utanır hiç olmazsa, "milli içecek" ilan edildikten sonra, yüzüne bakan olmadı. Ekşidi kaldı. Bundan sonra içenin, karnı ağrır artık!

Neyse tekrar edelim, vallahi kimin ne yediği, ne içtiğiyle ilgilenmiyoruz. Nerde yattığı, hangi koltukta oturduğu, ne ilgimizi çekti, ne gönlümüzü?  "Son nefes için siyasette olan" bir insanın yanındayız, elhamdülillah.

Ancak,  sevgili kardeşim!

Dış politikada, durumlar malum. Suriye'de İdlib'e sıkıştık. Fırat'ın Doğusundaki ur, büyüyor. Kıbrıs'ta sıkıştık. Ege'de diken üstündeyiz. 

Hatırlar mısınız, göstermelik YPG-IŞİD savaşında(!) YPG'liler kazansın diye bir 29 Ekim günü Peşmerge, Türk toprağı üzerinden şov yaparak, lahmacun ve kebaplarını Urfa valiliğinin ödediği, Fırat'ın Doğusunun temelleri atılmadı mı?

Yani, YPG'nin, aslında "devlet olma" ilanı değil miydi? Konuşmayalım ama geçmişte, neler yapıldığı görülmezse, şimdi ne yapacağımızı bilemeyiz. Soruyorum, Türkiye'nin, Suriye'de ne yapmak istediğini, bir bilen anlayan var mı?

Davutoğlu ile kucağımıza bırakılmış, yanlış Suriye politikası, ha patladı, ha patlayacak. ABD ile misin, Rusya ile misin?

İdlib'te ABD ile Fırat'ın doğusunda ise Rusya ile olmak, bu sorunları çözmez. Türkiye halen Esad gitsin mi, gitmesin mi bilmiyor. Yazık, çok yazık? Ne Suriye üzerinden, ne de ekonomi üzerinden, iktidarı eleştirmiyor, yol gösteriyoruz.

Vatandaş, ekonomide önlem alınacak diye bekliyor ama biz, "Milli Para" diyoruz. "Milli Paralarla Ticaret" diyoruz. Vatandaş da zannediyor ki, milli paramız var. Dolar devreden çıkıyor, birkaç ay içinde düzeleceğiz!

Yok, böyle bir şey? Bu gidişle, bu gözler, ülkede ekmek kuyruklarını dahi görecek. Açlık kapıda?

Nasrettin Hoca'nın yünleri, sonuç verir, "Milli Para" edebiyatınız sonuç vermez. Çünkü tezin sahibi insan, "Türkiye'nin milli parası yoktur" diyor.  Olmayan şey ile hava atmaya gerek yok. 

Rusya'ya şirinlik adına "Milli Para" demeyin. 

Dünya "Milli Para" diyor, bunlar da diyor. 

Rusya "Milli Para" demek için, on yıl, bu tezin kapısının önünde yattı. Baş Hoca 2005'te evinden çıkmış, Antep'e gidecek Putin'in danışmanlarından Victor, Akçaabat'a, Prof. Dr. Haydar Baş'ın evinin bahçesine geldi.

Gitmiyor adam, "Ben de Antep'e gelirim" diyor. Ramazan ayı, üstelik herkes oruç.. Victor, "Ben de orucum" dedi. Yani adamlar, bir şey öğrenmek için, dinini bile değiştirdi. Samimiydi, değildi, o ayrı konu?

Ancak Rusya, "Milli Para"yı, 2005'te o gece öğrendi. Hem de,  akşam başlayıp, sahura kadar yapılan uzun tartışmalardan sonra, kot kafalar alana kadar.  Prof. Dr. Ömer Eğercioğlu'nun evinde?

Bütün ekonomistlerini toplayıp, bir "Milli Para" tanımı yapsınlar da, görelim. Yapamazlar, bilmezler. Hatta yapmazlar. Çünkü Milli Ekonomi Modeli kitabında okusa, gereğini yapmak zorundalar.

Bekliyoruz; kervan yoluna çit sermeyi, ipe un sermeyi bırakıp, "anlatın!" denmesini.

Türkiye'yi paraya boğacak, doları gerçekten devreden çıkaracak, bu tez ve modele, ülke olarak mutlaka kavuşacağız. Şu kesin ki, Haydar Hoca'ya gelmedikçe, her gün biraz daha fazla batarız. 

Elimizi çabuk tutmak zorundayız.

Milli ekonomi milli politikayı, milli politika milli savunmayı, milli savunma milli devleti, milli devlet, sosyal devleti doğurur. Sosyal devlet ise adaleti, adalet huzuru doğurur. O zaman kimin ne yediğinin, ne içtiğinin, önemi kalmaz.

Çünkü herkesin eli para görür, kaynakların devreye girmesiyle, bir elimiz yağda bir elimiz balda olur. Saray ile damın farkı kalkar. Ülke bir bilek, bir yürek olur.

Ülkenin batışına gevrek gevrek gülenler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön