Vah Türkiye'm vah!

Dünkü yazımızda, Türkiye'nin aç ve yoksulluğundan söz etmiş, rakamlar vermiştik. 133 kalem tarım ürünü ithalatıyla, Türkiye'nin bağımlı hale getirildiğini yazmıştık.

Türkiye hayvancılıkta, daha da beter durumda? Mesela Türkiye'nin 1980 yılında 49 milyon koyunu varken, bugün 30 milyon koyunu var. "Koyun" dediysem, lütfen kimse üzerine almasın!

Ben, harbiden eti yenen koyunlardan söz ediyorum!

1980 yılında Türkiye'nin nüfusu 44 milyondu oysa? Bugün nüfus 80 milyon, koyun sayısı 30 milyon. 90 milyon koyunumuz olsa, ancak 1980 yılının seviyesine geleceğiz.

Tarih olarak 1980 dedim ki, kimse üstüne almaya, "Koyun vardı da biz mi yedik!" demeye!

Memleket yendi bir şey diyemiyoruz da, koyunları mı soracağız sanki. Dertleşiyoruz işte, kendi kendimize!

Köyler boşaldı. Tarım ve hayvancılık terk edildi ve bu günlere gelinde? Bu, Türkiye'de uygulanan AB, politikalarının bir sonucu? Türkiye, AB'ye söz verdi. Özellikle, 15 yıllık AKP iktidarı?

Tarım ve hayvancılıktan geçinen 35 milyon nüfusu, 15 milyona indirmeye söz vermiştiler. Sözünü tuttukları için, AKP'li tarım bakanlarına, AB'li ülkeler ödüller verdi.

Gıda, Tarım ve Hayvancılık eski Bakanı Mehdi Eker, Fransa'dan "Tarım Alanında Şövalye Liyakat Nişanı" aldı. Türkiye, 2010-2012 yılları arasında Fransa'dan 250 milyon dolar tutarında canlı hayvan ve et ithalatı yaptı.

Adama "nişanı" boşuna vermezler!

Et deyip geçmeyin!

Çok önemli?

Etin ve buğdayın olsun, sırtın yere gelmez. Anadolu'da "42'nin kıtlığı" diye bilinen, 2.Dünya Savaşı sonrasında yaşanan kıtlıkta, hayvan sahibi insanlar daha az etkilenmişler.

Rahmetlik dedemin, bin keçisi varmış mesela. Ekmek yok ama et çok. İnsanlar ona yağ ve et için müracaat ederlermiş. İnsanların yaprak yemekten, dudaklarının yeşil olduğu anlatılırdı.

İktidar memlekette yeşil de bırakmadı. Bir kıtlıkta yeşilde yok. Herkes asfalt yer artık!

Sıcaktan söz edenler, niye yeşil katledilirken ses çıkarmadılar diye bir soru geldi aklıma? İşte böyle, her şeyin bir faturası var. Memlekette koyun, keçi, sığır, hiçbir şey bırakmadılar.

Yaylalara kadar el attılar.

Karadenizliye fındık söktürüp, para ödeyen bir iktidar gördük. Kıtlık, yokluk, niye olmasın. Kuraklık olur, ardından kıtlık gelir, "Allah'tan" dersin. Bu ayrı bir şey?

Yokluk AB'den, iktidardan ve yanlış politikalardan olunca, kahrediyor. "AB'ye söz verdik" diye, ülke kurutulur mu böyle. İnsan, Allah'tan korkar.

İnsanların benizleri, betleri solmuş, tipleri kaymış. Et yemiyorlar ki? Oysa Milli Ekonomi'nin kitabını yazmış Prof. Dr. Haydar Baş " Benim iktidarımda, insanlar et yemekten bıkacak" demişti.

Dinlenilmedi, bol bol domuz eti yeniyor şimdi. Girmeyeyim bu konuya şimdi.

Kürsel tarım ve et şirketleri, Türkiye'yi soyuyor. Türkiye, son 7 yılda 4,2 milyon tane canlı hayvan ithal etti. Koyun, keçi ve sığır için 2010 yılından bugüne kadar, toplam 3,4 milyar dolar ödeme yaptı.

Bu para şimdi Türkiye'de kalacak, köylünün cebinde olacaktı. Kendi düşen ağlamaz!

Bu sonuçtan sadece iktidarı sorumlu tutmak, insafsızlık olur. Vatandaş, iktidardan daha suçlu!

Dünyanın hiçbir yerinde, çiftçi veya köylü kendilerini bitiren iktidarlara "bi daha, bi daha" diye alkış tutmadı. Beğenmediğiniz Yunanistan'da, çiftçi yanlış tarım politikalarının üzerine traktörüyle gitmişti.

Bu tarz bir tepki, elbette gösterilmesin. Ancak

 Köylü biterse, üretim biter. Üretim biterse, millet biter. Bugün köylüde bitti, üretimde bitti, millette bitti.

Herkese geçmiş olsun!

AKP Genelbaşkanı/Cumhrubaşkanı Erdoğan, bankalara "faizi düşürün" diye adeta yalvarıyor.

Vah Türkiye'm vah!

Seni, Allah kurtarsın!

Ama Allah ile de aran düzgün değil!

Neyse İnşallah yanılıyorumdur.

Vah Türkiye'm vah!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön