Saray'dan gelin çıktı!
Çifte, mutluluklar dileriz. Bu arada yeni Savunma Bakanı hazır!
Küçük enişte!
Yani yeni enişte, demek istedim!
Nerden mi çıkardım?
Ben çıkarmadım.
"Şeytan ayrıntılarda gizli" demişler.
"Selçuk abi mutluluklar" yazısı, sosyal medya üzerinden düğünde, niye paylaşıldı sanıyorsunuz? "Bayraktar" adı ne diye İHA'lara kazınıyor?
Bunlar algının Alası'nı bilir!
"Başbakan kim olacak?" çözülmeden, savunma bakınını açıkladık değil mi? Başbakan'ı da söyliyim: Berat'ı seçecek biri seçilecektir. Damat Berat Başbakan, damat Bayraktar savunma bakanı… Bir sonraki hükümet için dedim.
Paşa'nın nikah şahidinde olmasından da mı anlamadınız?
Neyse…
8 şehidin toprağa verildiği gün, "sade" denilen böyle bir düğünün sadeliği buysa, diyecek sözüm yok. "Şehitler var diye düğün yapmayacak mıyız" diyenler olabilir. Yapın tabi? Yapında, birazda etik olun!
Öyle her şeyi savunmaya geçmeyin hemen!
Türk'ün örfü, ananesi nedir diye az bi düşünün!
Gerçi ortada Türk kalmadı ki, ananesi kalsın!
8 şehidi toprağa verip, sonra gelip nikah şahidi olmak, ne ile izah edilir?
Dünya da şahit mi tükendi!
Bahçeli'yi yapsaydınız. İlle bir Paşa olması şartmıydı? Paşa geleceğin bakınını gördü geldi diyelim ama yokmuydu başka kimse?
Bahçeli olmadı, Berlusconi olurdu. Tecrübelidir, nikâh konusunda. Bilal'in nikâhına katıldı, buna da katılırdı!
Ne olacak!
Şart mıydı, Hulusi Paşa?
Sekiz ana kuzusu, sekiz ceylan hayattan koparken, "Erdoğan'ın Ceylanı", "yuvadan kopuyor" diye, koşuşturmak örfi mi?
Cumhuriyet tarihinde bir ilk… "Partili Cumhurbaşkanı" dediler, şimdi "partili" Genelkurmay Başkanına mı alıştırıyorlar ne?
Doğrusu anlamadık!
Anladıkta, anlamadık diyelim!
Bu Yeni Türkiye çok acayip!
Bir yanda düzinelerle tabut, öbür yanda on bin davetiyeli "sade" düğün!
Eski Türkiye'de sekiz ceylan hayatta koptuğu zaman, Türkiye yasta olurdu. Bayraklar inerdi. Mahalle de bir ölü olsun, insanlar müzik açmazlardı. Acılara ortak olunurdu. Bir sülalede ölüm olsun, o yıl düğün yapılmazdı. Ölü sahibi bunu bildiği için, düğünü yapalım teklifini kendileri yaparlardı.
Ah, ah!..
Yeni Türkiye'nizi Hüsnü amca sevsin, ne diyim!
Ve Yeni Türkiye'nin demokrasisine bakın!
En küçük muhalefet, yeni bir genel başkan seçmek için, kongre yapmak istiyor. "Yapamazsın" diye bizzat iktidar işin içine giriyor.
Tek ki, yardımcısı, destekçisi, gitmesin!
Bahçeli kalsın!
Hani halkın dediği oluyordu, seçmenin seçtiği öenmliydi?
Gördük!
Saray'ın dediği olur!
İktidar Bahçeli'yi koruduğu kadar, Kilis'i korumadı. Kilis gitse olur, ama Bahçeli gitse olmaz!
Kongre isteyenleri "paralel" diye yaftalayıp, iktidar desteği almak zannetmeyin ki, sadece iktidar işi veya Bahçeli talebi…
Sayın Bahçeli var ya, bu iktidarın emin olun orta direği. Bütün dar geçitleri iktidar, onun himmetiyle geçti.
Milliyetçiliği kurt kulağına indirgemiş bu bey, üçlü koalisyonda TAHKİM, TAHDİT ve İKİZ YASALARI'nın imzacısı ve de getiricisidir. Öcalan'ı ipten ilk kurtarandır. "İktidarda tek başımıza değildik" bahanesiyle bütün kurtları uyuttu. Tıpkı iktidarın Kur'an gösterip milleti uyutması gibi?
Barzani veya Yahudi peşmergesi ülke toprağını Bahçeli destekli "tezkere" ile çiğnedi. Suriye'nin bugünkü halinden, iktidar kadar Bahçeli'de sorumludur. NATO'ya bağlılığa "sağcılık" veya "milliyetçilik" diyen bu anlayışın, yüzdüğü deniz, hep Atlantik'ten olmuştur.
Milliyetçilik, bağımsızlık temellidir. Bağımsızlık ise ne AB'ye, ne ABD'yi kabul eder. Sadece, 'Bağımsız Türkiye' demeyi gerektirir. 6. Filo'ya "def ol" diyen "anarşist", "gel gel" diyen ise milliyetçi!
Ya da ABD'ye "hayır" diyenler "dinsiz", "evet" diyen "dindar!"
Şu kafaya bak!
Günümüzde de hiç farklı değil inanın.
ABD, kendi solcusunu, kendi sağcısını, kendi milliyetçisini ve hatta kendi Müslüman'ını yetiştirdi. Kendi mücahidini bile yetiştirmiş baksana, paso Müslüman kesiyorlar. Müslüman ülkelerle savaşan iktidarla, Müslümanları kesen IŞİD arasında, zihniyet farkı var mı takdirlerinize bırakıyorum.
Düğünden nereye geldik demeyin!
Selçuk- Sümeyye çiftinin düğününden bahsetmiyorum. Girişte bahsettik ve Allah mesut etsin, dedik.
Ülke olarak öyle bir düğündeyiz ki, yuva da gelinler çıkmıyor, sekizer, onar halde yiğitler çıkıyor. Hem de hiç dönmemek üzere?
Ceylanlar çıkıyor, hem de yuvalara bir daha gelmemek üzere? Her şey BOP'a ayarlı gelişiyor. Meclis aritmetiği de buna dahil…
Hiç bir şey şansa bırakılmıyor. İktidar kendi muhalefetini de, kendi oluşturuyor. Bir düğüne bile onca kare yerleştirenler, emin olun, Türkiye için hayırlı rüya görmüyorlar.
"Oğlan bizim, kız bizim" demiştiler ya, hakikaten öyle!
Bazılarına oynamak düşüyor, bazılarına ise sadece ağlamak!
Prof. Dr. Haydar Baş "Çözüm süreci sonunda tabutlar düzineler halinde gelecek" demişti. Aynen gerçekleşiyor. Baş sözü dinlemezsek, olacağı bu…
Yeni enişte Bayraktar uçuracak da, biz de ağlamayacağız!
Vah ki, vah!..