AB ile köprüleri attık, hamdolsun!
Bugünleri de görecek miydik?
Galiba görüyoruz. Ama çok şey kaybetmiş olarak?
Neydi o; AB'nin Türkiye'yi övmeleri, AB Uyum Yasaları jet hızıyla meclisimizden geçerken, AB sözcülerinin "destan yazıyorsunuz!" övgüleri? Lozan delinerek, AB'nin Türkiye'de yeni azınlık tarifinin benimsenmesi? 36 etnik gruba ayrılmaya, "AB'ye giriyoruz" kılıfları?
Savcı izni olmadan araçların aranamaması mı derseniz?
12 havariyi temsil eden 12 yıldızlı AB bayraklarının masalarımıza ve hatta kalbimize dikilmesi mi derseniz?
Bir tek hıristiyanın yaşamadığı yerlere açılan kiliseleri veya açılan on binlerce kilise evleri mi derseniz?
Tekbirlerle açılan "Dinler Bahçesi"ni saymadık bile!
AB uğruna kasaplık et sınıfına sokulan domuzu ve inancımızın, kültürümüzün katli anlamına gelen zina yasasını, konuşmuyoruz bile?
Yani bir yalan uğruna, bizi biz yapan her şeyden koptuk, koparıldık, şimdi o AB'ye demediğimizi bırakmıyoruz.
Peki, kaybettiklerimiz ne olacak?
Bir hesap verme olmayacak mı?
Papa heykeli altında atılan imzalar, Ege'de Kıbrıs'ta verilen tavizler, ne olacak?
Katolik nikâhı ile bağlanmalar ne olacak? Ya dünyada bir örneği olmayan AB Bakanlığı?
En azından tüm bunlar içinde bi, "Allah affetsin" çekmeyecek miyiz?
Neyse ya!.. İktidarı ve AB'yi savunma adına "domuzu", "zinayı" savunanlara geçmiş olsun!
Hatta hatırladığım bazılarına "afiyet olsun!" diyorum!
"Domuz satılıyorsa, yiyenler düşünsün!" veya "zina yapılıyorsa, yapanlar düşünsün!" diyen şu gizli "domuzcu" ve "zinacılar" yok mu, onları şimdi merak ediyorum: AB hakkında ne düşünüyorlar.
AB, vatana kastedince sorun yok ama çok sevdiğimiz iktidara dokununca iş değişiyor!
AB övünce iyi, dövünce kötü!
Bu ölçü değil arkadaşım!
AB'ye kendimizi ne övdürelim, ne dövdürelim!
AB kimdir ya?
Sayın Erdoğan'ın dediği gibi 'Nazi'dir!
AB bizi övüyorsa, bu işte bir sıkıntı vardı zaten. "AB, neden bizi göklere çıkarıyor!" diye düşünmek gerekirdi.
Elli bin kilise evi açılırken sorun olmuyor ama içişlerimizi teslim ettiğimiz AB, şimdi içimizi karıştırınca hopluyoruz!
İyi de, AB'yi içimize niye soktunuz!
AB elçileri hangi hak ve yetkiyle HDP sıralarına oturabiliyor veya bu cesareti nerden buluyor?
Çok şükür ki Sayın Erdoğan bu AB'nin "ne menem bir şey" olduğu konusunda konuşup rest çekiyor da, şimdi bazıları belki anlar. Sayın Erdoğan kötüye "kötü" demedikçe, bazıları tarafından kötü görülmemesi ne kadar acı!
İyi ye de "iyi" demedikçe!
Bir düşünün lütfen;
"Rusya uçağını neden vurdunuz?" diye sorduğumuzda bize "Rusçu" diyenler vardı, anladık mı şimdi bunlar kimlerin sözcüleriymiş. Bugün Türkiye'nin Rusya ile stratejik ortaklığı konuşuluyor. Rus füzeleri almamız gündem de.
İktidar, Sayın Haydar Baş'ın dediğine geldi!
Sadece Rusya konusunda mı?
Hayır. AB ve ABD konusunda da, onun dediklerine gelmek üzere. Prof. Dr. Haydar Baş tezleri böyledir, diz çöktürtür.
Herkes yanılır, o yanılmaz.
Herkes kanar, o kanmaz!
Herkesin görüşü çürür, onun ki, sağlam dimdik ayakta kalır. Çünkü o, olayları "iman ve insan" merkezli görür. Gönül merkezli, işler. Girmek için her şeyimizi verdiğimiz AB için, olaya iman merkezli baksaydık, Sayın Baş'ı da anlardık.
Emin olun, Türkiye'nin bugün yaşadığı bütün sorunlar, İçişlerini AB'ye, dışişlerini ABD'ye bağlamasından kaynaklanıyor. Allah, "sizler onların dinlerine girmedikçe, sizi kabul etmezler" buyuruyorken, AB aşkından Allah'ı bile dinlemedik!
Allah'ı dinlemeyen Haydar Baş'ı dinler mi!
Şimdi konuşuyoruz, "AB şöyleydi, böyleydi" diye. AB'de hep aynıydı ABD'de. Siz bunu yeni anlıyorsunuz!
Prof. Dr. Haydar Baş, "Ne AB, Ne ABD, Bağımsız Türkiye" diyerek siyasete girdiği 25 Eylül 2001 yılından beri AB'nin ne olduğunu anlattı ama 15 yıl geriden gelmek, başka bir şey!
Her şeye rağmen, Sayın Erdoğan'ın AB hakkında söylediklerini keyifle dinledim: "Utanmadan, ellerine bulaşmış kana aldırmadan bize Nazi benzetmesi yapıyorlar. Nazi sizsiniz. Nazi zihniyeti Doğu'da değil, Batı'da ortaya çıkmış ve felaketlere yol açmış bir zihniyettir" dedi. Anlayacağınız AB, "Nazi" ve mazi oldu!