Gülümseyin sizi deli sansınlar!

Açık söyleyeyim, ne yazacağımı bilemiyorum. Yazsak da, konuşsak da, hiçbir şey değişmiyor. Her gün biraz daha "zifiri karanlığa" gömülüyoruz.

İkaz ve uyarıların bir kıymeti kalmadı. Artık ikaza lüzum yok bence, fatura ödeme dönemi nasıl olsa?

Milletçe ödüyoruz zaten!

Ayrıntıya gerek yok!

Huzuru "ampul"le arayacağız, elektrikler kesik!

"Köprü ve tüneller" var olsun!

Yeter ki "dolar" dolsun!

Türk lirasının canı cehenneme!

Türk lirasını düşünen olsaydı, Türk madenleri devreye konurdu. Türk altını, Türk gümüşü, Türk boru ve Türk petrolü hatırlanırdı.

"Kaynaklar yok" diyene, ne anlatılır!

"Lozan'da verildi!" diyenlere, nefes tüketmek harama yakın bir fiil!

Ne gereği var!

"Verdimse ben verdim ulan!" diyen maganda, şimdi bir tek "dolar boz!" dan anlar. Bizde dolar da yok, kafa bozuyoruz!

Bozdur anam bozdur, sen dolar bozdur!

Bozdur ki liran değerlensin!

Belki değerlenir!

Belli mi olur!

Ya değerlenirse? Koskoca Nasrettin Hoca, göle maya çalıp "ya tutarsa" demiş. Biz demişiz çok mu?

Neyse, sıkmayın canınızı!

Çocukluğumda yetiştiğim bir Bekir dayı vardı. Duvar diplerinde güneşlenir, kendi kendine söylenirdi. Bir gün babama, "Ali, sen ne dersin, bu dünyadan başka bir dünya varmış, cennet ve cehennem varmış, var mı böyle şeyler?" diye sormuş.

Babam da "Bekir dayı sen yenimi duydun?" diye sorduğunda, "he oğul, ben yeni duydum" cevabını almış. Ve tabi çok şaşırmış. Bekir dayı gelmiş seksene, ahreti yeni duymuş!

Babamın "Bekir dayı, karıştırma sen, böyle devam et. Zaten olan olmuş!" cevabı rahatlatmış ihtiyarı.

Demem o ki; ülkeye olan oldu, sizlere bir şey olmasın, fazla karıştırmayın!

İyisi mi bundan sonra herkes kendine girecek bir mezar, bir de götürecek bazı hızlı ameller bulsun.

Mesela Allah'ı zikredelim, sık sık. Mümkünse bol bol sadaka verelim. Patlamalarda belki sıyrılmaya vesile olur. "Hepimiz sadakalık olduk" derseniz, o zaman gülümsemek de sadaka.

Bu kadar dert içinde gülümsemek, büyük bir eylem?

Gülümseyin sizi deli sansınlar!

Dostlarınızla daha sık görüşün. Ben şu günler öyle yapıyorum. Önceki gün, kar herkesi eve tıktığında, sayfa işlerim bittikten sonra, bizim Ziya geldi. Sonra Ziya, Ali'yi çağırdı.

Bana yakın, oturur bu iki yiğit.

Bunlar gerçek dostturlar ha? İnsan bunlarla cehenneme yüzmeye gider, o kadar yani? Ama biz cennete gideceğiz inşallah. Allah'ın rahmetinden, talep ediyoruz.

Neyse devam edeyim:

Hanımın akşam için yaptığı yemeği, sıcak sıcak ikindiden devirdik mi can dostlarımla. Camdan karın yoğun yağışını seyrederek? Üstüne çaylarımızı içtik ve çıktık evden.

Doğru, Çamlıca Tepesi'ne?

Bayrak altında resimler çektik. Salepler içtik, karlar üzerinde. Belki salep değil ama Baş Hoca'mızı konuşmak, içimizi ısıttı.

O'nun ölçü veren sözleri, bu milletin uyanması için çektiği çileleri, konuştuk.

Ne kadar acı değil mi?

Ağlayan bir millet var, "bu ülkenin bütün sorunlarını 6 ayda çözerim" diyen bir çare insanı var. "Başka kim var ki!" diye, ne aradığını bilmeyen, bir de sürü psikolojisi var.

Allah'tan içmiyoruz, yoksa testiler yetmez. Helalinden şöyle bir salep içip, oturuyoruz işte!

Elin Rus'u onu duyar, koşar, meclisinde ağırlar. Çin, onun para tezine konup, Yuan'ı dünya parası yapar. İsviçre "Vatandaşlık Maaşı'na sarılır. Vatikan'ı "Ev Hanımlarına Maaş" projesine konar.

Dünyanın yarısı "HAYDARİZM" der, kalan yarısı da demek üzere, bizde böyle pel pel bakar!

"Allah'ım içimizdeki beyinsizler yüzünden sen bizi helak etme!" diyelim.

Başka ne gelir elden!

OHAL'de ve her halde, sürünmeye devam!

Gülümseyin sizi deli sansınlar!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön