Üçaylar girdi.
Yarın Kandil.
Dua edelim, af dileyelim.
Bu üç aylarda, af oluruz belki?
İyiler hürmetine? Duası kabul olunanlar hürmetine? İnşallah?
Ülkeye dua etmeye gerek yok!
Ülkenin işi, dualık değil!
Biz kendimize bakalım. Belasını isteyen bir topluma, peygamber dua etse, nafile? Nerden mi biliyorum? Tarihten?
Hz. Nuh dua etmedi mi?
Etti.
Hz.Lut dua etmedi mi?
O da, etti. Hele Hz. Musa, kavmini kudret helvası ve bıldırcınla besledi. Buna rağmen yaranamadı. Onları Firavun zulmünden korudu. Onlar için Kızıldeniz'i yardı. Ne yaptıysa, işe yaramadı. Musa'yı bırakıp, yaptıkları altın buzağıya taptılar.
Musa'nın Allah ile konuşmasına ikna olmadılar ama gerdanlıklarından yaptıkları altın buzağı böğürdü diye, o buzağıya taptılar.
Allah adamını dinlemeyip buzağıya taptılar!
Neymiş, iyi böğürüyormuş!
"Teşbihte hata olmaz" demişler. Ben fıtrattan söz ediyorum. Bana kızıp, böğürmesin kimse!
Bir toplumun başına eğer bir çıkacak varsa, elinde "asa" da olsa, uyarıcı Musa da olsa, hiçbir şeyi değiştirmez. Kudret helvası ve bıldırcın eti gökten sofra olarak yere iner, görmezse yine görmez. Peygamberlerin hayatına bakın!
Hz. Yunus, pes etmiş kavmi elinde, almış başını denizlere açılmış. Dayanamamış mübarek? Cilve-i rabbani Yunus'a adaletle tecelli ederken, kavmine rahmetle tecelli etmiş. Sonunda balık karnından çıkan Yunus'u yola gelmiş kavmi karşılamış.
Sevgili peygamberimiz, başkaydı tabi. Kendini taşlayanları, "Allah'ım, bunlar seni ve beni bilmezler, bunları affet!" dedi. O rahmet peygamberiydi çünkü. Taif'te mübarek başından kanlar aktı. Cebrail yanına geldi.
Melek olduğu halde dayanamadı, Allah sevgilisinin bu haline, "yeter ki dile, Allah şu dağı başlarına indirsin" dedi. "Kendine gel ya Cebrail, ben rahmet peygamberiyim" diyerek, Allah'ın adalet ile muamelesine paratoner olup, rahmet ile muameleye vesile eyledi.
O sebeple O'na "Rahmet peygamberi" dendi. O'nun adı Rahmeten li'l-Âlemin oldu. Allah, onun ve Ehl-i Beyt'inin, has takipçilerinin hürmetine, bizleri rahmetiyle sarsın. Adaletiyle hükmetmesin? Adaletiyle hükmederse yandık çünkü.
Ama bu topluma ne ile hükmederse etsin, karışmıyorum!
Sabahtan akşama, "belamızı istiyoruz" diyenlere, edecek dua bulamıyorum. Ve yarabbi, sen, kim ne istiyorsa onu ver. Biz rahmet istiyoruz. Biz hakkı hak bilip hak ile olmaya, batılı batıl bilip ondan kaçmaya çalıştık. Hak ve batıl ölçülerimiz, hiç değişmedi. 20 yıl önce de aynıydı, 40 yıl öncede?
Ehl-i Beyt'ini sevdik. Devletimizi ve bayrağımızı sevdik. Peygamber İslam'ını müdafaa ettik. Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmedik. Amerikan İslam'larının her çeşidini reddettik. Ilımlı İslam'ı, siyasal İslam'ı ve radikal İslam'ı, hepsinin canı cehenneme dedik. Ne AB'ci olduk, ne ABD'ci?
Hep aynı kaldık!
Ne kandık, ne kandırıldık!
GDO'lu tarımı reddettik, GDO'lu İslam'ı reddettiğimiz gibi. GDO'lu siyaseti, hormonlu büyümeyi hepsini elimizin tersiyle ittik. Milli kaldık, öz kaldık, "az" kaldık. Zaten hak, hiçbir zaman çoğunlukta olmadı. Hakkın kaderi bu? Hak, azlık örtüsüyle örtülüdür, tarih boyunca. "Çok az topluluk, çoğunluğa üstün gelir" ilahi vaadine inandık. Zerre şüphemiz yok.
Kanserli toprak, has tohumu bitirmez!
Has tohumu bitirmeyen toprak utansın!
Kıymetli dostlar!
Üç aylardan girdik, bakın nerden çıktık!
Batı'nın fitne tohumları filizlensin diye, yıllardır ülke toprağını zehirlediler. Zehirli bünyeler, yerli ve milli olanı kabul etmez. Gayrı Allah temizlesin. Nasıl temizlerse, temizlesin. Hüküm onun? Cehennem isteyene, zorla cennet verilmez.
Biz bu üç ayalarda kurtulmaya bakalım. Mümkünse üç ayları, değilse ramazana kadar Pazartesi, Perşembeleri oruç tutalım. Her gün tövbe-istiğfar, salâvat ve kelime-i tevhit okuyalım. Çokça "Allah" diyerek, Nuh'un Gemisinde güvende kalalım inşallah?