İnat çok kötü bir şey?
Hele de;
Yanlışta inat etmek?
Batağa saplanmakta inat etmek?
Çukura yuvarlanmakta ve çukurda debelenmekte ısrara inat etmek?
Denecek hiçbir şey yok!
Kafayı vurunca uyanır dersiniz ama adamda kafa yok!
Sen uyardıkça, o debelenmekte ısrar eder. Sen çözüm ve çare sundukça, o burun kıvırıp, kıymete geçer.
İnat ve yanlışta ısrar eden çocuksa eğer, çocuktur der geçersin. Ama bedelini hem ailesi öder, hem kendi. Bu bir yetişkinse eğer, bedelini yine kendisi ile beraber, ailesi öder.
Yok, eğer bu bir iktidar veya bir halk veya toplumsa, bedelini herkes öder. Hatta gelecek nesiller bile?
Ülke, gelecek yüz yılını bile yedi. Atatürk Türk Milleti'ne bağımsız bir devlet ve cumhuriyet bıraktı. Bizler torunlarımıza borçlu bir Türkiye bırakıyoruz.
Sadece borçlu da değil. Huzursuz, kavgalı, güvensiz ve bağımlı bir Türkiye?
Kaynakları peşkeş çekilmiş, toprakları satılmış, "özelleştirme" adı altında gelir getiren tüm kurumları satılmış, kişi başına düşen "milli" borcu on binlerce doların üzerine çıkmış fakir bir Türkiye?
Böyle bir Türkiye'den herkes memnun, ne yazık ki?
Olaylar, "Türkiye güçlenince düşmanları arttı" şeklinde yorumlanıyor ve algı kurbanı yığınlar bu yalana inanıyorlar. Ne hatalar yapıldı da bu noktalara geldik diye bir sorgulama hiç olmuyor.
"Türkiye'nin kaynakları var" dediğimizde, bir dayak yemediğimiz kaldı. "2023'e kadar bize ait değil" diye kendini parçalayanları gördük. "Madenler Lozan'da verildi" iftirasını dillendiren bazılarına, "Lozan nerede?" diye sormuştum da, aldığım cevaplar beni hayli düşündürmüştü.
Yok, kardeşim yok!
Bir toplum, sürü moduna girmişse yapılacak bir şey yok. Şehit haberleri diziler kadar gündemlerinde değilse, tuz kokmuştur. Vatana, millete, devlete, dine ve imana yapılan darbeleri hiç görmeyip, olayı sadece iktidara yapılan darbe olarak algılayan bir toplum, zokayı çoktan yutmuş demektir.
Askerin en çok moral desteğine ihtiyacı varken, askere en çok ihtiyaç duyulmuşken, sınırlarımızı ateşler sarmışken, coğrafyamız kan gölüne çevrilmişken; askeri okulların, hastanelerin kapatılması ve askeri mahkemelerin taşınması neye hizmet eder düşünmek lazım.
Askeri arazilerin TOKİ'ye devri, darbeyi mi durduruyor!
FETÖ Darbesini ranta çevirmek de, bir darbe değil mi?
Emin olun, darbe zihniyeti hiç darbe almadı. Olan ülkemize, olan devletimize oluyor.
Dün 30 Ağustos'tu, nerde o "darbeyi durdurduk" kutlaması yapanlara köfte ekmek dağıtanlar!
Yedi düvele karşı verilen Bağımsızlık savaşı bir kutlama hak etmiyor mu? 30 Ağustos bir köfte ekmek de mi etmiyor!
Bağımsızlık ruhu köfte ekmek istemez, bu ayrı konu. Milli ruha darbe inmesin. Milli bayramlara paralel bayram, milli günlere paralel gün, şehitliklere paralel şehitlik, Başkomutan Atatürk'e paralel başkomutan oluşturmak, emin olun darbelerin şahı olur!
Bedel ödeye ödeye bittik!
Ne desek tersi yapıldı hep!
Bir kez de biz yanlış konuşalım, belki tersi yapılırda doğru iş yapmış olurlar.
Ne yapalım doğru konuştuk olmadı, bari yanlış konuşalım:
Bak kardeşim!
Gittiğin yol iyi, devam et!
Ülke çok iyi yolda, durmak yok koşmaya devam!
Türkiye'de, kaynak manyak yok!
Neyiniz varsa satın!
Aman bir şey bırakmayın!
Sizden sonrakiler, ne mi yiyecekler?
Zıkkımın kökünü!..
Gelirken bize size mi sordular!
Devleti küçültmek yetmez, yok edin!
Ekonomiden çekmek yetmez, ülkeden de çekin!
Bu kapitalizm var ya, acayip iyi bir şey!!!
Sakın bırakmayın!
"Kaynaklar Sınırlı" diyip, zil takıp oynayın!
Sakın ola "Kaynaklar Sınırsız" diyen Haydarizm'e inanmayın!
İnanmayın sürünün!
Prof. Dr. Haydar Baş yeminde etse, elinize noter belgesi de verse, siz kapitalistlere, yalancılara inanın!
Çünkü ona inanma nasibiniz yok.
Sizler Kumarbaz Keynes'e, Papaz Malthus'a inanın!
Bağımsız Türkiye için değil, bağımlı bir Türkiye için uğraşın!
Ne kadar bağlı olursa, o kadar sağlam olur, değil mi yani!
Satmaya atmaya devam edin!