Bu gün matem günüdür. İmam Hüseyin efendimizin, şehadet günü, Allah’a kavuşma gündür. Hz. Hüseyin’in ve Ehl-i Beyt’in maruz kaldığı zulme ağlamak, göz yaşı dökmek sevaptır.
Onların bizim gözyaşlarımıza ihtiyaçları yok ama bizlerin, onları vesile ederek ağlamaya çok ihtiyacımız var. Türkiye’de Sünni kesim Ehl-i Beyt gerçeğinin farkına, Prof. Dr. Haydar Baş ile varmıştır.
İsteyen inkar edebilir ama hakikat bu. Şii dünyanın bile yazmadığı Ehl-i Beyt eserlerini yazarak, yaşayarak Müslüman dünya için devrim yapmıştır. “Yalnız başıma kalsam bile Ehl-i Beyt’i anlatmaktan vazgeçmem” diyen gözü kara, bu Karadeniz yiğidi, aslında sahip olduğu imanın yiğidiydi.
Kufe’de öleceğini bildiği halde, yoluna devam eden yiğidi örnek alan bir Baş, tabi ki koyulduğu yolda, kesilmek pahasına da olsa yürür. Ve yürüdü. Sonra, sevdiklerine yürüdü. İmam Hüseyin türbesinin örtüsüne, sarılarak yürüdü.
Biz 14 Nisan’dan beri matemdeyiz.
Bugün büyük matemdeyiz.
Eğer Hüseyin Yezit’e biat etseydi, bugün İslam diye bir din yoktu. Ümeyye oğulları İslam’ın içine girmiş, çok köklü bir virüstür. Ne Ebüsüfyan, ne oğlu Muaviye, ne de Yezit, hiç Müslüman olmadılar.
Sadece “Müslüman oldu!” göründüler. Peygamberimiz bunları biliyordu, nitekim münafıkların bir listesini dahi yapmıştı. “Ben o liste demiyim!” diye merak ve şüphe içinde olan, “büyük” sahabeler vardı. Yıllarca şüphe halini bize bir meziyetmiş gibi anlattılar.
Ali’nin öyle bir şüphesi yoktu mesela.
Ali! Ali! Şah-ı Merdan Ali!
Ne derdi merhum üstadımız “Ali başkadır”, derdi. Ali başka olduğu için, oğlu Hasan da, Hüseyin de başkadır. Anneleri Fatıma başkadır.
Fatıma’yı üzenler, cennet yüzü görmezler, bu böyle biline. Ali’yi, Hasan ve Hüseyin’i üzenler de… Hz. Hüseyin, kendisini öldürmeye gelen, 30 bin kişilik Yezit ordusunun, sözde İslam ordusunun karşısına geçip soruyor:
-Beni tanıyor musunuz?
Hepsi birden tanıyoruz diyorlar.
Ardından, soru anlaşılmamıştır diye daha açık soruyor:
-Ali’nin ve Fatıma’nın oğlu, Peygamberin torunu olduğumu, biliyor musunuz?
Hep bir ağızdan “evet” diyorlar. Şu mübarek insana bakın ki, kendini öldürmeye gelenlerin dahi ahiretini düşünüyor, ola ki buraya bilmeden getirilmişlerdir, kanı ellerine bulaşıp, cehennemlik olmasınlar istiyor.
Ne hayret ki, hepsi Hüseyin’i biliyorlar, tanıyorlar ve “sevap almak için” öldürmek istiyorlar. Siyasal İslam’ın temelini Muaviye atmıştır. “Halifenin dediği Allah’ın dediğidir” anlayışının sahibi, bu Yezit babasıdır işte.
Ali ve evlatlarının hakkı olanı çaldıkları için, Müslümanların başına “halifelik” tarih boyu bela olmuştur. Yavuz’un Mısır’dan alıp getirdiği “çalıntı” halifelik, Türk’ün de yüzünü güldürmemiş ne yazık ki.
Mısır’dan halifelikle birlikte Kıptiler de getirilmiş, İstanbul’da baş tacı yapılmış, Ebusuud gibilerin elinde, Türklerin katliamlarında “fetva”lara dönüşmüştür.
Emevi İslam’ın karşısında kim vardı?
Ehl-i Beyt.
Yani Ali, Hasan, Hüseyin ve evlatları.
Türkler zengin illere beldelere sahiptiler. Araplar bu zenginliklere konmak için Türklerle büyük savaşlar yaptılar. Maksatları vergilere bağlamaktı. Bu savaşlar sonunda, iddia edildiği gibi Türkler Müslüman olmadılar.
Türkler, gönül İslam’ını bekliyorlardı. Ve gönül İslam’ına Hüseyin’in evlatlarıyla kavuştular. Yani Türkler Ali Müslümanlarıdırlar. Ali Müslüman’ına Şia veya Alevi dendi. Hacıbektaş Ali Müslümanıdır. Ahmet Yesevi Ali Müslümanıdır. Tapduk ve Yunus Emre, Pir Sultan Abdal, Abdal Musa, hepsi Ali Müslümanıdır.
Türkleri bunlar Müslüman etti. Yani Aleviler Müslüman etti.
İmam Hüseyin’in şehadet gününde, bunları neden anlatıyoruz. Eğer geçmişi görmezsek, geleceği göremeyiz. Peygamberin vefatından sonra, yeni bir İslam yaratmaya kalkanlar, sonunda Hüseyin’e tosladılar.
Yüzbinlerce sahabeye Veda Hutbesi veren peygamberimiz, burada Ali’yi Müslümanlara “yönetici” kişi etmiş, vefattan sonra cenaze namazında yalnız 17 kişi bulunmuş. Bu komplo, Hüseyin’in kanıyla bozulmuş.
Eğer Hüseyin’e müsaade edilseydi, 72 kişilik kafile Türklere sığınacaktı. “Amcalarımın topraklarına gitmeme müsaade edin” demişti Hüseyin. Bu ne demek, Hüseyin Türk müydü? Bunları da düşünelim derim.
Türklerin Ehl-i Beyt’e olan derin muhabbetleri sadece imanlarının sonucu muydu, başka sebepler de var mıydı. Türkler Emevi-Abbasi zulmüne direnmişlerdi, İslam’a değil. Bazıları bu konuyu bilerek ya da bilmeyerek saptırıyor.
Türkler birgün Peygamber ailesinin kendilerinden olduğunu öğrenirlerse, nasıl bir Müslüman coğrafya olur, hayal edin bence. Öyledir demiyorum, bu tarihçilerin işi…
Ama şundan eminim ki; Hz. Hüseyin Arap olsaydı, bu zulüm, ona yapılmazdı. Konuyu kapattım!
10 Muharrem'i bize bayram olarak kutlatan zihniyeti, lanetliyorum. Bir Müslüman Peygamber evladının öldürüldüğü günü, "çorba" edemez.