Ankara'da büyük patlamanın üçüncüsü oldu. 37 insan öldü. Yüzlerce yaralı var.
Altı aydır, Ankara'nın emniyet müdürü yok. Vekâleten yürütülüyormuş. 5 ayda üç patlamayla yüzlerce insan öldü, ancak akıl edebildiler.
Muhtemelen, Saray'la Köşk arasında emniyet müdürü krizi yaşanmıştır. Bundan sonra neresi patlayacak sizce?
İstanbul'un neresi?
Hangi toplu taşıma durağı?
Metrobüs mü?
Metro mu?
Ne kadar acı?
Patlama oluyor, insanlar ölüyor, "bir güvenlik zafiyeti var mı?" diye soruyorlar. Kör şeytan diyor, bir tane geçir!
Ulan daha ne olsun, Ankara'nın emniyet müdürü yok!
"Bu patlamalar olurken, sizin istihbaratınız ne iş yapar?" diye, iyi ki Hollande bize sormuyor. Adamlar büyük lokma yiyor ama büyük laf etmiyor. Bizim "uzun" gibi bol keseden atmıyor. Muhtarları çağırıp havasını atar şimdi. Muhtarlar da olmasa, azaları çağırır herhalde?
Bence köşke bir cinci alsınlar. Nerde terör olacak ona sorsunlar!
Neyse?
Ah, ah?
Ah ki, ah?
Öğrenci iken, yurtta Süleyman diye bir oda arkadaşım vardı. İmam-Hatip mezunu ama namaz kılmıyordu. Meğer imamlık da yapmış.
O anlatmıştı:
"Köyde imamım. Kimse namaza gelmiyor. Ben de saat ayarlı bir teyp ve kaset aldım. Sabah ezanları teypten okunurdu. Bir gün Tatlıses'in kasetiyle, ezan kaseti karıştı. Namaza gelmeyen köylü "ayağımda kundura" türküsünü duyunca evimi bastılar. "Cihat" niyetine neredeyse beni öldüreceklerdi. Dedim ki 'ne bağırıyorsunuz, sizin gibi cemaate, benim gibi imam olur'. O gün imamlığı bıraktım, sınava girip kazandım ve şimdi de matematik hocası olacağım."
Süleyman çok haklı!
Böyle köylüye, böyle imam!
E kardeşim, hiç kusura bakma, böyle bir topluma da, işte böyle "ak" bir iktidar olur. Toplum kararmış ama ak iktidar istiyor.
Kara toplumun "ak" iktidarı, işte böyle BOP'tan olur!
Yüzlerce insanın yaralandığı ve 37'sinin öldüğü gecede, ne izlediği belli: Survivor?
Toplum olarak;
Survivor izleyerek patlıyoruz, "Diriliş" izleyerek dağılıyoruz!
Düşün; bölünüp, parçalanırken, kendini "Osmanlı" hissediyorsun. Dirildiğini sanıyorsun, oysa ölüyorsun.
Hissizleştik!
Ruhsuzlaştık!
Duygusuzlaştık!
Kabalaştık!
?
Niye caba?
Domuz eti kasaplık et yapıldı, bu millet sadece kuzu mu tüketiyor sanıyorsunuz. Arkadaşım Süleyman'ın cemaatinden daha kötü bir durumdayız inanın.
Ezan okunsun yeter diyoruz. Problem, ezan kasetiyle, türkü kaseti karışınca ortaya çıkıyor. Gerçekle o zaman yüzleşiyoruz çünkü. Tabi herkes Süleyman gibi dürüst de değil, istifa edip gitsin. He vallahi değil? Yüz kişi, bir günde bin kişi ölsün, bu beyler yine istifa etmezler.
Bu toplum, kendini Stalin tavuğu gibi hissedip, iktidarın ayakları dibine bu kadar düştükçe, neden istifa etsinler? Ama bir kez Türk hissedip, ayağa kalksa, iş biter.
Türk hissetmek, survivor ve dizi izlemekle olmaz.
Daha doğrusu;
Haydar Baş'ı dinlemekle anında kendinizi Türk hissedersiniz. Hamaset yapmıyor, gerçeği söylüyorum. Onu dinleyen Rus vekiller ve akademisyenler "Ne Mutlu Türküm Diyene" demediler mi?
Ruslara Türk olduğunu hissettiren Türk Baş'ına bakıp da, kendini Türk hissetmeyecek kimseyi düşünemiyorum.
Yeter ki şaşı bakmayalım. İngiliz-Hint yapımı sarıklı-cübbeli diziler izlemeyelim. Kamera manyağı, takipçi sarhoşlarını dinlemeyelim. İslam'dan başka hak din iddiasında olan diyalogcu sapkınlara ve Amerikan sunilere de kulak asmayalım.
Çünkü son zamanlarda hepsi birden büyük bir agresiflik içindeler. Yaşanan tüm gelişmeler, Prof. Dr. Haydar Baş'ı ve doğrularını hatırlatınca, kırmızı görmüş boğa gibi ona saldırıyorlar. Hem "bir gücü yok" derler, hem ona saldırmadan duramazlar.
Niye dersiniz?
Çünkü hak, tek güçlüdür. Hakkın üzerindeki "zayıflık" örtüsü kalktığı an, yani imtihan gereği hakkı örten "azlık" perdesi yırtıldığı zaman, batıl zail olur. Haklı olan çok az bir topluluk, haksız olan güçlü topluluğu batıl çöplüğüne gömer.
Gönül isterdi ki, Allah bu topluma rahmeti ile hükmede ama adaletiyle hükmetti, bu açık. Bu toplum himmet değil, buğday istedi çünkü. Üstelik de, samanı bile olmayandan. Milli Ekonomi Modeli'ni değil, kapitalizmin rant ekonomisini seçti. O sebeple, 40 yıl keşke odun taşısa ama faiz yükü taşıyacak.
Dostlar, bakın nerden nereye geldik!
Ama inanın nereye gidersek gidelim, dönüp Haydar Baş'a geleceğiz. Çünkü dünyada bir tek onun modeli var. Terör sorunu ne açılımla, ne haneleri boşaltarak çözülür. Hanelere düşen mermi ve roketlerin yerini, Haydar Baş'ın 5 bin lira asgari ücreti, 1.500 lira Vatandaşlık Maaşı almadıkça, bu sorun çözülmez.
Bu işin sırrı da Baş'ta, kerameti de?
İster inan, ister inanma?
İster kabul et, ister isyan et?
Kabul etmedikçe, boynundaki kapitalist kement, seni daha da sıkacak?