"Vatan sevgisinin imandan olduğu" sevgili peygamberimizin mübarek beyanıdır. Öyle ise vatanı gerçek manada ancak imanı olanlar sevebilirler.
Vatan sevgisi, turnusol dur!
Bir insanın imanının olup olmadığını anlamak görevimiz değil ama alameti, vatan sevgisidir.
Vatan namustur. Namusun korunduğu mekândır. Üzerinde ezanın okunduğu topraktır. Uğrunda kanların döküldüğü, kutsal topraktır.
Müslüman oturduğu eve veya malına saldırıldığı zaman, onu korumak ve kendini müdafaa nasıl dinin bir emriyse, vatan da Müslümanların ortak evidir. Onu korumak ve muhafaza etmek uğrunda ölürse şehit, kalırsa gazi olur.
Şehitlik ve Gazilik inancının yıllardan beri hedef alınması, hiç tesadüf değil.
Müslüman olmayanlarında vatana saldırı anında, birlikte hareket etmeleri, esastır. Peygamber Efendimiz Medine'ye hicretlerinde Yahudilerle bir anlaşma yapmıştı. Bu anlaşmada "vatanları olan Medine'ye bir saldırı olursa beraber savunma yapacakları" konusu imza altına alınmıştır. Yani vatanı korumak hem ulusal, hem de dini bir görevdir.
Türk vatanına kast edenler, Türk savunmasını içerden bozguna uğratmak için, milletin kendinden görünen tiplerini kiralayarak, hacı-hoca kılıklı kişilikleri kullanmaları çok manidardır. Tarihte de bunun örnekleri var, şimdi de var.
Müslüman'ın vatan savunması kalbinde başlar. Bu savunma direncinin özünü, imanı oluşturur. Bu nedenle de, ülke toprağında gözü olanlar önce Müslüman'ın imanında delikler açmaya kalkmışlardır.
"Vatan seccademi serdiğim yerdir" veya "vatan sevgisi en büyük zaaftır" diyen, Amerikan hocaları, Müslüman Türk'ün imanına fitne SIZINTI'sı yapmaya çalışmış nursuzlardır.
Bunların namaz kılmaktan dizleri de şişse, ağlamaktan gözleri de kızarsa, salya sümükleri birbirine de karışsa, bilelim ki imanları sıfırla çarpılmıştır.
Allah peygamberinin "vatan sevgisi imandadır" dediği hakikate, zaten ancak Gülengiller "zaaf" diyebilirler. Bu nedenle peygamberin şefaati yerine, Brüksel'den şefaat dilenmişler. Bu nedenle, vatan toprağı yerine, ABD kucağını seçmişler.
İman; sarık ve cübbede değil, yalnız kalpte saklanır. İskilipli Atıf'ında sarık ve cübbesi vardı, ama Yunan'a, İngiliz'e fetva hizmeti vermekten asıldığı bir hakikattir.
Türk milletinin has evlatları!
Düşman vatanımıza dünkü gibi topla tüfekle gelmedi. "Dinler arası Diyalog"la veya Medeniyetler arası İttifak" ile geldi. AB uyum yasaları ve gümrük birliği ile geldi. ABD ve NATO ile geldi. IMF ile Kapitalizm'le, serbest piyasa ekonomisiyle, avro ve dolarla geldi.
Ve hatta iktidarların yanlış politikalarıyla geldi.
Düşman işgal ederek bu ülkeye bir tek kilise dikemezken, "diyalog"la on binlerce kilise açtı."Medeniyetler ittifakı" adı altında "ne istedilerse" aldılar.
Kalplerinde imanı ve ruhlarında vatan sevgisi olan sizler, "Diyalog" illetine "hayır" dediniz. Liderimiz Prof. Dr. Haydar Baş'ın "Ne AB, Ne ABD, Bağımsız Türkiye" diye açtığı bayrak altında toplandınız!
Sizlere helal olsun!
O bayrağın, vatan savunması için açıldığını sizler zamanında gördünüz. Baş siyasetin, vatan müdafaası olduğunu anında kavradınız!
"Ayağa kalk Türk milleti!" kükreyişlerinin, bir iman haykırışı olduğunu yaşadınız!
"Sahipsiz olan vatanın batması haktır/ Sen sahip olursan, bu vatan batmayacaktır" baş öğüdünün, şiirsel dilini çözdünüz!
Darısı tüm Türk Milleti'nin başına?"Bu vatan, çocuklarımız ve torunlarımız için cennet yapılmaya layıktır" diyen Atatürk, vatanı cennet yapacak ekonomik atılımlar yapmış, iktisat kongreleri düzenlemiş, fabrikalar ağı kurmuştur. Günümüz dünyasında vatan, sadece silah ve askerle korunamaz.
Paranı koruyamazsan, vatanını da koruyamazsın!
Dedik ya düşman dolarla, Avro ile gümrük Birliği ile geldi diye. Gümrük duvarlarınız yoksa sınırda askerleriniz boşuna bekliyor demektir. Vatan içindekiler için korunur, vatan bağrındakilerle korunur.
Vatandaşlarını başkalarına muhtaç edenler, küresel tefecilere ve soygunculara soyduranlar, gün gelir vatanı da koruyamazlar.
Bugün bunu yaşıyoruz. Çiftçinizi elinizden alanlar, kendilerine borçlandıranlar, ülkeye isyan ettirecek zamanı kovalıyorlar.
Kıymetli okurlar!
Vatan sevgisi kuru ifadelerle olmaz.
Vatan sloganla kurtarılmaz.
Tez, model ve akılla kurtarılır.
Günümüzde "İslam" diyenlerin daha çok tefrikayı körükledikleri bir vakadır. Böyle bir İslam, Allah dini İslam olamaz. Gittikleri yola iyi baksınlar.
Sözleriyle eylemlerini karşılaştırsınlar!
Kıblelerine kontrol etsinler!
Kâbe mi, Beyazsaray veya Brüksel mi?
Bindikleri gemiye baksınlar!
Vatikan'ın ayrılık gemisi mi, Nuh'un iman gemisi mi?
Yolları Papa'yla mı kesişiyor, yoksa Hz Ali ile mi?
Ve bu sorgulamayı yapmak, uyanmak için şarttır.
O yüzden; Prof. Dr. Haydar Baş'ın "Ayağa Kalk Türk Milleti!" çağrıları çok önemli.
Doğruda ayağa kalkmayan bir milletin, yanlışta sürünmesi, bir sonuçtur.
Hakta ayağa kalmayan bir toplumun, batılda boğuşması kader olur.
Kaynaklarının sömürülmesini seyreden, bir toplumun açlıktan kırılması normaldir. Kaynaklarına sahip çıkmayanların, topraklarına sahip çıkmaları mümkün değildir.
İşte tüm bu namüsait şartlardan kurtulmanın yolu;
Ömrünü birlik beraberliğe adamış, Hoca Türk, Baş Türk, Prof. Dr. Haydar Baş ile olmaktır.
Onu duyan ve onunla olanlara, selam olsun!