Bir kaç gündür yazamadık, Malatya’daydım. Aile bireylerim de, depremzede oldular. Malatya nasıl diye sormayın. Hatay, Maraş, Adıyaman nasılsa, Malatya da öyle… Aile bireylerin nasıl derseniz, çok şükür hayattalar.
50 yıl önce babamın yanında bir soba etrafında toplandığımız gibi yine toplandık. Deprem, bizleri çocukluğumuza götürdü. “200 metre kare evlere sığmazdık, 20 metre kare islim odasına sığdık” diyor kardeşim Şükrü.
6 Şubat 2023’te saat 4.17’den itibaren 50 yılda sahip olunan çok şeyi, kaybetmişsiniz. Evleriniz vardı yok. Dükkânlarınız vardı yok. İmkanlarınız vardı yok.
Allah, “biraz açlık, biraz korku, biraz maldan, candan ve hâsılattan eksiklik ile imtihan eder” ve sonra da sabredenleri “müjdele” diye buyurur. Deprem sonunda kimimiz mal ile kimimiz can ile kimimiz de hem mal hem can ile imtihan olduk, oluyoruz ve olmaya da devam edeceğiz.
İmtihana itirazı olan, dünyaya gelmeseydi!
İşin imtihan boyutu var diye ihmal boyutunu görmeyecek miyiz? İhmal boyutu var diye kader boyutunu inkâr mı edeceğiz? Allah, “aklediniz!” diyor. “Neden akletmezsiniz!” diyor. Bir taraftan da “akıl sahibi” olup, işin hikmet boyutunu düşüneceğiz.
AKP ile ne yazık ki insanımız hem dini ile hem de devleti ile karşı karşıya geldi. Aslında büyük çoğunluğun dinle sorunu yok. Yine büyük çoğunluğun devletle de sorunu yok. Her şeyi kullanan iktidar, halkı dinden de etti, devletten de!
Çok acı ama gerçek bu…
Bunlara rağmen dinimize de sahip çıkacağız, devletimize de. Devlet ayrı şey, hükümet ayrı şey… Devlet gemiyse, iktidar geminin mürettebatıdır. Mürettebat gemiyi deliyor, suçu gemidekilere atıyorsa veya işi kadere bağlıyorsa, ciddi sorun var demektir.
Mürettebat gemiyi karaya oturtuyorsa, gemide olanların bunu sorgulamaları, olması gereken bir şey. “Kader” diyen mürettebata inanmaları gerekmez. “Nerede bu devlet!” demek, devlete isyan değil.
Devlet, çadır satan Kerem Kınık değil. Kızılay’ı veya AFAD’ı sorgulamak devlete isyan değil. Askerin enkaza vaktinde müdahale edip edememesini konuşmak veya sorgulamak, ihanet değil. İhanet, enkazda insanların ölümlerini seyretmek.” Bizi kurtarın!” feryatları karşısında, hareket etmemek.
İhanet, Kızılay çadırlarını satmaktır. İhanet, Kızılay’ın vakıf ve derneklere milyon dolarlarını akıtmaktır.
Allah var.
Devlet var.
Kader var.
Ama buna karşılık;
İhmal de var. İhanet de…
13 milyon yıl önce de fay hattı vardı, şimdi de var. Bunca fay hattının olduğu bir coğrafyada yaşamak kaderdir. Ama şartlara uymamak tercihtir. Çölde yaşamak kaderdir ama çöl şartlarını dikkate almamak tercihtir. Dağları bırakıp ovalara ev yapmak tercihtir. Bahçeleri söküp yerine beton dikmek, ihanettir.
Doğanın da bir ayarı var. Doğanın ayarıyla oynarsan, dersini alırsın. Tabi ki insanın da ayarı var. İnsanın ayarıyla şeytan oynar. İşin imtihan kısmı burası. Doğanın şeytanı, ne yazık ki insanın kendisidir.
Enkaz altında kalan insan mı, insanlık mı?
Bazı insanlar enkaz altında kaldılar ama bazılarında insanlık enkaz altında kaldı. Çürük binanlar gibi çürük insanların sahte dostlukları da yıkılıp enkaza dönüştü. Hiç tanımadığınız insanlar dostunuz, tanıdığınızı zannettikleriniz ise yabancı oldular.
Bazı akrabalıklar da enkaza dönüştü. Böyle bir günde yakınlarını sormaya korkanlar, evlerine alma korkusuyla kaçanlar, imtihan sırası sizlere de gelecek. Sizler de 1 dakika 32 saniye içinde muhtaç hale geleceksiniz. Depreme dayanıklı evleriniz olabilir ama insanlık kolanlarınız, duygu kirişleriniz çok zayıf!
Evlerinizin beton ve demiri kuvvetli olabilir ancak duruş zemininiz kaygan ve bozuk!
Yer kabuğunu kırdı sen de kır!
Kabuğunu kır, içindeki insan açığa çıksın;
Toplamayı değil, paylaşmayı öğren.
Kibri bırak, mütevazı ol.
Gösteriyi bırak, samimiyete sarıl.
Kötü huylarını enkaz altında bırak!
Seni enkazda unutanları, sen de unut.
Devletin elini kolunu bağlayanlarla helalleşme, hesaplaş.
Allah’a isyan etme.
Devlete isyan etme.
Ne ihanetlerin üzerine “kader” örtüsü çekilmesine izin ver, ne de, kaderin senin üzerindeki hesabını es geç. Allah’ın gücünü ve kudretini idrak et. Taparcasına ömürler harcanan yapıları, birer oyuncak gibi fırlatan mutlak gücü hatırla!
