Vatanımız da tehlikede dinimiz de

AKP ve uzantılarının dine verdiği zararı, haçlılar vermedi. Memleket gibi güzelim dinimiz de ellerinde oyuncak oldu. İnsanımız bunlara kızarak dinden soğudu. Öyle bir noktaya geldi ki, deprem bölgesinden misyonerler çalışıyor, buna laf edilmiyor ama diyanet bir kurs açmış diye ateş püskürülüyor.

Yabancı yardım kuruluşları içinde misyonerler ve ajanlar olabileceğini yazdık ve uyardık. Ne haltlar yedikleri  duyulmaya başlandı bile. İktidara olan nefret, dine olan nefrete dönüştü. “Cemaat ve Tarikatlar” üzerinden vurulan, İslam’ın kendisi oluyor.

“Cemaat ve Tarikatlar”, AKP’nin arka bahçeleri oldu hep. Ne yolsuzluğa haram dediler, ne haksızlığa günah dediler. Neden? Çünkü iktidarın beslemeleriydiler. “Cemaat “denilen illet ile AKP bir zamanlar ortaktılar. Her ikisine ve de çatısı altındakilere, karşı olan bir insan olarak ifade ediyorum ki vatanımız gibi dinimiz de büyük bir tehlike altında.

Depremle gelen bir enkaz söz konusu oldu. İnsanımız deprem bölgesinden uzaklaşıyor çünkü bu bir yıkımın sonucu. Ülkede gelecek göremiyor genç beyinler memleketten kaçıyorlar çünkü bu da bir sonuç.

AKP’nin bıraktığı enkaz sonucunda da, insanımız dininden kaçar oldu. Doğup büyüdüğü yerleri terk edip uzaklaşan insanın durumu ne ise dinini terk edip uzaklaşan insanın da durumu aynı. Kısacası AKP ve bileşenleri bir projeydi ve bu projenin sonucu olarak, insanımız dini anlamda da, büyük bir boşluğa düştü.

Haydar Baş ve ekibi, yıllarca FETÖ’nün/ CIA’nın/VATİKAN’ın Dinler Arası Diyalog projesinin karşı amansız bir mücadele verdi. İktidar ile birlikte FETÖ, o zamanlar adı “Hizmet Hareketi/Cemaat” olan SIZINTI ve SIKINTI, Baş Hoca ile savaştılar. Çok ağır bedeller ödedi Haydar Hoca…

Sonra, devlet aklı bir şekilde ikna oldu bu illete karşı harekete geçti, AKP ile anlaşarak. Daha sonrası malum, ülke çok şeyler yaşadı. Ağır bedeller ödedi. Fakat insanımız, kendi dininde korkar oldu. Şimdi dinle sorunu olan bazı kesimler, her şeye “FETÖ” demeye başladılar.

Gerçekleşen depremden, oluşan enkazdan Hatay’ı terk edenlere nasıl terk etmeyin Hatay vatandır diyorsak, inanç ve akait alanında oluşan deprem ve enkazdan ötürü dinini terk edenlere de, bu bir oyundur yapmayın diyoruz.

Cumhuriyetle sorunu olanlarla ve dinle sorunu olanların çatışmalarından doğan boşluğu, misyonerlik faaliyetler dolduruyor. Aslında ikisiyle de sorunu olanlar, bir merkezde kumanda ediliyorlar. Dikkat ediyorum “Cemaat ve Tarikatlar” diye söze girenler, misyonerlik faaliyetlerinden hiç rahatsız değiller.

Bu devleti ve cumhuriyeti kuran Atatürk, 3 kız çocuğu Bursa Amerikan kolejinde Hıristiyan oldu diye okulu kapattı. Mahmut Esad Bozkurt’a talimat vererek, mason teşkilatlarını kapatması, hayatına mal oldu. İki kesimi de topla, Atatürk’ün kesip attığı tırnak etmezler.

Doktor kimliği ile  Atatürk’ün yakınına sokulan mason müritler, 43 şişe kinin vererek Atatürk’ün ölümüne, dolayısıyla şehit edilmesine sebep oldular. İsteyenler, daha önce yazdığım bu konuyu linki tıklayarak okuyabilirler.

https://www.odatv4.com/guncel/icimde-hicbir-suphe-kalmadi-ataturku-zehirleyerek-sehit-ettiler-04111810-149564

Demek istediğim şu ki, vatanımız gibi dinimiz de büyük tehdit altında. Bu tehdit ne yazık ki, “Müslüman’ım” diyenlerden, İslam’ı siyasetlerinde kullanıp, ranta, inşaata malzeme yapanlardan geliyor. Yaşanan deprem, sadece binaları değil, inançları da yıktı.

Elin adamı görmüyor mu, artık Türk milletinin İslam’dan soğuduğunu. “İslam’ı getireceğiz” saçmalığıyla yola çıkanlar, bu ülkeden İslam’ı götürdüler. Yolları yanlıştı. İslam gelmez veya getirilmez, İslam yaşanır. Yaşamadılar. Yaşasalardı paralar kutulara değil, AFAD ve Kızılay kasalarına girerdi. Oysa buralardan vakıflarına akıttılar.

Boş kasaları doldurmak için de, bağış topladılar.  Kasadan çıkan para yerine gelir ama kalpten çıkan iman bir daha gelmez. Allah’ın dini İslam ahır değil ki çıkan geri girsin.  Gençlerimize  “Müslüman mısınız?” diye sorular soruluyor, “hayır” cevabını veriyorlar.

Oysa bu soru eskiden “dinsiz” dedikleri komünistlere sorulduğunda “elhamdülillah Müslüman’ım” diyorlardı. Şimdi hoca bile “Müslüman’ım” demiyor. İslam’dan çıkanı, vatan için ölmeye götüremezsiniz. Din deyip geçme!

“Milli bütünlüğümüz, dini bütünlüğümüzdür…” derdi, Prof. Dr. Haydar Baş. Dinin giderse vatanın gider, vatanın giderse dinin gider. İki kere iki, dört eder. Papaz duasına “amin” diyen bir Müslüman, İslam’dan çıkar. Bu benim görüşüm değil, İslam’ın akait prensibi.

Depremde ölen futbolcu için Hıristiyan olduğu halde “Allah rahmet eylesin” diyenler oldu. “Toprağı bol olsun” denir. Farkında mısınız Gülen’in “Diyalog” dini, inancımıza nasıl SIZINTI yapmış!

BOP ile Dinler Arası Diyalog, siyam ikizidirler.

İsrail ajanları Hatay’da yardıma gelmişti değil mi? Sonra ne çaldılar oradan duydunuz. “Cici Yunanlar” geldiler, ne aldılar acaba?

 

Savaşan ordular değil, inançlardır. Bu tarih boyu bu değişmedi. Kendi askerini kışlada tutup da, elin askerini “yardım” diye enkaza sokanların varlıkları milli güvenlik sorunudur. İlk 2 gün için söylüyorum…

Milli meselelerde bu ülkenin kurtarıcısı ve devletin kurucusu Atatürk, dini meselelerde Anadolu’yu Türk ve Müslüman yapan Hünkâr Hacıbektaş rehberiniz olursa, bu ülke için karanlık hiçbir oda kalmaz.  Bilge İnsan Prof. Dr. Haydar Baş, her iki büyük insanın misyonunu cem ederek, millete ve devlete bir yol açtı.

Bu yol, milli ekonomi, milli devlet ve milli siyaset yoludur.  Fikirlerinin savunucusu, yolunun yolcusu olarak, bunları hatırlatmaya kendimi mecbur ve de memur hissediyor, saygılarımı sunuyorum.

0 YORUM

YORUM EKLE

You may also like...