Cuma günü, en yakın camiye gideyim dedim. Dik yokuşlardan çıktıktan sonra, her tarafı ahşap olan caminin kapısından içeri, zor girdim.
Tıklım tıklım?
Tabi farzı kılıncaya kadar?
İki rekât cumanın farzı kılındığı gibi cami boşalıyor.
Beş vakit kılan az sayıda insan, içerde kalıyor.
Neyse konumuz bu değil.
Bıyıksız sakalsız bir "imam" minbere çıktı. Sakal bırakmıyorsa da, imam, hiç olmazsa bıyık bırakmalı bence. Hoş durmuyor. Bıyıksız imam, cebinden çıkardığı hutbeyi okumaya başladı.
Allah'ım sen sabır ver!
Peygamberimiz, kızı Hz. Fatma validemize güya buyurmuş ki, " Kızım babanın peygamber olduğuna güvenme, ben dahi seni kurtaramam!" diye. Alanım değil ama böyle bir "hadisi" kabul etmek, mümkün değil.
Ayet ile çelişen, hadis olur mu?
Allah Hz. Fatma Validemiz için "tertemiz" diyecek, sen, Peygamberin dahi onu kurtaramayacak derecede haşa bir "günahkar" olduğu iddiasında bulun. Bunu da "hadis" diye oku!..
"Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden kiri gidermek ve sizi tertemiz etmek istiyor" ayeti, Ehl-i Beyt'in "tertemiz" olduğunu beyan buyurur. Allah'ın "tertemiz" dediğine, çakma hadislerle iftira, "Diyanet" işi olmasa gerek.
Ehl-i Beyt kimdir?
Peygamberimiz, kızı Fatıma, damadı İmam Ali, torunları İmam Hasan ve İmam Hüseyin'dir. Bu sayı, 6 olmadığı gibi 4'te değil. Yani bu mübarek 5 kişide, bir eksiklik, bir zaaf veya heva ve heveslerine uyma, asla söz konusu olmaz.
Allah, bu zatlara toz kondurmuyor.
Kirin, tozun, zerresi olmaz. Tertemizler. Allah, birini tertemiz etmek isteyecekte, hâşâ sözünde mi durmayacak. Veya tertemiz edecekte, başaramayacak mı hâşâ? Ehl-i Beyt'ten şüphe etmek, Allah'tan şüphe etmeye eşdeğerdir.
Çünkü haklarında ayet var, temizliklerine Allah kefil.
Haklarında Ebrar ayetleri gibi yüzlerce ayetler var.
Bir matematikçi olarak, Diyanet'e bu ayetleri ben anlatmayayım. Hz Hüseyin efendimizin şehit olduğu güne denk gelen Cuma günü hutbede iki satır dahi yer vermemek, ne ile izah edilir.
Diyanet, Ehl-i Beyt'e karşı mı?
Sanmam ama sormadan edemedim!
Ehl-i Beyt'e karşı olan, İslam'a karşı olur.
Ehl-i Beyt hakkında bir şey bilmeyen Diyanet ne hikmetse Ehl-i Kitap hakkında çok şey biliyor. Biliyor da Ehl-i Kitap'a yani Yahudi ve Hıristiyanlara Kur'an'ın dediğini mi diyor?
Ne yazık ki hayır.
Papa ile görüşmelerde o kadar ezilip, büzülen, Diyanet yetkilileri veya Papazlarla iftarlarda o kadar eğilenler, Peygamber ve Kızı konusunda nedense çok vurdum duymazlar. İpe sapa gelmez şeyleri "Hadis" diye hutbelerde sallıyorlar.
"Diyalog" konusunda uğraşacaklarına, Ehl-i Beyt konusunda cehaletlerini gidersinler. Karar versinler yardımcı oluruz. Hıristiyanlık konusunda tez sahibi oluyorlar da, Ehl-i Beyt konusunda neden olmuyorlar.
Belki o zaman, Batı'nın Müslümanları Şii-Sünni ayırımına tabi tutmalarında, doğru bilgi sahibi olurlar. Allah'ın evi denilen cami de Allah'ın peygamberini ve kızını incitecek, kazmalıklar yapılmasın.
Peygamberin önünde ayağa kalktığı bir insana, "seni baban bile kurtaramaz" gibi bir söz isnat etmek, hem Peygambere, hem Hz. Fatıma'ya hakarettir. Kızını bile kurtaramayacaksa bir Peygamber hâşâ sümme hâşâ, ümmetini nasıl kurtaracak?
Böylesine, iman ile alakasız bir soru olur mu?
"Çalanlara Peygamber bile bir şey yapamaz" dese, anlarım. Sıkıysa, diyanet böyle bir hutbe hazırlasın da görelim. "Çalmak günahtır" desin, hiç olmazsa.
Muaviye'nin uydurulmuş dini, bizi kurtarmaz. Adına ne dersek diyelim. Bu "Sünnilik" filan değil. Mezhep imamlarımızın hangisi, böyle bir saçmalığa yer vermiş. İmam Şafi "Ehl-i Beyt'i, sevmek farzdır" diyor.
Neden?
Çünkü Allah ayetinde böyle buyuruyor: "Muhammedim deki, Peygamberliğime karşılık sizlerden istediğim Ehl-i Beyt'imi sevmenizdir"
Allah, Peygamberi için "O, heva ve hevesinden konuşmaz" buyuruyor. Yani o, hasta halinde bile hakkı konuşur. Hal böyle iken ölüm döşeğinde, kâğıt kalem istendiğinde "bize Kur'an yeter" diye karşı çıkanlar, Allah'a karşı çıkmış olmazlar mı?
Sadece sordum!