Türkiye savaşta mı seçim de mi?
Eğer sınır güvenliği tehlikeye girmiş, Türkiye bir "beka sorunu" yaşıyorsa, 80 milyonun bir ve beraber olması gerekir. Bu beraberlik için herkes azami dikkat göstermek zorundadır. Memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlarda, böyle bir şey görüyor musunuz?
Hakaretler, küfürler havada uçuşuyor. "ÖSO hakkında dikkatli olalım" diyenlere "terbiyesizler, ahlaksızlar" hakaretleri yapılıyor. Nedense aklıma, mecliste "Bu Gülen'e dikkat edin!" diyen, rahmetli Kamer Genç'e hakaret edenler geldi.
Bekir Bozdağ, Kamer Genç'in üstüne yürümüş, "Hocaefendi'ye laf edemezsiniz" diye neredeyse, yaşlı Genç'e tokat atacaktı. Peki, ne oldu sonra?
15 Temmuz oldu.
"Kandırılmaları" ile ünlenmiş bir hükümete, uyarı bile "vatan hainliği" sayılır oldu. Tabi ki ordumuza, askerimize yardım eden bir ÖSO'ya da "terör örgütü" demek doğru değil. ABD kontrolünde bir ÖSO, yok şuan.
Aslında Türkiye'nin ABD'ye attığı tek kazık, bence ÖSO kazığı. ABD adına savaşmak için kurulan ÖSO, şuan ABD ile savaşıyor. Bu, yanlış Suriye politikamızın, doğru tek başarısıdır. Ancak, ÖSO konusu bundan sonra çok önemli olacak.
Kontrolünüzde iken tamam, ya kontrolünüzden çıkarsa ne olacak?
Nokta.
Konumuza dönecek olursak:
Türkiye eğer milli güvenliği için bir harekât içindeyse, bu hepimize ait. Başarı da hepimize ait, başarısızlıkta? Allah ordumuzu muzaffer eylesin. Bu ülkeye yapılacak en büyük kötülük, asker can derdinde iken, iktidarın seçim derdinde olması.
Asker PYD mevzilerini döverken, iktidarın muhalefet mevzilerini dövmesi, anlaşılır şey değil. Milletin orduya verdiği krediyi iktidar, seçimler için bozuk para gibi harcamamalı, bir gün bu krediye çok ihtiyacımız olacak ama bulamayacağız.
İktidar dini değerleri harcadı, sıra milli değerlere mi geldi. Dini değerleri tüket, milli değerleri tüket, geriye ne kalır, soruyorum?
Bir dünya savaşına doğru gittiğimiz zaman diliminde yaşıyoruz. Eski Osmanlı toprakları üzerinde emperyalistler, ellerine cetvel pergel almış, yeniden haritalar çiziyorlar.Lütfen, tüketmediğimiz bir şey bırakalım.
Tarımı tükettik.
Toprağı tükettik.
Ekonomiyi tükettik.
Dini tükettik.
Ahlakı tükettik.
Aklımıza gelen her şeyi tükettik, her değeri bitirdik. "Başörtüsü" diye yola çıkanların iktidarında, artık "başörtülü lezbiyenler"den söz ediliyor. İktidarı eleştirmek için söylemiyor, vatan ve millet için uyarıyoruz.
Lütfen asker üzerinden siyaset yapılmasın!
Asker üzerinde siyaset yaparsanız eğer, düşmanın askere veremediği zararı verirsiniz. Başımıza her ne geldiyse, "İslamcı" anlayıştan geldi. Bu anlayış, ordudan uzak olsun.
"İslamcı" iktidarla, zina suç olmaktan çıktı. "İslamcı" iktidarla, domuz eti kasaplık et oldu. "İslamcı" iktidarla bu ülkede kiliseler açıldı. Müslüman Türklerin tarihinde, tekbirle kilise açan bir lider göremezsiniz. Açılan kilise ve sinagoglar için, sevinip tekbir getiren bir "Müslüman" topluluk, bu gezegende ilktir. Ve mevcut iktidarın eseridir. İktidarın "dindar nesli" kilise açılışlarını alkışlıyor.
"İslamcılık" iktidar oldu bu günlere geldik, beka sorunu yaşıyoruz. Asker veya ordumuz "İslamcı" yapılırsa şayet, yeryüzünde Türkiye Cumhuriyeti diye bir devlet kalmaz. Askerin görevi "dindar" olmak değil, ülkeyi korumak ve kollamaktır.
"İşi ehline veriniz" emri, dinimiz İslam'a ait bir emirdir. İşinin ehli olan askerimiz, bugün Afrin'de ülkeyi korumak için, kutsal bir savaş veriyor. Üstelik bu iktidarın geçmiş yanlış Suriye politikalarının, bedelini ödeyerek.
Konuşturmayın beni!
Salih Müslim, Ankara'da MİT binasında, ne kadar "misafir" edildi, Davutoğlu bir açıklısında öğrenelim. Askerin bugün girmeye çalıştığı Suriye'de, "başarılı bir operasyonla" çıkma emrini, kim verdi?
Esad ile "kardeş" kalsaydık, bugün PYD yoktu. Suriye'de askerimiz mevcudiyetini devam ettiriyordu. Ve bu kadar tehlikelerle karşı karşıya kalmamış olurduk. Şimdi herkes "birlik" için susuyor ama iktidar, bağırmaya, hakaretler savurmaya devam ediyor.
Bu yanlış. Bizi daha nelerin beklediğini bilemeyiz. Atatürk ortak paydasında buluşalım. Prof. Dr. Haydar Baş'ın "Atatürk Vatandır" gerçeğinde bütünleşelim. İktidarı ve muhalefetiyle, askerimizin arkasında durmaya devam edelim.
Bakın, Afrin'e gidersin, düşman Kardak'tan gelir. Bu bir tepki ölçümüdür. 18 adamız fiilen işgal altında. Birbirimize çok ihtiyacımız olacak. Alevi'nin Sünni'ye, Sünni'nin Alevi'ye, Laz'ın Kürt'e, Kürt'ün Laz'a, hepimizin Atatürk'e ve Türk Milleti'ne ihtiyacımız var.
Başımıza emperyalistlerin bombaları bir gün yağarsa Allah korusun, ne Kürt der, ne Laz. Ne Alevi der, ne Sünni? Irak'a bakıp ibret alalım. Suriye'ye bakıp ders çıkaralım. En büyük dersi, iktidarın çıkarması lazım.
"Düşmanları azaltıp, dostları çoğaltmak" yerinde bir tespitti, lütfen gereği yapılsın. Gelecek yıl, bu yıla göre, daha kötü geçecek. 2020'de ülkemiz ve bölgemizde, çok şey değişmiş olacak.