ABD Dışişleri Bakanı Tillerson, çıktığı Ortadoğu ziyaretinin son durağı Türkiye'ye de geldi ve gitti. Tillerson gelmeden Sayın Çavuşoğluı, " ilişkiler ya düzelecek ya da tamamen bozulacak" demişti. Fakat dediği gibi olmadı, ne düzeldi, ne de tamamen bozuldu.
Yani dediğinin tam tersi oldu.
İlişkiler bozulsun veya düzelsin diye bir şey demiyoruz ama netice de, somut bazı şeyler olmalı artık.
ABD;
Gülen'i elinde tutan ve 15 Temmuz'un arakasında duran ülke değil mi?
5 bin tır silah ile PKK'ya destek veren ülke değil mi?
Suriye'de, bildiğini okumaya devam eden ülke değil mi?
Öyle ise ne oldu?
Veya neler oldu?
Ziyaret halkasının en sonuna Türkiye'yi koyan Tillerson, gezdiği ülkelerden istediğini alıp ta Türkiye, önüne ne koydu?
Veya beraberinde hangi dosyalarla geldi?
Sayın Erdoğan ile ne konuştular?
İbrahim Kalın Trump'ın ulusal danışmanı Mcmaster ile görüşüp "uzun süreli 'stratejik ortaklık' teyit edildi" derken, ne demek istemişti? Türkiye'de tek iktidar var ama neden iki hükümet görüntüsü veriliyor?
Neyse!
Bizim aklımız, çok ermez diyelim!
Ancak ABD'ye en güzel cevabı Lübnan verdi. Gerçekten tam soğuk bir duş aldırdılar, Tillerson'a. Odada tek başına beklettiler. Su bile vermediler. Keşke aynı şey, Türkiye'de olsaydı ama nerdeee?
Buldukları her fırsatta, ABD'yi halka şikâyet ederler fakat bir adım asla atmazlar. "Şehit yakınlarına ABD'ye dava açın" diyorlar. İsrail'e de açılmıştı, ne oldu?
"İncirlik'ten çıkın!" veya " Kürecik'i kapattık!" demezler. ABD, sabrederek düzelecek bir ülke değil. Bunca yıl ABD ile "Stratejik Ortak" olduklarını söylerler, ama ortaklarını tanımazlar.
İktidardan âcizane bir isteğimiz var, lütfen meydanlara ABD'ye atıp tutmayın olur mu? Yani bıktık. Tillerson'a Lübnan gibi bir ülkede su bile verilmezken, Türkiye'de "can ciğer kuzu sarması" ağırımıza gidiyor.
Meydanlarda "Ey Amerika!", ikili görüşmelerde "stratejik ortak" lafları, akledenler için çok sinir bozucu? Ayrıca, Menbiç'te ABD ile birlikte olmakta ne demek, ABD, Suriye'de işgalci, biz ise meşru müdafaacı bir ülkeyiz. Suriye'de ABD ile olan bir "koalisyon" var zaten, biz niye olacağız onlarla. Türkiye, Afrin'e sağlam zeminde girdi, bunu meşru Şam yönetimiyle birlikte daha da sağlamlaştırmalı.
Bugüne kadar başımıza her ne geldi ise ABD ile "birlik" olmaktan geldi.
ABD'den ayrılmak Türkiye'ye farz oldu!
İncirlik ve Kürecik'i kapatıp, nasuh tövbesi yapmalıyız. Aksi takdirde Türkiye, BOP cehenneminde yanacak.
Yakacaklar Türkiye'yi!..
Yanmak için pervaneler gibi ateşe koşmaktan artık vazgeçelim.
Bunca şeyden sonra ABD ile olmak, ABD ile ölüm öpücüğü manasına gelir.
Uyanalım NATO uykusundan!
Afrin'de uygun adımlarla ilerken, Ege'de Yunan'ı nasıl üstümüze saldılar, görmedik mi? Biz Afrin, Menbiç derken, Yunanistan bize ait karasularda dolaşırsak, vuracağını söylüyor. 24 Nisan yaklaşıyor, peş peşe alınan sözde "soykırım" kararları ne demek, sanıyoruz.
3 T sonunda, Büyük Ermenistan kurma hedefleri var. Ege'de Yunan, Doğu'da Ermenistan, Güney'de Büyük İsrail, anladık mı olayı? "Prof. Dr. Haydar Baş'ı dinleseydik bunlar olmazdı" diyoruz, bazıları aklınca bizleri tiye alıyor.
Tarih herkesin rolünü kayıt altına aldı. Ülkenin bu duruma getirilmesinde katkısı olanları da, kurtarılması için siyasete giren, "son nefes için siyaset yapıyorum" diyen, Sayın Baş'ı da. "İslam-Din" diye salya sümük ağlayanların, "diyalog" diye fır fır dönenlerin, koyunlarındaki haçı gördüğü için, siyasete giren bir insan, hangi uyarıları yapmadı ki?
AB'yi ve ABD'yi dinlediniz de, ne oldu?
Gülen'e "hoca efendi!" dediler, neler oldu gördük.
Kim haklı çıktı?
Mesele haklı çıkmakta değil, ülke bu hale geldikten sonra haklı çıksan ne olur, ama hiç olmazsa, pişkin pişkin, pis pis gülmeyin. Bu ülkede, 7'den 70'e herkes bilir ki, Gülen konusunda Türkiye'yi ilk uyaran Baş'tan belli.
Tüm partiler AB'ye girmeyi olmazsa olmaz olarak anlatırken, bazıları olaya "din-iman" sosu katarken, milli bir ses, meydanlarda neden AB'ye karşı olduğunu anlatıyordu. "Bizi AB'ye almazlar, AB bir akait birliğidir, bizim orada yerimiz yok" diyen kimdi?
"AB kriterleri Büyük Ermenistan'ı, Büyük İsrail'i doğurur, Kıbrıs'tan oluruz, İstanbul sur içinde ekümenik patriklik kurulur" diyen, Sayın Haydar Baş değil miydi? 2002'den beri söyledikleri, bir bri çıkmadı mı?
Her şeye rağmen, " kol kırılır yen içinde kalır" demişler. Afrin'den şehitler geliyor, birileri ölüleri dahi ayırıyor "Alevi-Sünni" diye. Cami ile Cem Evi karşı karşıya getiriliyor. Böyle bir günde düşmana verilecek en büyük cevap, Prof. Baş'a kulak vermektir.
Onu dinlemek için, hala geç değil.
Ülkeyi bütün tehlikelerden koruyacak, AB'siz ve ABD'siz, Bağımsız Türkiye yapacak tek adrestir. Böyle, ABD ile Rusya arasında, arafta kalma zamanı değil. Türkiye'nin başını çekeceği bir blok, imkansız değil.