Devrimlerle değerler buluştu

Dr. Haydar Baş’ın, Hoş Geldin Atatürk Kitabı, Türkiye’de gerçekten yeni bir dönemi başlattı. Atatürk’e hakaret edenler, onun mübarek anası Zübeyde annemize iftira atanlar, sus pus oldular. Yıllarca, insanlara ikilem yaşattılar.

Sanki dinini yaşayan, Atatürk’e karşı gelmeliydi veya Atatürk’ü savunan dine karşı gelmeliydi. Hem dinini yaşayıp hem de Atatürk’ü bağrına basmak, ona dua etmek isteyenler, dinden çıkacaklarını sanıyorlardı.

Ülkesini müdafaa eden Atatürk, bu devlet ve bu cumhuriyet sayesinde, ülkede ezan okunduğunun, namaz kılındığının, oruç tutulduğunun farkında olan milyonlar var ama “Atatürk Müslüman’dı” diyemiyorlardı. Sanki deseler, Allah’ı gücendirmiş olacaklar.

Veya Atatürk’ün kurduğu bu devlet ve Cumhuriyetin değerini bilen, anlayan, insanlar; dinlerini yaşamaya kalksalar, mesela Atatürk için bir mevlid okutsalar, onun ruhuna Kur’an okusalar, sanki laiklik elden gidecek, bu ülkeye ve Atatürk’e ihanet etmiş olacaklar.

Bir el, bu milleti ikiye bölmüş, bir kesim “din elden gidecek” korkusu yaşarken, diğer bir kesim “cumhuriyet elden gidecek” korkusu yaşadılar. Bir kör dövüş, gibi yıllarca sürdü. İçimizden bir insan çıktı, bu oyunu bozdu.

Emekli Kurmay Albay Sayın Aziz Ergen, çok güzel bir tespit yaptılar: Hoş Geldin Atatürk, devrimlerle değerleri barıştırdı.

Bu tespit, gerçekten olayı özetliyor. Dinci yobazlarla, laikçi yobazları, bir kenara bırakırsak, zaten bunların sayıları oldukça az, sadece çıkardıkları gürültü fazla, o kadar? Bu iki fitneci tayfa hariç, insanların ne Atatürk ile sorunları var artık, ne de İslam ile?

Meltem Medya Grup, Zübeyde Hanım’ın ölüm gününde, onun ve oğlu Mustafa Kemal Atatürk’ün ve de tüm şehitlerimizin ruhuna, Mevlid okuttu. Bu Türkiye’de belki de bir ilkti. Katılanlar anlatıyorlar, o kadar manevi bir hava oluştu ki, anlatılmaz ancak yaşanır.

Hoş Geldin Atatürk Kitabı tanıtılırken, “Peygamber torunu Mustafa” diye bir cümle ile giriş yapılıyor. Bu cümle olayı bitiriyor. İçimizden bir insan, Millet ile Atatürk’ü arasına örülen duvarı dert etmiş, araştırmış, delilleri bulmuş ve ortaya koymuş.

Atatürk’ün soyu, Peygambere dayanmaya da bilirdi. Bizim Atatürk’e bakışımız değişmezdi ama dayandı diye, bu gerçekte elbette gizlenemezdi. Bu insana müteşekkiriz. Prof. Dr. Haydar Baş’a sonsuz teşekkürler.

Atatürk’ü ancak Müslüman olan sever.

Atatürk’e soy iftirası, ancak soysuzların işi olabilir.

Olay bu kadar açık ve net?

Atatürk, arkasında İngiliz’in olduğu şeyh ve dervişlerden rahatsızdı. Şeyh Sunisi ile dosttu mesela. Türkiye’nin hemen hemen bütün müftüleri, Atatürk ile oldular. İngilizleri ağırlayan dergâhlara düşmandı ama Cumhuriyeti kurma kararını, Hacı Bektaş dergâhında verdi.

Sapla samanı birbirinden ayıralım.

Arakasında ABD’nin olduğu bir çakma “hocaya” karşı olmak, nasıl İslam’a karşı olmak değilse, ABD adına 15 Temmuz’u yapana karşı gelmek ne ise, Şeyh Sait veya İslikilpli Atıf’lara karşı gelmekte o dur.

“Bana risaleyi gökler yazdırdı” diyen bir meczuba, “göklerden geldiği iddia edilen hurafelere inanmam” demek, İslam’ı inkâr değil bilakis göklerden Kur’an’dan sonra bir şey gelmeyeceğini haykırmaktır.

Bu ülkede, İngiliz Kraliyet ailesine “Müslüman” ve hatta hatta “seyyit” diyenlere, bir cevapları olmayanlar, soyu belgelerle peygambere dayanan Atatürk’e “Müslüman” dememize pek kızarlar. Bu çok manidar doğrusu.

Sayın Haydar Baş’ı tanıyan Atatürk’ü tanır. Allah’ın kitabını, Peygamberini ve Ehl-i Beyt’ini tanır. Bayrağı tanır, devleti ve milleti tanır. Türkiye’de bütün değerlerin bir arada olduğu ve hiç çatışmadığı, tek adrestir, Haydar Hoca veya Bağımsız Türkiye adresi.

Milli Devlet Sosyal Devlet adresi budur. Alevi-Sünni birlikteliği, Şii- Sünni kardeşliği, bu adrestedir.

Düşman sınırlarımıza dayandı. 80 milyon bir bilek bir yürek olmalıyız. İhtilaf ettiğimiz konuları değil, ittifak ettiğimiz konuları konuşmak zorundayız. Atatürk’te ittifak edip, ülkemizi yeniden savunacağız.

Bizlere biçilen kefenleri, birlikte yırtacağız.

Kaynaklarımız devreye koyup, kimseye muhtaç olmayacağız.

Bir bilene soracağız. Dünyaya elini öptüren, Baş Türk’e soracağız. Yani, “Sınırsız kaynakları”, “sınırlı ihtiyaçlar” için, kullanma formulü kimdeyse, ona soracağız. Ekonomi alanında savaşı bilene, ‘İş ve Aş’ sahibi yapacak olana soracağız.

Devrimlerle değerler buluştu

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön