İtlere İyi Gelmeyen Bir Enerjim Var!

Bir kitap, onca münkir münafığı ortaya saçtı. Hakikate sağır ve kör olanlar, kitap yerine yazarı hedefe koymaya devam ediyorlar.
Zaten köpeklere iyi gelmeyen bir enerjiye sahibim. Vallaha bak!

Metrobüs ile Beştepe durağında iner, Florya’daki gazete-televizyon binasına giderken ve de gelirken yol üzerinde fabrika var. Fabrikanın da azgın bir köpeği var. Arkadaş, ne zaman oradan geçsem bana havlardı. Öyle ki, bağlı olduğu halde ipini koparıp beni ısırmaya yeltenir, üstüme atlayacak olurdu. Ama Allah’tan, arada tel örgü vardı.

Çocukluğumdan beri, durumum aynı olduğu için ben yadırgamıyorum. Dalgın dalgın yürüyorsunuz, bir anda üstünüze atlayacak olan köpek veya köpeklerle karşılaşıyorsunuz. İrkilip kalıyorsunuz. Geçenlerde evimin sokağında kaldırımda yürürken, üstüme atlar gibi havladı, bir metre uzağa fırladım istemsizce.

Akçaabat’a gitmiştim, arabada evladım da vardı. Sokaklardan araçla geçerken demişti ki:
“Baba, diyorsun ki ben görmesem de köpekler benim geçtiğim sokaklarda mutlaka havlar. İşte şurada köpek sürüsü var, bakalım havlayacaklar mı?” der demez, sürü halinde arabanın arkasından koşup, yavaşladığım bir noktada etrafımızı sardılar. Nasıl havlıyorlar, neredeyse camı kırıp içine girecekler. Neyse, hocama vardık, oturduk. Zaman ilerledi, hocam “anlat” deyiverince, benim de aklıma bu olay düştü.

“Nereye gitsem bana köpekler saldırır” dedim, espri içinde. Güldük, gülüştük. Neyse, bir köpeğin Hayri Baba’ya saldırısını anlattı:
“Baba hazretleri, bir arkadaşın evine gitmişti. Bahçede bulunan köpek,  saldırıya geçmiş, ön ayaklarını kaldırmış ve öyle kalakalmış.  Sahibi ise bu durumdan mahcup olup utanmış, özür dilemişti. ‘Bu köpek hiç kimseye havlamaz bile, size neden saldırdı?’ diye şaşkınlığını dile getirmişti. Baba da ‘Biz bir aynayız, bizde köpekler bile kendini görür’ demişti…”

Sevgili dostlar, o büyük zat ayna, bunda şüphe yok. Ve zaten havlayıp üstüne atlar gibi olmuş ama ayakları üstüne öylece, havada asılı kalmış. Belli ki bir perdeyi ya da görünmeyen bir duvarı aşamamış. Köpek de olsa, havladığına pişman ederler, alimallah. Fakat bu arifler için geçerli…

İşte biz avamlar için, havlayıp dururlar. Bağlı değilse, ipsiz bir itse, itin vicdanına kaldık:
Isırır!

Dört ayaklılar ısırdı mı, aşı var, doktor var da; iki ayaklı olanları ısırınca, aşı doktor da kâr etmez. Her gün havlıyor. İki ayaklısına “it” denir biliyorsunuz. Hatta kızınca “lan it!” dersin. Köpeğe “it” demek, köpeğe ve sahibine hakaret olur kanaatindeyim. Köpek isim ama it sıfattır.

Köyümüzde, eskiden “Bekir Ağa” ismiyle bir zat yaşarmış. Büyük dedemle de üvey kardeşlermiş. 40 yaşına kadar zulmetmiş, sonrasında ise filmlere konu olacak bir değişim yaşamış. Karşılaştığı bir derviş kendine getirmiş, kendini ilme vermiş. Zulmettiği insanları bir bir bularak helallik almış. Bağışlanmak, kul hakkından temizlenmek için bağışlarda bulunmuş hak sahiplerine. Ve sonra da hikmet ehli ve hikmetli sözlerin sahibi olmuş.

İşte bu adam: “İti, Ada’nın çayında Antep sabunu ile de yıkasanız, it yine ittir” demiştir. Ada’nın çayı dediği, dedemin çayırında doğan, köyümün önünden geçen bir çağlayan… Antep sabunu ise zeytinyağlı sabun olup, Antep’te üretilir. Bu kısa bilgileri de vermiş olalım!

Sevgili dostlar!
Kısacası:
İti şampuanla yıkasan da it, yine ittir. Ada’nın çayında da yıkasan ittir. İti, yuyacak ne bir su bulunur, ne de itliğini yok edecek bir sabun.  Köyümün Türkçesi ile “yuyacak” dedim.

Başta demiştim;
‘Enerjim itlere iyi gelmez’ diye. Tekrar etmiş olayım. Lütfen it saldırılarına uğradığım şu günlerde, esere odaklanın: Hakikate Adanmış Hayat.

Bazı itler de ezan okurken havlarlar. Ezana odaklanın, itlerin çıkardığı gürültüye kulak asmayın. Vallahi pişman olmazsınız. Ve zaten bir kurt yüz tane it havlatmazsa, onun KURT olmasından da bir şey olmaz.

İtlere İyi Gelmeyen Bir Enerjim Var!
Başa dön