Hiç lafı sağa sola bükmenin anlamı yok. Türkiye, Afrin'e Rusya'nın engelsizliğiyle girdi. Desteğiyle diyemiyoruz. Şam yönetimi de, bu işe razı gelmişti. Çünkü Suriye bayrağını kabul etmeyen PYD'ye bir TSK tokadı, herkes için iyi olacaktı.
Fakat Tillerson geldi, işler karıştı. Türkiye ile ne konuştu ise ki, bunu Çavuşoğlu'ndan başka bilen olmaz, üç buçuk saatin üstünde notsuz ve kayıtsız görüşme, belli ki Rusya'nın hoşuna gitmedi.
Nerden mi biliyoruz?
Şam yönetimi ikide bir, Afrin'e "milis" göndermeye başladı. Bu Rusya'dan habersiz veya izinsiz olmaz. İşin Türkçesi Afrin'e ABD, PKK gönderiyor, Rusya ise "Şam milisi" gönderiyor. ABD'nin ne gönderdiği baştan belli de, Rusya'ya ne oluyor?
Olay şu: Rusya, İran ve Türkiye, Batı'ya alternatif, bir süreç başlattı. Astana süreci? Rusya ve İran, Türkiye'ye güvenmiyor. Daha doğrusu AKP'ye güvenmiyor. ABD ile sıcak diyalog, rahatsız ediyor. ABD, Türkiye'yi "şantaj" ile yanında tutmak istiyor. Ve sanki bunu, başarıyor da?
Bütün olay, Türkiye'nin Şam ile doğrudan görüşmesiyle çözülecek. Fakat iktidar, her ne hikmetse kendine şantaj yapanlarla üç dört saat görüşüyor, Şam yönetimi ile üç dört dakika görüşmüyor. Belli ki, Şam yönetimi muhatap alınmasını istiyor.
Peki, İran nerde
duruyor?
İran ise Suriye'de, Rusya ile bir rekabet içerisinde. Her konuda Rusya ile anlaşan bir ülke değil, istiyor ki Türkiye, İran ve Suriye birlikte hareket ede, azda olsa Rusya'yı frenleye ve tabi ABD'yi bölgeden kova?
Şam, diyalog istiyor, İran birlikte hareket istiyor, Rusya, Türkiye'nin ABD'den kopmasını istiyor, ABD ise Türkiye'yi bölmesine rağmen yanında tutmaya devam etmek istiyor.
Herkes ne istediğini gayet iyi biliyor fakat Türkiye hariç.
Türkiye ne istediğini bilmiyor!
İran, Suriye düşerse ben düşerim diyor. Türkiye(AKP) ise Esad düşsünde ne olursa olsun diyor. Sanki Esad düşse, Türkiye terörden kurtulacak. Böyle garip bir "projeye", halen inanıyor. Esad düşse ileri de "kandırıldık" diyecekler ama şimdi onu düşünecek durumda değiller.
Görünüşte bir devlet politikası var, ABD'nin açmak istediği PKK koridorunu kapatma hedefi var ve bu çok doğru. Peki neden ABD'ye ülke toprağı içinde açılmış üsler kapatılmaz. ABD'yi Suriye'den kovmadan, İncirlik'ten kovmak akıllara gelmez? Hiç olmazsa Kürecik'i kapatmak?..
Ama böyle olmuyor. İran, Suriye ve Türkiye, evvela kendi aralarında anlaşmak zorundalar. Bunların anlaşmazlığı, ABD'yi çok memnun ediyor ve burada Rusya dahi yararlanıyor. Türkiye, Astana sürecine bağlı kalmalı, bu bir. Esat ile görüşmeli, bu da iki?
Esad hiç kimse ile savaşacak durumda değil ancak Afrin'de Türkiye ile savaşır. Bunu mu istiyoruz? Benim bildiğim bunu ABD istiyor, Tillerson istiyor. Rusya ve İran da, buna alet oluyor şuan. Yani eğer, ABD'nin ta başından beri en çok istediği Türkiye'nin, ya İran ile veya Suriye ile savaşması. Her ikisi ile birlikte savaşması ise ABD için, Bonus olur.
Bu da herkesin, ABD'nin oyununa gelmesi demek olur.
Bölge buna doğru gidiyor, haberiniz olsun. Eğer Şam yönetimi TSK üzerine "Şii Milis" gönderirse, tam da bu olur. Aynı anda İran ve Suriye ile ilan edilmemiş bir savaş olur. Bu üç ülke arasına kan girer ki, bir daha bir araya gelmek mümkün olmaz.
Bu işte Rusya'da zarar görür, Astana süreci
çöker.
Üç ülke, ABD oyununa gelmemeli. Yani İran, Suriye ve Türkiye? Tillerson, bölge gezisinde "bol ürün" elde etmemeli. Burada en büyük görev Türkiye'ye düşerken, Şam ve Tahran, ikinci derecede sorumluluk sahibi ülkelerdir.
Afrin'e PKK göndermek ile "Şii Milis" göndermek arasında, Türkiye için fark olmaz. Bu büyük yanlış olur ve bölge daha da karışır. Ancak Türkiye de; İsrail, ABD, Vatikan, Rusya ile görüşür de, Şam ile neden görüşmez?
Tekrar sormuş olalım.
Bu, sakın BOP'un kırmızıçizgisi olmasın!
"Çizgi aşıldı" diye, başka şantajlar gelmesinden mi, korkuluyor!
Her ne ise Türkiye için iyi değil. ABD'den gelecek her türlü "dosya" veya "dava", şu ortamda milletin dikkate alacağı şeyler değil. Buna böyle inanmak gerekir.
Bekamız için gerekeni yapma zamanı geldi, geçiyor. İktidar üzerinde üç baskı hissediyor: "Beka" derdi olan devlet aklının baskısı, ABD baskısı ve bölgede Rusya baskısı?
Üç baskının üstüne bir de seçim baskısı, gelecek korkusu? Ülke geleceği olmazsa, seçim geleceği neye yarar. Keçi can derdinde iken, kasap et
derdinde?
Türkiye, ABD ile "ortaklık" ısrarında vazgeçip, İran-Suriye ve Irak ile bir birlikteliğe girsin, ne PKK kalır, ne ABD, ne Rusya? Hepsi Türkiye'nin yanlış politikalarının sonucu, oluşan çatlaklardan, girdiler. Atatürk, Sadabat Paktı'nı kurmuştu. Bazılarının "Dinsiz" iftirasını attıkları Atatürk, Müslüman ile iş görürken, iktidar hep ABD ve İsrail ile iş tutuyor ve halen ağızlarından "ortaklık" kelimesi düşmüyor. İçinde ABD'nin geçtiği cümle kurarlarken mutlaka, ya bir "ortaklık" kelimesi geçer veya "NATO'da müttefikimiz" ibaresi yer alır.
Yerin dibine batsın böyle ortaklık ta, böyle
müttefiklikte!
Cellâdına 'ortak' diyen ülke, dünyada sadece Türkiye'dir. Allah, akıbetimizi hayretsin.