Bu günler, merhum Ali Gedik hocamı çok
hatırlıyorum nedense.
Unutulacak bir insan değil elbet, hiçbir zaman
unutmadım ama bugünlerde çok sık hatırlıyorum.
Hikmetli sözleri hele, unutulacak gibi değil.
Entelektüel birikimi, imanı, karakteri, Ali Duruşu,
"İstanbul beyefendisi" derler ya, herhalde Ali
Gedik demektir, diye düşünüyorum.
Melekti diyeceğim, abarttığımı sananlar olabilir.
Hata ve eksiklerimizi bize hatırlatmak için sırf
kırılmayalım diye, yapmadığı espri kalmazdı.
"İki gözüm, Türkçe konuşuyorum" diyince
kızdığını anlardım. "İki gözümüm hiçbirisi"
dediğin de ise tam kızdığını anlardım.
Naziklik, kibarlık onda hal olmuştu.
* * *
O insana bakıp ta, "bu adamı bu kadar güzel
yapan nedir?" sorusunu sormamak, mümkün
değil.
Esere bakıp müesiri düşünmemek, ancak
nasipsizlikle izah edilebilirdi. "Bende gördüğünüz
tüm yanlışlar Ali Gedik'e, tüm güzelliklerse
üstadımıza aittir" derdi. Yani Prof. Dr. Haydar Baş
Hoca'mıza?
Baş Hoca'mıza sevda, onda kültür olmuştu.
Aşk ve karasevdaya dönüşmüştü.
Çok güzel sesi vardı.
İlahiler okur, bazen da ortam müsait olunca türkü
söylerdi. Türkü dediysem, baştan sona aşktı
sanki?
Aynı türküyü başkasından dinleseniz, onda
dinlerken aldığınız lezzeti asla hissetmezsiniz.
Çünkü o size türkü değil aşk söylüyor.
Mevlana'nın Şemsi'ne duyduğu aşk?
Onun güneşi, Şims'i Haydar Baş hocamızdı
çünkü?
Huma Kuşu türküsünü söylerdi, mesela. "Yavri
yavri sen efendi ol, ben kapında kul olim?"
dediği an, başka bir âlemde olduğunu size
hissettirirdi.
Sanki okulda değil de, Akçaabat'ta üstadımızın
dizi dibindeydi o an.
* * *
Allah'ı o kadar aşk ile zikrederdi ki, gönlünüz ölü
gibi olsa şevke gelirsiniz. "Yörük değirmenler gibi
dönerler" ilahisi ile arada tempo verdiğinde ise
artık gönlünüz tam anlamıyla coşmuştur.
Ah Ali hocam Ah!
Ne günlere kaldık, bir bilsen!
Dünyanın dengesi bozuldu!
Âlim cahil birbirine karıştı!
Vatanımız tehlike içerisinde.
Ülke bütünlüğü kalmadı.
Üstadımızın bir omzunda vatan, diğer omzunda
İslam olduğu halde, " Ehl-i Beyt" diyerek
yürüyüşü devam ediyor. Bizim ona desteklerimiz
"destek" denmeye muhtaç?
Keşke sen olsan yanımızda eskisi gibi?
Biliyorum sen orda da çalışıyorsundur!
Bunu hayal edebiliyorum!
Baki hocam, Celal hocam ve tüm dostlarla? Hele
Hüseyin Engin orda da bülbül gibi şakıyordur!
"Âşıklar ölmez, ölen hayvan" diye Yunus boşuna
söylemez.
* * *
İnsanların "nefsine" ve "dişine" göre, kendilerine
"hoca" edindikleri günümüzde, keşke olsan da
tekrar söylesen, " Gençler! Prof. Dr. Haydar Baş
hocamız bir kuyuya bir taş atsa, siz araya
kendinizi atın" diye.
İnsanların "hoca" diye çul çaputa yönlendirildiği,
"kurtarıcı" diye ülke gemisini delenlerin peşine
sürüklendiği,"milliyetçi" veya "cumhuriyetçi"
diye tiyatrolar oynandığı bir zamanda, sana çok
ihtiyacımız var.
"Durun kalabalıklar" haykırışını, duymayalı çok
oldu hocam?
Yıllar ne de çabuk geçmiş.
Ölüm yıl dönümün değil ama galiba benim gönül
yıl dönümüm!
Allah'tan senin şefaatini dilerim.
İçinde Prof. Dr. Haydar Baş'ın olmadığı sarayı,
virane gören adam, seni çok özledim.
* * *
"Dün gece yar hanesinde yastığım bir taş idi
Altım çamur üstüm yağmur ama gönlüm bir hoş
idi" diyerek hayatını Allah ve vatan uğruna
vakfeden adam, vallahi seni çok arıyoruz.
"Gönlü hoş etme" uğruna, başını taşlara koyan
vefakâr insan!
O gönül sende hoş, bunu bilesin?
Yazık, o gölü hoş etmeyen nasipsizlere?
Gönül ki, ne gönül?
Allah'ın ikametgâhı gönül?
Yere göğe sığmayanın sığdığı gönül?
Baş gönül?
Gönüllerin içinde cûş eylediği gönül.
Münafık o gönle buğz eder, mü'min muhabbet?
Mü'min ve münafığın ayrıştığı turnusol gönül!
* * *
Neyse dostlar!
Bugün beni affedin!
Duygusallığım tuttu!
Sizleri duygulandırdıysam özür dilerim.
Maksadım bu değildi.
Gerçekten özlemiştim Ali hocamı?
Unutmadan şunu da söylim:
Rahmetli bana, " Oğlum, KİTABIN ORTASINDAN"
konuşmak zorunda mısın?" diye sitem ederdi
bazen.
Köşemin adını bu sebeple KİTABIN ORTASINDAN
koydum.
Ah canım hocam!
Bir bilsen, sen gideli, KİTABIN ORTASINDAN
resmen bağırıyorum!