Ahır değil ki girip çıkasın!

Sevgili dostlarım!

Nasılsınız, iyi misiniz?

Ramazanınız nasıl geçiyor?

Ben de iyiyim. Allah bu günü aratmasın.

Allah şerleri def, hayırları celbeylesin… Rahmetli anam, “Hızır yoldaşın, Gaffar bekçin olsun” derdi. Allah sizlerin de, geçmişlerine rahmet eylesin. Bugün dua ile başladık…

Dincilere rağmen, Müslüman kalanlara selam olsun. Mevcut iktidarın “proje” olduğunu bilmeyen yoktur. Nasıl vatanımız zarar gördü, nasıl ekonomimiz çöktüyse, inancımız da büyük zarar gördü ve adeta çöktü.

Vatan zarar gördüğü için, vatanı terk ediyor muyuz? Ekonomimiz zarar gördüğü için, çalışmayı terk ediyor, ekonomiden el etek çekiyor muyuz?

Hayır.

Peki, iktidara ve onu besleyen çakma cemaat ve tarikatlara bakarak, dinden çıkmak, “onlar Müslüman’sa ben değilim!” demek neyin nesidir?  “Müslüman değilim” dediğiniz an değilsiniz, zaten. Çıkmış oluyorsunuz. Bu, kıyamet alametidir. “İnsanlar okun yaydan çıktığı gibi dinden çıkacaklar” hadisini hatırlayalım.

“Papaza kızıp oruç bozulmaz”

Öyle değil mi?

İktidara kızıp dinden çıkmak, namaz düşmanı, oruç düşmanı ve de Müslüman düşmanı olmak doğru değil. Bunlar kim ki, bunlar yüzünden yüce dinimizi terk edeceğiz? Tam tersi, daha çok sarılmalıyız inancımıza, kültürümüze ve de maneviyatımıza. Çünkü  bu değerler ciddi tehdit altında…

20 yıl önceki oruca ve oruçluya saygı bugün var mı? En başta “ak kadınlar” sigara dumanını yüzümüze savuruyorlar.

Ermeniler, Rumlar, oruçluya hep çok saygılı oldular, hala da saygılılar. Bazı, “Kürdüm” diyenden de, bazı “Türküm” diyenden de, ne yazık ki bu saygı yoktur. İnsanımız bozuldu, değerleriyle savaşır hale getirildiler.

Namazdan nefret ettirmek dışında hiçbir amaca hizmet etmeyen, yolun ortasında namaz kılan tipler, özellikle servis ediliyor. “Vay o namaz kılanların haline ki, kıldıkları namazda gösteriş içindeler” Namazın şartlarına uymayan, namaz gösterileri, soytarılıktır.

Siyasal İslam böyle bir şey işte!

Seni tam da inandığın şeylerden vazgeçirmek için, “proje” olarak getirdiler. “İslam’ı getireceğiz!” dediler, ABD onlara, 3 çeşit İslam getirdi. Ilımlı İslam, Siyasal İslam ve Radikal İslam… Türkiye, ilk ikisi ile tanıştı, üçüncüsü ile henüz yüzleşmedi. Onunla da Suriyeliler sayesinde tanışacaktır!

Bir dönem, Ilımlı İslam ve Siyasal İslam birlikte iktidar idiler. Sonra “planlı “bir“ yol” kazasıyla “tek”leşti. Demokratik krallığı, birlikte getirdiler. İki kral olmayacağı için, biri kendini “feda” etti. Çünkü efendileri bunu istedi, yani kavga yok aralarında. Hepsi tiyatrodan ibarettir.

Aslında kötü olandan söz etmeyecektim ama böyle gelişti!

Allah adamlığı ile devlet adamlığını kendinde cem etmiş, İLİM, FİKİR VE GÖNÜL ADAMI, ARİF İNSAN, Prof. Dr. Haydar Baş üstadımız “bunların kötü olmasında bir kazancımız yoktur, dua edelim de, Allah ıslah eylesin…” derdi.

Sıkça okuduğu bir ayet aklıma geldi bu akşam, esasen bunun üzerine konuşmak istemiştim:

اَلَّذ۪ينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَۙ

“Elleżîne yu/minûne bilġaybi veyukîmûne-ssalâte vemimmâ razeknâhum yunfikûn(e)”

“Onlar, gayba inanırlar, namaz kılarlar, rızıklandırdığımız şeylerin bir kısmını yoksullara harcarlar.”

Allah, müminlerin üç önemli vasfını, bir ayette zikrediyor. Gayba inanmak, namaz kılmak ve infak etmek. Bugünün en büyük sorunu, gayba inanmaktır. Ölümden sonra ki, hayata inanmamaktır.

Bazı namaz kılanlar bile gabya inanmazlar. Bazı namaz kılanlar bile, Allah’ın rızıklandırdığı şeyleri kimse ile paylaşmazlar. Bazı namaz kılanlar, infak etmek şöyle dursun, kamuya ait olanı, devlete ve millete ait olanı dahi götürürler. “Vay o namaz kılanlarının haline!..”

“Mülk Allah’ın, biz bekçisiyiz!” diyorlar. Suratlarına bakarsanız, meymenet yok. Tilkinin küsmese bekçi olduğu nerde görülmüş!

Ben dini konularda, pek yazı yazmazdım, çünkü bana düşmezdi. Bana kadar birçok arkadaş vardı. İlahiyatçıların, konuşmadığı, anlatmadığı dini anlatmak, benim gibi matematikçilere kaldı galiba… Anlatanlara sözüm yok. Yaşayarak anlatanlara da, selam olsun. Zaten yaşadıklarımızı anlatmalıyız.

Camiler bomboş, teravihler AKP’den önce bayram gibi karşılanırdı. “İslam’ı getireceğiz” diyenler,  yaşanan İslam’ı  götürdüler resmen. Dilipak “yeniden Müslüman olalım!” diyor şu sıralar. Bu adamın ömrü, Siyasal İslam’a hizmetle geçti ve hala öyle. Bakmayın öyle iktidara atıp tutmasına!

Haydar Baş, bunlara nasihat ettiği için, “bu İslam değil” dediği için, “yanlış yoldasınız!” diye uyardığı için, bu ismin hedefi olmuştu çoğu zaman. Gerek Ilımlı İslam’ın Feto’suna, gerek Siyasal İslam’ın Erdoğan’ına karşı durduğu, mücadele verdiği zaman, bu Dilipak, köşesinde kaç kez dil uzatmıştı.

Şimdi “İslam gitti” diye dizini dövüyor!

Günaydın Dilipak!

İslam’dan çıkanlar, bir daha giremezler!

Ahır değil ki istediğin zaman girip çıkasın!

Bu bir sonuç. İktidar sahipleri de, yandaşları da bunun hesabını veremeyecekler.

Okurlarıma tavsiyem, Üstadımız, Prof. Dr. Haydar Baş’ın son günlerinde yaptığı tavsiyedir:

“Evlerinizde, aile efradınızla mutlaka cemaat olun. İmam olacaksınız, eşiniz ve çocuklarınız arkanızda saf tutacaklar. Birlikte namaz kılın ve Allah’ı zikredin… Çocuklarınızın yetişmesine katkı verin. Rızkınızı arayın, imkânı olanlar ticaret yapsınlar…”

O, bizleri bir maneviyat fanusu içinde yetiştirdi, haram yemekten veya haram işlemekten uzak tuttu. İslam’ı yaşadı ve yaşattı etrafına. “Din” diyen bu tayfadan ve iktidarından hep uzak tuttu. Haydar Baş’ın yolu, mevcut dincilerin yolu değildi. O’nun yolu, İbadet ve takva yoluydu. Gayba inanma, namaz kılma, oruç tutma, zekât verme yoluydu.

O siyaseti bile ibadet mantığı içinde yaptı. Eleştirileri, irşat ve ikaz amaçlı, eğitici ve öğreticiydi. Polemik siyaseti yapmadı hiçbir zaman. O’nun siyasetinde birlik-beraberlik ve de kardeşlik vardı. Ötekileştirmek yoktu. Alevi ile Sünni’yi, sivil ile askeri, bütün bir milleti, bir bilek bir yürek yaptı. Ders alınması dileğiyle…