İyi de bu arı hep BOP'a konuyor!

Önceki akşam haber bültenlerinde bir kareye yer verildi. 

Sanırım Şırnak'ta çekilmiş görüntülerdi. 

Asker, keskin nişancılara hedef olmasın diye çocukları karşıdan karşıya geçirmeye çalışıyor. 

Altı üstü, bir caddenin karşısından öbür karşısına geçecekler. Onlarca kadın ve çocuk… 

Seksenin üzerinde yürüyemez halde olan yaşlı kadın, battaniyelerin ucundan tutularak taşınıyor. Çocuklar ise koşturularak?

Basınımız, bunu büyük bir operasyon gibi allıyor, pulluyor. Olayı küçümsemiyorum, yanlış anlaşılmasın. Oralarda askerlik yaptım. Terörün azgın zamanı 1994'te, Silvan'daydım. Gözlerimle gördüm ve yaşadım olanları.

Askerin ve polisin fedakârlığı dillere destandı.

Ancak daha ne zaman sorgulayacağız?

Şehir ve kasabaları teslim alan keskin nişancıları kim, nasıl o evlere soktu diye.

"Hangi süreç bu sonucu doğurdu" sorusunu hiç sormayacak mıyız?

Kendilerinin 'mayın eşeği' olduklarını deklare eden o bazı 'akiller' ve kendilerine ödemeler yapan, bu pek muhterem(!) zevat, ne zaman hesap verirler?

Veya kaldı mı böyle bir hesap mercii?

Sürece karşı uyarılar yapan, sağduyulu insanlara "kandan besleniyorlar" demediler mi?

Bu keskin nişancılar içinde, değişik uyruklarda insanlar olduğu doğru mu? Suriye ve Irak'ta adını duyduğumuz, ABD'nin ruh hastası 'Blackwater'larının sınırlarımız içerisinde PKK çatısı altında, asker ve polislerimizle çatıştıkları doğru mudur?

Genelkurmay; basına video gönderme, eceliyle ölen gazetecinin "dik durma" açısını kamuoyuyla paylaşma dışında, bu konularda da açıklama yaparsa memnun oluruz.

Ülke resmen savaşın ortasında?

Bir caddenin 'kurtarılması' başarı olarak sunuluyor. Dünyayı karşısına alarak, olmayan imkânlarla Kıbrıs Türk'ünü Rum'dan kurtaran orduya ne oldu?

Tamam;

Başına 'çuval' geçirildi.

Balyoz'larla dövüldü.

'Kumpas'tan kumpaslara sokuldu.

E, ama dağıtılmadı ya kardeşim!

Öyle olsa bile birinci vazife, "Türk İstiklal ve Cumhuriyetini kurtarmak" değil midir?

Bir caddenin kurtarılışını mı izleyeceğiz, 80 milyon olarak?

Yoksa ülkenin, terör başta olmak üzere, dâhili ve harici tüm düşmanlarından arınışını mı?

Neyse, yine de bilmediklerimiz vardır diyelim!

Allah, ordumuza zeval vermesin. 

Ülke ne halde, adamların derdine bak!

"Başkanlık" diyor, başka bir şey demiyorlar. 

Şu muhtarlar da olmazsa var ya, can sıkıntısından, her hafta bir uçak düşürürler!

Allah'tan ki muhtarlar var!

Geliyorlar 'başkanım!' diye bağırıyorlar, saraya bir rahatlama veriyor, hediyeleriyle geri dönüyorlar.

Bizim rahmetli Hasanağa vardı. Oldukça fakirdi ama lakabı ağaydı. Köylü "seni muhtar yapacağız" der, kandırırdı sürekli. O da evinde ne kadar, imkânı varsa çaya şekere yatırırdı. "Bu istediğini alıyor" diyorsunuz. Tabi, burada da Hasanağa halk oluyor.

Neyse?

"Türk tipi başkanlık" demişti, vazgeçti. Başkanlık için bile olsa, "Türk" demek hoşuna mı gitmedi ne, "Türkiye tipi" dedi bu sefer. Zaten şuan "Türkiye tipi" bir parlamenter sistem fiili olarak var. "Türkiye tipi başkanlık" da olur!

Olur, anam olur!

Daha çok şey olur. 

Hele bi durun ki, neler olacak!

"Türkiye tipi" başkanlığın nasıl olacağını da anlattı mübarek!

Muhtarlar coştu!

Bazıları kendinden geçti.

Bayılır gibi olanlara, "Heredot Cevdet" dokunuşu yetişti!

Sonra 'bal' gibi başkanlığı, ağızda bal damlayarak anlatılmaya devam etti.

Bal yapan bir arı gibi bütün çiçeklere konacaklarmış!

Her çiçekten alacaklarmış!

Biraz ABD'den, biraz Fransa'dan, biraz Meksika'dan, biraz Arjantin'den, alınıp karıştırılacak, üstüne biraz da "Osmanlı" sosu eklenecek, bir karıştırıldıktan sonra, olacak "Türkiye tipi başkanlık"!

İyi de; bu arı hep BOP'a konuyor, bal çıkmaz ki!

Mısır'a 'dört parmak' birden sokuluyor 'içiş' olmuyor ama Suud'un astıkları 'içiş' oluyor!

Arının nereye konduğu, nereyi soktuğu, hiç belli olmuyor.

Belli de?

Öyle diyelim!

İyi de bu arı hep BOP'a konuyor!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön