Siz hele önce siyasi kıblenizi düzeltin!

Geçen hafta hareketliydi. 

Biden geldi.

Yine İstanbul'a tabi?

Ankara'ya ve Saray'a filan değil. Bu defa Sultanahmet halıcılarına da uğramadı. 

Çok kızgınmış.

Çağırıp konuştuğu gazetecilerin yorumlarından anladım. 

Nerdeyse bizi, NATO'dan atacakmış.

Bak hele bak!

Nerde o günler.

Yoksa kimsenin çıkacağı yok.

İnşallah efendim, inşallah?

Atsınlar, kurban kesmezsem namerdim!

Sabri abim duysa, daha NATO'dan çıkmadan o kurbanı kestirir! 

"Kes ki dileğin gerçekleşsin" der.

Sanki NATO'ya girdik de, bir hayır gördük. 

Manyak kovboy seni!

Al NATO'nu başına çal, eli kanlı derin Amerikalı!

Girdiğimizden beri BOP'tayız zaten!

Gözümüz açılmadı. 

Battıkça batıyoruz. 

Her on yıl yılda bir, ihtilal? Olmadı, muhtıra veya e-muhtıra? Binlerce gencin eline silah verdiler geçmişte. Birbirlerine "sağ-sol" ateş ettirdi zalimler.

Kafaları "sağ" ve "sol" diye ikiye böldüler. Yarım asırdır kafaların yarısı kullanılmıyor bu ülkede!

Kimisi beyninin sağını kullanamıyor, kimisi solunu. Sağ elini sağcı olurum diye kullanmayan bile var.

Sol elini sadece, abdest bozmada kullandığını söyleyen anti-sağcılar duydum.

Bizi biz olmaktan çıkardı lanet şey!

Bir girdi içimize, daha çıkmadı. Devletin kılcal damarlarına kadar nüfuz etti.

Ne "kozmik Oda" bıraktı, ne normal oda.

Artık kimse bütün düşünemiyor. Kafaların "sağ- sol" diye yarısını kullananlar, olayların bütününü nasıl değerlendirsin!

Kiminin sağ gözü kör, kiminin sol gözü.

Nasıl bir illetmiş şu NATO!

Birde atacakmış, kovboy bozuntusu?

At ulan, at!

Dolar aşkına at!

Döviz-borsa-faiz üçlemesi, aşkına at!

At ta, kurtulak, Malatya deyimiyle?

Yoksa bunların çıkacağı yok.

Maho Ağa'nın "Vallaha, köyü satarım ha" çıkışından daha trajikomik?

Ortada devlet bırakmadılar ki, "al NATO'nu da çek git?" desin. Ortada mangal gibi yürek ve de "Bağımsız Türkiye" kafası lazım ki, bu dediğimiz olsun. 

Ancak çiftçiye efelenirler, "ananı da al git!" diye.

NATO kafadan, "Bağımsız Türkiye" çıkmaz.

İki yanlıştan bir doğru çıkmıyor, her şeyi yanlış bir iradeden ne doğru çıkar.

Kovboy Biden da konuşur tabi. Karşısında el pençe duran, bağımlılar var nasıl olsa.

Biden herkesle görüştü, acaba bizim apartman yöneticisiyle de görüşür mü diye düşündüm!

Aldığım haberlere göre bizimkilere "Fırat'ın batısı, doğusu kalmadı arıza çıkarmayın" demiş. Teröre destek suçlamasıyla tehdit etmiş. "PYD'ye dokunma!" demiş. "Yeni bir açılım başlat!" demiş.

Demişte demiş işte!

İki artı, iki buçuk saat de, "Büyük İsrail" oluşumu için ne denmesi gerekirse, demiş. Bizim "uzun" ancak Biden'ın ardından konuşur: "Böyle ortaklık mı olur, böyle dostluk mu?"diye? 

Eli kanlı katille, kovboyla, kim "dost" olur dedi? Bir düşün, hatırlarsınız belki!

Putin "Türkler tanrıya karşı ne yaptılar da, bu kadar kötü yönetiliyorlar" demişti. 

Aynen öyle? 

Putin'e " bizi Şangay beşlisine al" da diyemezler. Biden, bunları her ay haşlamaya gelir artık!

Hafta sonu bizim ikili, bir şehit cenazesine katıldılar, çok şükür!

Öğlen Mustafa Koç'un, İkindi de ise bir koç yiğidin cenazesine katıldılar.

Mustafa Koç'un cenazesinde, "içkiyi azalttın mı?" sokuşturması hemen yandaş medyaya servis edildi. Çünkü Koç ailesinin cenazesi tam bir Müslüman aile cenazesiydi. Yıllardır Atatürk'e atılan "dinsiz" iftirası ne yazık ki, bu aileye de atıldı. Bu konuda Atatürk'le kaderleri aynı.

Koç ailesi, bu son derece doğal olan cenaze merasimleriyle tüm iftiraları silip attı. 

Bu ailenin cami yardımından tutunda, öğrenci okutma, iftar verme, her Cuma sadaka dağıtma gibi yüzlerce kalem gizli hayırlar yaptıkları ortaya çıktı. 

Ankaralı seymenlerin cenazelerinde olmaları, ne kadar yerli, kelime-i tevhit yazılı Osmanlı sancağına sahip olmaları ne kadar köklü ve de soylarının Hacı Bayram-ı Veli-ye çıkmaları ise ne kadar asil olduklarını gösterdi. Millet bunu gördü ve yaşadı, bu cenazede.

Gezi'de çaresize ve yaralıya kapı açma asillikleri, başka bir şeyle izah edilmezdi zaten. 

Milyonlarca insana ekmek kapısı olmalarından daha kutsal ne olabilirdi.

Ama din ve imanı tekellerinde gören zihniyetlerin, fitneleri cenaze dinlemiyordu. 

Yerimiydi şimdi cenaze yerde iken "içki" sokuşturması, soruyorum?

Neyse, Türk milletinin, Mustafa Koç'una ve tüm koçlarına rahmetler olsun.

Özel harekâtçı koç yiğidin cenazesinde de, gündeme damga vurma derdindeydiler adeta. 

Tabutun, yanlışlıkla kıble istikametine döndürülmemesi nedeniyle, acelece imamı uyardılar. Zaten imam görüp düzeltirdi ama bu fırsat kaçmamalıydı!

Yandaşlara malzeme lazım ya?

Nede olsa, "ölü yıkama ve gömme tahsili" almışlardı, konuşturmalıydılar ilimlerini!

Kıbleye bu kadar önem verseler bari ona yanmam. İktidarlarının kıblesi, 14 yıldır Beyazsaray be!

Beyazsaray'dan siyasi yüzlerini hiç çevirmediler. 

Adam önce siyasi kıblesini düzeltirde, öyle konuşur, değil mi?

Hiç akıllanmadılar. Hiç kendilerine gelmediler, bunca olaylara ve gelişmelere rağmen?

Ya, böyle işte?

Laf yerine gelince çakacaksın.

Yoksa laf da adam da davacı olur!

Evet çakıyorum!

Çaktım: Siz hele önce, siyasi kıblenizi düzeltin!

Siz hele önce siyasi kıblenizi düzeltin!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön