NATO-FTÖ Darbesi'nin ayrıntıları geldikçe, ne yazacağımızı şaşırıyoruz. Türk devleti ve milleti, çok büyük bir tehlike içinde? "Önce vatan" anlayışıyla, bir ve beraber olmamız lazım. Asker-sivil, iktidar-muhalefet, Alevi-Sünni, bir bilek bir yürek olmalı.
Prof. Dr. Haydar Baş, otuz yıldır bugünkü tehlikeler için, bu uyarıları yapmışlardı. "Benim gördüklerimi sizler görseniz, uyku uyumanız mümkün olmayacak" dediği olaylar, işte bu olaylardır.
7 Haziran sonrası "Türkiye zifiri karanlığa girmiştir" dedikleri karanlıklar, işte şuan içinde olduğumuz karanlıklardır. Ve ne zaman sona erer, Allah bilir.
Keşke yılanın başı erken ezilseydi. Henüz Sayın Erdoğan partisini yeni kurarken, Prof. Baş "Ben sizinleyim ama bir şartım var: Gülen ile olmayacaksın, eğer olursan, benim sizinle olmam mümkün değil" demiştir. Ve sonra Gülen'e Batı'nın ve özellikle ABD'nin yüklediği misyon konusunda sadece iktidarı değil, bütün bir milleti uyarmıştır.
Keşke, dinlenilseydi.
Keşke, uyarılar dikkate alınsaydı.
Şimdi ne olacak:
Olması gereken, ülkenin meşru hükümetinin yanında olmaktır. Kol kırılır yen içinde kalır. Her türlü ayrılığı bir kenara bırakma zamanıdır. Bu savaş, Gülen-Erdoğan savaşı değil. Bu savaş, CIA-Türkiye savaşı, NATO-Türkiye, Batı- Doğu savaşıdır.
Şark Projesi'nin silahlı icrasıdır. Dikkat edelim, asker-polisle, sivil askerle çarpıştırılıyor. Buna bir de, Alevi'nin Sünni, Sünni'nin Alevi ile çarpıştırılması var ki, Allah korusun?
Emin olun, uçaklardan ateş edenler asker veya Türk değillerdi. Tankları insanlar üzerlerine sürenler, yerli değiller. Ruhlarını satmış hainler dışında, CIA görevlileri ve NATO ajanları olduklarını ileri de tarih yazacaktır.
Soğukkanlı olacağız. Başbakan Binali Yıldırım'ın muhalefet parti liderleri, diyanet işleri başkanı ile birlikte verdikleri fotoğraf Türkiye'nin yıllardır görmeyi arzuladığı bir tabloydu.
Bunlara devam edilmeli.
Mehmetçiği tankın içinden çıkarıp, sırtlayan polis fotoğrafı ABD'nin en rahatsız olduğu görüntüydü emin olun.
Keşke Sayın Binali Bey verdikleri o fotoğrafta yanlarına alevi önderlerini de alsaydı.
Binali Bey'in kucaklayıcı tavrı taktire şayandı. Sayın Erdoğan'ın cesareti de öyle. Devletimizin yasal temsilcilerinin doğrularını desteklemek, vatandaşlı ve vatan borcu olmuştur.
Sayın Yıldırım'ın darbeci askerlere karşı açıklamalarının yanı sıra, askerleri döven ve öldüren gözü dönmüşlere karşı sergiledikleri tavır, tam da Başbakan'a yakışan bir tavırdı.
Sayın Erdoğan "Hedef bendim" demekten ziyade, hedefin Türk vatanı ve devleti olduğu gerçeğini hatırlatarak, daha fazla taraftara sahip olacaktır.
Darbe'yi ranta çevirmek isteyenler, Erdoğan'a en büyük zararı verenlerdir. Ülke gemisinden delik açıldı su alıyoruz. Gemi batarsa ne Sayın Erdoğan kalır, ne de biz.
Tekbir getirenlerin yanında, andımızı okuyan, İzmir marşını okuyan "Ne Mutlu Türküm Diyene" diyen yüz binler olmalı. Yani ötekileştirme olmamalı, zikir yapacaklar evinde yapsınlar, rol yapmayı bıraksınlar. Zaman, Darbe'ye karşı olma zamanı?
Zaman, vatanı müdafaa zamanı?
Herkese, her kesime ihtiyaç var.
"Milletin koruma zırhı delinirse, toplum sürü haline gelir" diyen Baş Hoca'nın birleştirici gönlüne ve söylemlerine her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var.
Türkiye'nin Rusya ile ilişkileri düzeltme adımı ve Rusya'ya İncilik Üssü'nü kullanma izninden söz edilmesi, ABD'yi Türkiye'ye içerden bir saldırıya yöneltti.
Bu saldırı, Türk Milleti'ne?
Bu saldırı, Türk Devleti'ne?
Saldırının hedefini, "iktidar" diye küçültmek, olayın vahametini anlamamaktır. Bu kötülüğü ne ülkemize yapalım, ne de Sayın Erdoğan'a?
Saflarımızı sık ve düzgün tutalım.
Hepimiz kardeşiz.
Oyunlara, provokasyonlara gelmeyelim.
Dünün yanlışlarını tekrar etmeyelim.
Yeni Maraş ve Çorum olaylarına, vesile olmayalım.
"Gelin canlar bir olalım" Son sözümüz olsun.