Diyanet, fitrenin asgari ne olması gerektiğini açıkladı. Ne kadar dersiniz?
15 lira?
Yani bir insanın, bir günde doyacağı yiyecek miktarının, 15 lira olduğunu, devletin diyaneti söylüyor.
Devletin diyaneti de yalan söylemez ya; işleri ayet, hadis, doğrultusunda konuşmak nede olsa?
Ayrıca günlük 15 liraya nasıl doyulur, takdirlerinize bırakıyorum. Zeytin, peynir, yanında birde çay olsa, yine yetmez.
Sabah ve öğlen yemeyip, bir insanın 15 liraya iftar ettiğini düşünelim. Oruç ayını fakirler için, 365 gün olarak kabul edelim. İftar menüsünün asgari 50 lira olduğunu da unutalım!
4 kişilik bir ailenin günlük fitre tutarı 60 lira, bu da aylık, 1800 lira eder. Ülkemizde dinden sorumlu kurum olan diyanet, söylüyor bunu. Yalan söylemenin "haram" olduğunu, toplumu yanıltmanın günah olduğunu vaaz eden kurum, 1800 lira şart diyor.
İktidar ne veriyor?
Bin 300 lira?
Aslında bunu da vermiyor da, Prof. Dr. Haydar Baş'a dua etsinler!
Baş Hoca "asgari ücret 5 bin lira" demeseydi, bu parayı da vermezlerdi. Bin liranın üstünde düşünmeye iktidara mecbur eden, Sayın Baş oldu. Şimdi "ak" tabana soruyorum, diyanete mi inanıyorsunuz, iktidara mı?
Biri bin 800 diyor, diğeri bin 300 lira?
Haydar Baş'a inanmadıktan sonra, ister diyanete, ister hıyanete veya iktidara inanın, fark etmez. "Durmak yok sürünmeye devam" edeceksiniz!
Diyanet "Allah'ın nimetleri sonsuz" diye günde kırk defa vaaz edip, 15 liraya idare edin, iktidara şükredin diyorsa, halka ne diyebiliriz!
Toptan sürünün!
Hem de, ramazanda bile!..
Sakın ayağa kalkalım demeyin!
Ülke kaynaklarının vatandaş-devlet ortaklığı ile işletelim diye aklınızdan geçirmeyin!
He mi!
Emek ve üretimin karşılığını para olarak basmayı, hiç duymayın!
Sen çalış, küresel ağaların yesin!
Üretmeden, tüketmeye bak sen!
Cari açıkmış, zararmış, dert etme!
Ekonomi büyüyor ya, sen ona bak!
Kim demiş borç büyüyor!
Sen kredi çek, ev al, araba al, elbet ödersin!..
Borcun büyümesine, af edersin,"ekonominin büyümesine", katkı sağla yeter!
Elbet ödersin!
Acelesi ne!
Sen ödeyemezsin, çocukların öder, onlar ödeyemedi, torunların öder!
Sen harca, tadını çıkar!
Bak, köprü, tünel, ne güzel!
Birinin ismi Osman Gazi, diğerinin, Yavuz Sultan Selim!..
Ne kadar "Osmanlı", değil mi!
Geçişi dolar ama olsun!
Yapanlar Japon ama köprü Osmanlı!
Üzerinde Alman, Fransız arabaları geçse de, Osmanlı oluşundan bir şey kaybetmiyor!
Kılçıklı bir tarafı şöyle var:
Günde, geçişi 35 dolardan, 40 bin araç geçmezse köprüden, açığı sen kapatacaksın.
Elektrik, su, bir şekilde, düdüklenirsin artık!
Japonlara Osmanlı sözü verildi, yiyelim mi yani?!
Zinhar günah!
İnanmasan diyanete sor!
Sözünde durmayanlar sırattan düşer!
Orada Japon köprüsü de yok, körfezi de dolanamıyorsun!
Ha kaçak geçişler için, "Damat Berat" düzenlemesi var!
Yani, her türlü kaçışın önü alınmış!
Sen A'dalet ve Kalkınma'ya bak, bir de yol ve köprülere bak!
Dostlar!
Kafa bulduğumu sanmayın!
Sinirden, tırnak bırakmıyorum ellerim de.
İçimizde ki öküzler yüzünden, sen bizi çifte koşma Allah'ım!
Bilir misiniz, öküzler gem çekerek yol aldıklarını sanırlar. Yeni nesil nerden bilsin. Öküzler içinde yaşar ama onların ne çektiklerini bilmezler!
Küresel ağalara ait harmanlarda, kendi ekseni etrafında dönen öküzler!
Emek ve üretim sahiplerini, küresel gemler altına alarak, kapitalist dişlerle, ezen öküzler!
Onlar kendilerini bilirler, kimse üzerine almasın üzülürüm bak!
Biraz milli düşünmek, rantçı olmamak, kafanın az da olsa dank etmesini sağlar.
O zaman Haydar Baş'ın, "üret" demesini anlarız. Üretilenin ve emeğin, ülkenin milli parasıyla koruma altına alınmasını da anlarız.
Ürettiğinin ve emek verdiğinin karşılığında, paranı bas ki, üretim içerde kalsın.
Kendi ürettiğini tüketirsen, "tüketim kaynaktır" diyor Baş Hoca. Aksi halde, kaynak felaketin olur. Cari açığa dönüşür, seni boğar.
Küresel yiyicilere kaynak olursun, seni soyar. Ürettikçe batarsın yani.
Diyanetin asgari fitresine, kapitalist iktidarların asgari ücret yalanlarına değil, Prof. Dr. Haydar Baş'a kulak ver. Bir elin yağda, bir elin balda olsun.