Bir zamanlar mücahitler de kendilerine verilen "vazife" gereğince sürekli cihattan söz ederlerdi. Afgan cihadından bahsedip, Müslümanların cihada hazır olmaları gerektiğini yazıp, çizerlerdi. Mesele kiminle cihat edeceğimiz konusuna gelince de, devleti ima ederlerdi. Çünkü aldıkları görev bunu gerektiriyordu. Seksen ihtilali sonrasında mantar gibi çoğalan kitabevleri ve dergilerin hemen hepsinin konusu cihattı. İhtilal sonrası Vehhabi görüş ve düşüncenin de Türkiye'de palazlanması oldukça manidardı. Akşama kadar devlet yıkar devlet kurarlardı, çay bahçelerinde
İslam'ın cihat emri birilerinin saptırmasıyla, namlu olarak devlete çevrilmişti. Cihat listelerinde ne İsrail, ne Amerika ne de, başka ecnebi bir devlet vardı
"Karar vericiler" T.C. devletini hedef yapmışlardı. Sabah, akşam devleti Müslüman etmeye çalışmışlardı. Onlara "Devlet namaz kılmaz, oruç tutmaz, Hacca gitmez
" nasihatleri hiç fayda etmezdi. Devleti Müslüman etmekle uğraştıkları için, kendileri hiçbir zaman Müslüman olmadılar. Sonraları siyaseti İslam'ı getirmek için, aracı yaptıklarını söylediler. Ama kendileri İslam'a gitmek yerine, İslam'ı getirmeyi tercih ettiler. "İslam kanlı mı gelecek kansız mı" tartışmaları içinde, Devleti sürekli gerdiler. Gerilme, 28 Şubat'ı doğurdu. Bu da, TSK'ya karşı oynanmış büyük bir oyundu. Onlar da bu oyunu göremediler ve sonunda bu süreç, AKP'yi doğurdu. AKP ise yanlış politikaları sonucu, mücadele azmi tükenmiş PKK'yı diriltti. Dün kandan cihattan söz edenlerin bugün "Kan duracaksa
" sihirli söylemi ile vatanı isteyen güçlerin taşeronlarıyla müzakere ediyorlar. Ne dün "cihat ve kan söylemi" içinde iken bu millet menfaatine hareket edilmişti. Ne de bugün "kan duracaksa" veya "barışta hayır vardır" söylemleriyle gidilen yolda, bir menfaatimiz var. Yol itibariyle dün de gayri milliydiler, bugün de. Dün de gayri samimiydiler, bugün de
Dün kendi devletine karşı, cihat hedefinde olanlar da Amerika ve İsrail eksenliydi. Bugün "kan duracaksa" söylemiyle Apo önünde diz çökenler de, aynı merkezli ve aynı eksenlidir. Dünkü görüş ve düşüncelerin de İslam ve cihat ile hiç bir alakası yoktur. Bugünkülerin de
Peygamberin yaptığı Bedir, Uhud ve Hendek savaşlarında kan durmadı. "Kan duracaksa" diye bir teslimiyet de gösterilmedi. Hâşâ sümme hâşâ yanlış mı yapıldı? Sizi gidi peygambersiz ve İslamsız nursuzlar sizi
Sizler ne ile kimi kandırıyorsunuz? Bu yüzden mi "Peygambersiz İslam"ı icat ettiniz? O'nu imanın şartlarından, bu sebeple mi çıkardınız? Hz. Ali'nin verdiği mücadele ve savaşlar, Muaviye ile yaptığı savaş ve ona karşı verdiği siyasi mücadeleler ne anlama geliyor? Muaviye taraftarlarının mızrak ucuna taktıkları Kur'an ile yaptıkları kirli siyaset bile, sizlerin İsrail ve Amerika menfaati için İslam'ı bozuk para gibi harcamanızdan daha temiz. Hz. Hüseyin'in savaşı da kansız olmadı. "Kan duracaksa" diye bir söylem ile Yezit'e boyun eğmedi. Çünkü onun inandığı ve yaşadığı İslam'ın sizin dikta ettiğiniz diyalogcu diniyle, "ılımlı İslam" ile hiçbir alakası yoktur. Otuz bin kişilik sözde Müslüman, özde kâfir olan Yezit ordusuna karşı ayakta dimdik durdu. Yezit siyaseti bile, Amerika ve İsrail eksenli siyasetten daha onurlu. Çanakkale'de iki yüz elli bin şehit çözümsüzlük sonucu mu? İslam'ı ve Müslümanlığı "kan duracaksa" edebiyatı ile Büyük İsrail projesi olan BOP'a kılıf yapanlara sormak istiyorum: Sizlere göre "Büyük İsrail" Allah'ın mı emri?
"Büyük İsrail" Allah'ın mı emri?!