Aynı düşüncede misiniz muhteremler!

Prof. Dr. Haydar Baş’ın Hoş Geldin Atatürk eseri ile Atatürk’ün soyunun peygambere çıktığı tespit ve değerlendirmeleri, Atatürk düşmanı çevrelere, tokat gibi cevap olmuştu. Prof. Baş “hiç birimizin soyu, Atatürk’ün soyu kadar temiz değildir” diyerek, konuyu tartışmaya kapatmıştı.

Cumhuriyet’e baş kaldıran, ülkeyi bölmek isteyenlerin çakma “Seyit” etiketlerine söyleyecek sözleri olmayanların, Atatürk’ün seyitliğine itirazları kendini bağlar. İster inanır, ister inanmaz. Bu mesele değil ancak Haydar Baş’ı yalanlayanlara, Hoş Geldin Atatürk etkisini sabote etmek isteyenlere, boşa çıkarmak isteyenlere, tabi ki itirazımız, nefretimiz ve kınamamız var.

Yüzlerce eseri olan Prof. Dr. Haydar Baş’ın, en önemli eserlerinden birisidir, Hoş Geldin Atatürk. Bu eseri boşa çıkarmak istercesine, ondan sonra birçok ünlü isme Atatürk kitabı yazdırdılar. Daha önce yazılanların tekrarı oldu sadece. Birbirine benzer bu eserlerin hiç biri Hoş Geldin Atatürk eserine benzemezler.

Hoş Geldin Atatürk, çok farklı bir elden ve gönülden yazıldı, bu tamam ama diğer hiç biri Atatürk düşmanlarının ellerinden iddialarını alacak özelliklerde değiller. Böyle bir dertleri yok çünkü.

Adamlar “Atatürk Müslüman değil!” derlerken, aldıkları cevap: “Atatürk Meydan dedesidir”

Adam derken, sözgelimi dedik, yoksa adam değiller!

Yine Atatürk’ün soyuna laf eden soysuzlara “Atatürk’ün soyu peygambere kavuşuyor” dendiğinde, kimyaları bozuluyordu. “Atatürk Seyit’tir” gerçeği ve de söylemi,  “dinci” cenahtan gelen saldırılara set çekmişti.  Zırh olmuştu saldırılara. Zırhı delene ne demeli? Tapu gibi belgeler, bunu ispatlıyor. Görüyoruz ki Atatürk’ün “Seyit” oluşunda, Atatürk’ten ekmek yiyenler, itibar elde edenler , kimlik ve şahsiyet bulanlar da rahatsızlar.

Atatürk, bir köylü ile sohbet eder.  Yanında Salih Bozok var. Köylü karşısındakinin Atatürk olduğunu bilmiyor. Köylü Atatürk’ü çok sevdiğini söyler. “Sence Atatürk nasıl birisidir?” diye sorar köylüye. Köylü de anlatır: “Atatürk, şöyle uzun sakalları olan, başında sarığı olan, omzunda cübbesi olan biri!..” diye.

Bozok müdahale etmek ister, Atatürk izin vermez. Sonra, “adam bu şekilde inanıyor  neden bozalım havasını…” diye cevaplar. Atatürk’ü yazmak ayrı bir şey, anlayıp yazmak çok daha ayrı bir şey…

Asla iyi niyet görmüyorum;

Milyonların tanıdığı bir isme, milyonların izleyeceği bir kanalda, son derece ustalıkla, “pas attırılarak”, Hoş Geldin Atatürk eserini ve yazarını yalanlatmak, iki kişilik bir oyundan ibaret değildir. Birinin pas atıp, diğerinin gol attığı şeklinde masum değil. Bu arkadaşın, oyun tarzı bu ayrıca…

Beni en çok üzen ise şu bazı muhteremlerin sessizlikleri…

Aynı düşüncede misiniz muhteremler!

Daha önemli işleriniz var tabı ki!

Sizleri ben biliyorum da, ahali bilmiyor.

Delikanlıyı şimdi de “yeni Atatürk’sün!” diye gazlayan, yağlayan, arkadaş; “Yusuf’cum ting-tenk yapıyoruz, sen bu kitapta yazılan Atatürk’e inanıyor musun?” demişti. Çerkez Ethem’in kanını güden bu arkadaş, CHP Atatürk’ünü de kabul etmediği için, bana normal gelmişti, maksatlı sorusu. Oturmuş, “Hoca Atatürk” yakıştırmasını  sulandırıyor kendince, hınzır seni!

Ey ahali!

Hoş Geldin Atatürk imtihanında da sıfır aldınız!

Oturun yerinize!

Hoş Geldin Atatürk’ü ve yazarını müdafaa etmeyenlerden, bir beklentim yok. Ancak sussan olmuyor, konuşsan olmuyor. Yazsan hiç olmuyor. “Muhatap olmuyoruz” diye asalet kassanız da, nedenini biliyorum, korkuyorsunuz. Hangi seviyede kimlerle muhatap olduğunuzu görmesek, yutacağız!

Allah’tan başka herkesten korkanlara, Allah’tan başka kimseden korkmamayı, öğretmen olsam da, öğretmekten aciz kaldım!