Ermeni için ağlayan Kürtler!

Karabağ’dan Ermeniler, güven içinde göç ediyorlar. Yolda Azerbaycan askerleri gıda ve yakıt yardımı yapmaktalar. Azerbaycan yetkililerin “gitmeyin birlikte yaşayalım!” sözlerine rağmen, gitmeye devam ediyorlar. Çünkü bu Ermeniler, Azerbaycan’ın işgal edilmiş topraklarına yerleştirildiler.

Bu sebeple dikkat ederseniz çoğunluğu Türkçe konuşuyor. Bunlar; Lübnan’dan, Suriye’den, özellikle gelmiş veya getirilmiş Ermeniler. Toprakların kimlere ait olduğunun gayet farkındalar. Oturdukları evlerin, çöktükleri arazilerin, 1992’den buraları terk eden Türklere ait olduklarının bilincindeler.

Devasa büyüklükte haç dikseler de, Karabağ’ın Azerbaycan toprağı olduğunun farkındalar. Türkler soğuk kış günü kendi topraklarını terk ederken, geride canlarını bırakıp gittiler. Yakınlarını kaybettiler. Yalın ayak, gözyaşları içinde ağlayarak gittiler.

Torağın gerçek sahipleri, 31 yıl sonra geri döndüler. Kin ve nefretle dönmediler, büyük bir olgunlukla, tam da Türklere yakışır şekilde “biz yaşadık düşmanım da olsa yaşamasın!” diyerek, bir merhamet ve adalet timsali olarak döndüler.

Çıplak ayakla kendi öz topraklarını tek eden Hankendili, Hocalılı çocuklar, bugün tank, tüfek ve topla gelmelerine rağmen, sivillerle işimiz yok dediler. Yaşlı Ermeni’yi sırtlarında taşıdılar, tedavi ettiler. Gitmeyin birlikte yaşayalım diyorlar.

Aslında dünyaya da büyük bir ders vermekteler. Bu ders, içimizdeki Ermenicilere de veriliyor. Ermeniler demedim “Ermeniciler” dedim yanlış anlaşılmasın. Kimler mi onlar? Kimlikleri ne olursa olsun, Ermeniler için ağıt yakanlardır, onlar.

İçimizdeki FETÖ’cüler de birer Ermeni sazları edinmiş çalıyorlar. 1992’de Hocalı katliamına ağıt yakmayanlar, şimdi arabalarla pikniğe gider gibi gidenlere ağlıyorlar. Hem de “1915” vurgusu yaparak. Aslında, Ermeni halkı ne yazık ki, çok “kullanışlı” bir toplum olduklarını her yüzyılda, dünyaya gösteriyorlar.

Emperyalistler, kullanıp atıyorlar ve hiç de akıllanmıyorlar. “Sular yükselince balıklar karıncaları yer, sular çekilince karıncalar balıkları yerler…” Olay bundan ibaret… Karabağ Ermenilerinden çok da suç işleyenler var, gitme sebeplerinden birisi de yargılanmaları korkusu…

Nitekim bazı elebaşılar yakalanıyor. Türklere ihanet etmeselerdi, barış içinde yaşarlardı. Devlet oldular da, neyi çözdüler. Öyle devlet olmaz olsun!

Nüfusunun önemli bir kısmı Türkiye’de kaçak olarak yaşamakta ve Türkiye de buna göz yummakta. Karabağ sorunu çözüldükten sonra, Türkiye ile arasında herhangi bir sorun da kalmıyor.

Batı’ya uyup, “soykırım” sakızı çiğnemeseler, kendileri için çok iyi olur. Türkiye açısından, Ermenistan’ın devlet olarak devamı gerekir. Ve bu küçük ülkeyi Batı’nın oyuncağı, olmaktan kurtaracak, adımlar atılmalı.

İçimizdeki Kürtçülerin “Karabağ” tavrını gördünüz mü? Ermeniler Lâçin’den on binin üzerinde Kürt’ü öldürdükleri halde, nasıl oluyor da, şimdi Ermenicilik yapıyorlar hiç düşündük mü?

Bir şey daha;

Bazı Ermeni yazarların “bizleri aslında Türkler değil, Kürtler katletti” savının ne manalar içerdiğini hiç düşündük mü?

Kürtçülük, Kürtler için yapılmıyor ama bunu ancak vatansever Kürt kardeşlerimiz anlar. ASALA bitmedi, isim değiştirdi. PKK’nın ana gövdesini ASALA oluşturur. Kürtçü bazı politikacılar mesela Kürtçe bilmezler, neden?

Çünkü Kürt değiller.

Karabağ Ermenilerine ağlamalarından, kökenlerinin ne olduklarını anlayabilirsiniz. Ermenilerin gözünde, Kürtler de Türk’tür. Gerçek de bu değil mi zaten. Ermeniler doğuda, “Türk” diyerek Kürtleri katlettiler. Kürtler de Türk oldukları için öldürüldüler zaten.

Bizi öldürürken aynı görüyorlar, parçalamaya çalışırken “farklısınız” diyorlar. Van Akdamar Kilisesi’nde namusları kirletilen, tecavüze uğramamak için kendini sulara atıp intihar eden kadınlar Türk milletinin Kürt halkıydılar.

Kürtçülük eşittir Ermenicilik, nokta.

Karabağ Ermenileri için ağlayan Kürtçüler, kesinlikle Kürt değiller. Güneydoğu üzerine Ermeniler ile Yahudiler anlaşmazlık içindeler. İsrail’in Ermenistan yerine Azerbaycan’a olan göstermelik yardımlarına, kimse kanmasın. Türkiye ile İran’ı karşı karşıya getirme amacı güden bu sinsi hesaplara karşı da uyanık olmak gerekir.