Mevlana 739 ölüm yılında, Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş önderliğinde İstanbul Cevahir Otel’de anıldı. Biz ölüm yılı diyoruz ama Hazret bu geceye “düğün gecem demiştir. Hayatı ve ölümü Allah için yaşayanlar, ölümü “perdeler arkası haber”, hayatı ise “iki kapılı han” olarak görmüşler.
“Beni mezarda değil Ariflerin gönlünde arayın” diyen Mevlana, Sayın Baş’ın gönlünden ve dilinden adeta salona teşrif etmiştir.
İnleyen bir ney olmuştu Prof. Dr. Haydar Baş, bu gecede… Ney’in derdi kamışlıktan koparılıp üzerinde deliklerin açılması ve vatana hasreti… Güzele hasret ve güzeller güzeline vurgun…
“…Aaa güzellik vurgunu yol nereye? /Açıldı beden kafesinin kapısı uç ey kuş/Canın yüce doruğuna doğru uç/İşte tatlı su, işte acı su, işte ölmezlik, işte Hürriyet…”
Dedik ya Haydar Hoca inleyen bir ney olmuştu o gece… O zaten, hep öyledir. Ney’in derdi bir tane ama Haydar Hoca’nın derdi bin tane… Ama ney ile bir derdi, çok benzeşir. Ayrılık derdi…
Ney vatanından koparıldığı için, Prof. Dr. Haydar Baş ise vatanından, peygamberinden ve dininden hatta köklerinden kopartılan Türk milleti için figan eder. Eder de Türk milleti bu figanı duyar mı? İşte en acı tarafı da budur… Çünkü millet uykuda, hem de ölüm uykusunda.
Bu kadar uyuyan bir milleti ne Mevlana’nın üflediği ney, ne BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş’ın yeri göğü inleten figanı uyandırmayı başardı. Öyle bir uyku ki ancak İsrafil’in Sur’u uyandırabilir.
Prof. Dr. Haydar Baş, “Geceleri uyuyamıyorum. Benim gördüklerimi bir görseniz… Sizler de uyuyamazsınız…” dedi. Ne yazık ki, biz görmediğimiz için sizin yerinize de uyuyoruz Hocam…
Bu kadar uyuyan bir milletin Haydar’ı elbet hiç uyuyamazdı. Nasıl uyusun ki… Üstelik Nemrut’un ateşinde yanan bir Türkiye varken… O’nun haykırışları zaten ateşte evladı yanan bir anneye benziyor. Hem de öyle bir anne ki… “Çocuğun gerçek annesi…”
Rivayete göre Süleyman Peygamber zamanında iki kadın bir çocuğun annesi olduğunu iddia etmiş… Konu Sultan’a taşındığında ise akıllara durgunluk veren bir hadise gerçekleşmiş:
Süleyman Peygamber aynı zamanda Sultan olduğu için çağırtmış kadınları… Çocuk da huzura getirilmiş. Her iki kadın da, çocuğun kendisine ait olduğunu iddia etmeye devam etmişler…
Sultan kılıcı kaldırmış çocuğu ikiye bölmek için… Tam o sırada iki kadından biri fırlamış “dur Sultanım… Çocuk benim değil, onun” demiş. Sultan Süleyman tam o sırada “tamam çocuğun gerçek annesini bulduk” buyurmuş.
Sultan Süleyman’ın kılıcı çocuğun gerçek annesini ortaya çıkarmış ve bölünmekten kurtarmış. Ülkemizi hangi kılıç bölünmekten kurtaracak ve gerçek sahibine teslim edecektir? Acaba…
Bir yandan “Leyla’nın köyüne ait, köpeği dahi seven…” anlayışın sahibi Prof. Dr. Haydar Baş, öbür taraftan Haçlı adına ülkeyi bölen siyasi anlayışlar…
Mevlana milletimize seslenmiştir o gece…
“Dinle Haydar Baş’tan/duy neler söyler sana/derdi vardır. Ayrılıktan, yok oluştan yana” diyerek.