Var bir soysuzluk!

 

 

 

Bir taraf Atatürk’e hakaret ediyor, beddua ediyor, diğer taraf dine… İki tarafın da mayın eşekleri var, isimleri, cinsiyetleri farklı olsa da… Aslında bu yeni bir şey değil. Din ile sorunlu tipler, belirli kavramlar üzerinden dini kutsallara saldırırlarken, cumhuriyet ile sorunlu tipler de milli değerlerimize saldırıyorlar. Mayın eşekleri ‘mahalle’mizden diye “taraf” olmamız bekleniyor.

Dini değerlerimize ve milli değerlerimize bir nazarla bakmayanlardan bu ülkeye hayır gelmez. “Dini bütünlüğümüz milli bütünlüğümüz, milli bütünlüğümüz dini bütünlüğümüzdür” diyen Haydar Baş’a selam olun.

“Söz ola kestire başı/Söz ola kese savaşı” türünden, tespit gibi tespit… Bu insan, Türk milletine oynanan oyunlara karşı, çok ciddi tezler ve de çözümler sundu. Bu ülkede iç barışı ancak değerlerle çatışmayan kafa ve gönüller sağlar. Dini ve milli değerleri, birbirinin karşıtı değil, tamamlayıcısı görenler birliği beraberliği sağlayabilirler.

Bu ülkede binlerce imam var. Koruması olan, lüks araçlara binen, hemen her gün haberlere konu olan, o bir imamın özelliği ne? Atatürk’e, cumhuriyete hakaret etmesi değil mi? Atatürk, Diyanet’i kurmamış olsa bugün işsizdi!

Bir imamın veya hocanın popüler olması, ilmi, irfanıyla olması lazım iken, hakaret ve beddualarıyla popüler oluyor; korunuyor, itibar görüyor ve “özel” olarak, “el” üstünde tutuluyorsa, belli ki üzerine bir hesap var. Eğer bir imamın üzerine “hesap” varsa, onun kökenine inmek, soyuna-sopuna bakmak lazım. Hele de Atatürk’ün soyuna laf ediyorsa…

İşin içinde, var bir soysuzluk!

Diğer taraftan bir bayan… Yaptığı küfürden, bir erkek olarak ben utandım. Erkek için de son derece ayıp ve de çirkin iken bir bayanın, burada yazmaktan bile utanç duyacağım tarzda küfretmesinden, giydiği avukatlık cübbesi bile utanmıştır inanın.

Bu kadının polisler eşliğinde götürülürken, dudağındaki ruju “cumhuriyetin rengi” olarak ifade edenlere ne demeli? İşte bunların cumhuriyetçiliği de bu kadar. Cumhuriyete bir renk addedecek isek bu renk ruj rengi değil, şehit kanıyla boyanmış al bayrağımızın rengidir.

İki yobaz türünün kıskacında kalmış, dini ve milli değerlerimiz…

İki yobaz türünün kıskacında kalmış insanlarımız, kamplara ayrılmış, birbirine düşman hale getirilmiş.

Biri sözde cumhuriyet yobazı, diğeri sözde din yobazı!

Bir taraf dincilerin tarafı, diğer taraf dinsizcilerin tarafı…

Türk milleti şeraiti, fıkıh bilir, hukuk bilir, adalet bilir. “Şeriatın kestiği parmak acımaz” tabiri de burdan gelir. Ve hatta namaz oruç, hac, zekât olarak görür. 54 veya 32 farz bilir. Yönetim olarak  görenler Türk milletinden değiller zaten. Din, sisteme veya rejime değil, nefislere şeriat giydirir.

Hacı Bayram-ı Veli şeriatçı mıydı? Hacıbektaş-ı Veli şeriatçı mıydı? Ya da Yunus? Hayır hiç biri şeriatçı değillerdi. Ama seriatı yaşadılar. İstenecek veya getirilecek bir şey değil.

“Şeriat” kavramına sövemezsin!

Söversen, Hollanda’da Kur’an yakanlardan farkın kalmaz. Ve nitekim İslam düşmanı Geert Wilders seni alkışladı. Kendinle ne kadar gurur duysan az. Bu kadını alkışlayanlar da, yerli Wilders’ler.

Ne AKP için dinimden, ne CHP için Atatürk’ten ve cumhuriyetten vazgeçerim. Bunları kurban keserim dine ve cumhuriyete… Bunlara rağmen Müslüman’ız, bunlara rağmen cumhuriyet ve de Atatürk tarafıyız.

İmamlık yetmiyor, kesmiyor, popüler olmak istiyor Atatürk’e çatıyor iblis. Avukatlık yetmiyor, kesmiyor popüler olmak için, dini değerlere sövüyor. İkisinin de derdi rant… Biri Atatürk karşıtlığından beslenmek istiyor, diğeri din karşıtlığından…

İkisini de reddediyorum, ikisinden birini seçenleri de reddediyorum. Hele hele kadının dudağındaki ruja “cumhuriyet rengi” diyeni kınıyorum. Biri kafadaki fese, sarığa veya kıçtaki şalvara “İslam” diyor, öbürü etek boyuna yahut ruja “cumhuriyet” diyor. İkisi de İngiliz öğretisi…

Peygamber, devleti Müslüman etmedi. Insanları İslam’a çağırdı. Allah’ın vahyi insana gelmiştir, devlete değil.  Devletler, Müslüman olmaz, insanlar iman ederler. Allah, “ey insanlar!” diyor, Ey devletler” diyor mu?

Hayır.

Atatürk’ün bizlere verdiği kimlikte “dini İslam” yazıyordu, AKP’nin verdiği kimlikte “din” ibaresi kaldırıldı. “İslam’ı getireceğiz!” diyenler, Papa’yı getirdiler.

Atatürk’ün cumhuriyetinde “domuz eti” yasaktı. AKP’nin “yeni Türkiye”sinde bu yasak kaldırıldı. Eğer bir sisteme “İslam” demek mümkün olsa, Atatürk’ün getirdiği cumhuriyet, tam da budur. Ancak buna gerek yok. İhtiyaç değil çünkü. Demek ki laiklik dinsizlik değilmiş!

Atatürk’ün laik sistemi, Türk milletine Kur’an meali yazdı. Atatürk sayesinde Kur’an anlaşıldı.

Dinsizlik, “din getireceğim” diyerek, yoksulluk getirmektir.

Dinsizlik, “din getireceğim” diyerek, kaynakları peşkeş çekmektir. Ve o kaynakları yabancılar sömürürken, toprakları zehirletmek, insanlarını göçük altında bırakmaktır.

Dinsizlik, dine sövenlerle, Atatürk’e sövenleri ortaya döküp, gerçeklerin üstünü örtmektir. Şekil a’da olduğu gibi… Erzincan İliç’e “ruj” sürüldü. Yılmaz sana da yazıklar olsun. Nerde hıyar olur, tuz alır koşarsın!

 

5 YORUM

Özkan Demirci

Hain

Hainliğin , vatana ihanetin zirvesini yaşıyoruz, çok acı çok.

Özkan Demirci

Hain

Hainliğin , vatana ihanetin zirvesini yaşıyoruz, çok acı çok.

Hatice

Ölçüleri hatirlatiyorsunuz

Yazılarınızı zevkle okuyoruz. Daha sık yazsanız memnun oluruz. Sizin yazılarda ustadimizi hatırlıyoruz. Ölçüleri tazeliyor, yolu hatirlatiyirsunuz. Nerde durmamız gerektiğini, kör olmayan gozlerin onune seriyorsunuz. Sağ olun, var olun ağabeyimiz...

Engin Yılmaz

Birleştirici harç

Haydar Baş birleştirici harç idi. Türk milletini Atatürk etrafında, Müslüman dünyayı Ehlibeyt etrafında toplanmaya davet etti Emperyalizme karşı savaş verdi. Antiemperyalist bir adamdı. Gerçek alim ve gerçek Müslümandı.

Soner

Parçalanma süreci

Ne yazık ki ülke her alanda bölünmez parçalanma süreci içinde, kamplara ayrılıyor.

YORUM EKLE

You may also like...