AKP için kaçınılmaz sonun başlangıcı

Bir yılı daha geride bıraktık. Yılın son günleri, “Kanal” ve “araba” tarışmalarıyla geçti. Koskoca 18 yıl, öyle büyük kayıplarla geçti ki… “Ergenekon, Balyoz, açılım, referandum, anayasa, başkanlık sistemi” derken, yıllar geldi geçti. 

Elde ne var?

Sıfır.

İktidarın yaptığı hangi işte, Türkiye para kazandı.

Soruyorum.

Havaalanı’nda mı?

3.Köprüde mi?

Gaziosmanpaşa Köprüsü’nde mi?

Açılan, Şehir Hastaneleri’nde mi?

Hayır, hiç birinde…

Hepsine “garanti” vermişler, eksik kalanlar hazineden ödeniyor.

10 yıl sonra çıkacak olan “araba” için, şimdiden seviniyoruz. 

İktidarın ömrü, acaba 10 ay var mı!

Ne mi demek istiyorum?

Seçime gidiyoruz beyler!

Eğer gitmiyor olsak, 10 yıl sonra olup olmayacağı belli olmayan bir “arabanın” prototipiyle çıkmazlar meydana. Sayın Erdoğan, “2023’e kadar seçim yok” diyor ama, öyle değil. Bunu kendisi de biliyor.

AKP’den kopanlar, hızla partileşmeye gidiyor.

Davutoğlu, Babacan, Gül…

Ayrı partiler kurmaları sizi yanıltmasın, birleşecekler. Gül, ortak CB adayı olacak. Gül’ü Kılıçdaroğlu CHP’sinin de istediği düşünülürse eğer, Erdoğan’ın işi hayli zor görünüyor.

AKP’yi kuranlar, Erdoğan’dan partiyi, geri istiyorlar.

Vermedi, yenisini kuruyorlar. AKP’nin sahibi Erdoğan değildi ve hiç bir zaman da olmadı. Gülen’ler, Zapsu’lar, Şimşek’ler, Babacan’lar, Gül’ler…

Hatırlayalım, AKP’nin doğum evinden Erbakan’a karşı ilk ayaklanan Gül olmuştu.

Dilipak’ın “AKP bir proje partisidir” sözü, malumun ilanıydı. Ve Gül, Sayın Erdoğan’a bir “noter” gibi çalıştı. Çünkü “porje” bunu gerektiriyordu.

Açılımı ilk o haber verdi “güzel şeyler olacak” dedi.  ABD savunma bakanı Powell ile gizli anlaşma yapmıştı. Bu anlaşma halen geçerliliğini koruyor. 

Gül’ün soruşturma emriyle, “Ergenekon” dosyası açılmıştı. Davutoğlu’nun siyasete girmesini, Gül sağladı. Gül dışişler bakanı iken Davutoğlu, dışişlerine girmişti. 

Sonra vekil olmadığı halde seçilmişti. Bayan Clinton ile “çak” yapmıştı. Türkiye onun soktuğu Suriye bataklığında, halen çıkamadı/çıkmadı. Rusya’nın uçağı, onun başbakanlığında vuruldu. 

AKP’nin bugün ayrılan parçalarına bakın, içinde, ABD-İngiltere takımlarını görürsünüz. İngiltere AKP’de motorsa, ABD klavuzdu.  AKP’de “motor” koptu, klavuzluk yeterli gelmiyor.

18 yıllık, ne kadar pis iş varsa, hepsi Erdoğan’ın kucağına bırakılacak. Suriye’deki ateş dahi, Erdoğan’ın kucağına kalacak. Erdoğan, Tunus üzerinden bu ateşi, Libya’ya götürse bile bu işten kurtulamayacak.

İki yanlış, bir doğruyu da silecek. Libya ile yapılan bu anlaşma çok önemli lakin, Suriye’de ve Libya’da daha önce yapılan yanlışlar, bu tek doğrumuzu da silebilir. Libya’da meşru hükümet ile anlaşma yap ama Suriye’de aynı şeyi yapma!

Kısacası dış gelişmeler ve Türkiye’yi baskılayan itmeler-kakmalar, içerde de siyasi fay hatlarını çok hareketlendirecek. 

Erdoğan’ın attığı her yanlış adımı eleştirmiş birisi olarak söylüyorum, Gül’lere, Davut’lara yenilmesini istemiyorum. Fakat sürekli yanlışlara ve tuzaklara kendi iradesi ve kendi ayaklarıyla yürüyenlere de, kimse bir şey yapamaz.

AKP için kaçınılmaz sonun başlangıcı söz konusu…

Bizi ilgilendiren tarafı, Türkiye’nin gördüğü ve göreceği zararlar. Fakat insanımız ne yazık ki, 18 yıllık yanlışın tam içinde ve hiç masum değil. AKP’nin sağladığı kredilerle, hepsi sarhoş olmuştu. Büyülenmişti adeta.

Hiçbir doğruyu duymaya tahammül edemiyordu. Tankı, paleti, köprüyü satan bir iktidarın, 10 yıl sonra çıkaracağı araba ile kendinden geçiyor. Halen aklı başında değil…

Düşünemiyor, “Türkiye’nin arabası olsa ne olur”, bunu AKP  mutlaka satar. 

Vatandaş, olmayan paralarla, geleceklerini AKP’ye ve arkasındaki küresel güçlere, ipotek ettirdi. Şimdi, bedel ödeme zamanı… Borçlu olmayan kimse yok.

 İpotekli arabaları toplamaya yer kalmadı. Bankalara geri ödenmeyen milyarlar var. Artık Türkiye’nin dev kurumları batıyor. Gelir getiren hiç kamu kurumu kalmadı. Zamlarla ve cezalarla halk, inim inim inliyor.

 MİT, “Ekonomik nedenlerle sosyal patlamalar yaşanabilir” diye, devlet kurumlarını uyardı. İşleri, istismar eden çıkmayacak mı saniyoruz. İrak’a, İran’a bakın!

2001 yılından beri, Prof. Dr. Haydar Baş uyarıyor. İktidarı ve halkı, uyarmadığı hiç bir konu kalmadı. Devletler onu dinlerken, bu halk ve iktidar, ona kulak kapattı.

Benim tanıdığım Allah,  öyle adil ki, bedel ödetmeden, imkanı yok bırakmaz. Biz yalvaracağımıza, o bu halka yalvardı: “Ben biliyorum, dünya tezimi kullanıyor, dinleyin beni!..” diye. Hepimiz halkız, hepimiz çekeceğiz.

Hava uzamanları günlük güneşe aldanmaz, gelecek fırtınalara odaklanırlar.  Hava tahmin raporlarında, arada yanıldıkları da olur. Kendimi hiç bir konuda “uzman” görmüyorum, yanlış anlaşılmasın. 

Ama Türkiye çarpmaya hazır olsun!

10 yıldır yazıyorum, son 5 yıldır, bu uyarıları hep yapıyorum. Görünen ve görünmeyen tüm sebepler sonucunda, gemi karaya oturacak haberiniz olsun. Ne kaptan, ne korsan umurumda değil, Allah ülkemizi kurtarsın.

0 YORUM

YORUM EKLE

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir