Bir Zaza yiğidini kaybettik

Ölüm, sen ne acı bir şeysin öyle!

Ne bir haber veriyor, ne izin alıyorsun!

Ne helalleşmeye, ne halleşmeye fırsat veriyorsun!

İnsana acıyı damardan veriyor, nefesini ve takatini kesiyorsun!

Sana ne kadar sitem etsek nafile? Çünkü sen de yaratılmışsın.

Bizi de bulacaksın şüphesiz. Hepimizi tek tek yakalayacaksın. Dostlarımızdan, sevdiklerimizden ayıracaksın. Gözlere yaş, kalplere hüzün bırakacaksın.

Ayrılık ateşi ile kalanları kavuracaksın!İşte yine yandık.

Kavrulduk.

Çok genç bir yiğidi kaybettik.

Bir Zaza yiğidini, Sami Demiray kardeşimizi kaybettik.

Canımızı, ciğerimizi kaybettik.

İcmal gecelerinin ve ‘Bağımsız Türkiye’ programlarının, neşe kaynağını kaybettik.

Bağımsız Türkiye gecelerini düğün gecesine çeviren, yiğit Gakkoş’umuzu kaybettik.

Ne kadar üzülsek az.

Ne yapsak çaresiziz.

Ölüm Allah’ın emri ama ayrılık olmasaydı.

Ayrılık, şimdilik bizler için, geride kalanlar için?

Ebedi olanlar için ayrılık değil, vuslat günü?

O, türbesine hizmet ettiği, Ömer Hüdai Baba’sına kavuştu. Kendi gibi Zaza olan, Muhammet Baba’sına kavuştu. Farklı yerlerde yatmalarına karşın, Ali Gedik, Baki Bektaş ve diğer dostlarına kavuştu.

Bir yıl olmadı sanırım. Elazığ’da gerçekleştirilen ‘Milli Kahramanlarımız’ gecesinde, Prof. Dr. Haydar Baş Hoca’mız çok duygulu ve hüzünlü görünüyorlardı. Sanırım bu atmosferi dağıtmak için, Genel Müdürümüz Sabri Terzi Bey davulcuya bir işaret çakmışlardı.

Davulcu tokmağına davranır davranmaz, bizim Sami indi meydana.

Sanki oyuna değil de, cenge inmişti yiğidim. Üstadımızın nemli gözleri Sami kardeşimizde. Sami, onun aşk dolu bakışlarında, coştukça coşuyordu.

Hocamızı birkaç dakikalığına mutlu etme adına deliler gibiydi.

Allah’ta onu memnun etsin!

Memnun ettiğine inanıyor ve adeta görüyorum. Çayda Çıra oynayarak cennete girdiği, sanki gözlerimin önüne geliyor.

Üstadımızın muhabbetli bakışları onu, önden giden yarenlerimize uçurdu. Ölüm haberini alır almaz, çakılıp kaldık. Birden ‘ümmetimin çoğu şehitleri, yatağında ölecektir’ hadisi geldi aklıma.

Allah üstadımıza, dostlarına, sevenlerine ve de kıymetli ailesine sabırlar versin. Onun Mü’min ve muhahhid olduğuna, zakir olduğuna şahidiz.

Git kardeşim!Güle güle git!Çayda çıra, oynaya oynaya git!Oradaki dostlara selamlarımızı ve muhabbetlerimizi ilet!Nemrut’un ateşinde yanan ülkemizden ve İslam dünyasından haberler götür, o dostlara. Bu ateşten korkmayan çağdaş İbrahim’den söz et.

O’nun yalnızlığından bahset.

Dert ve hüznünden anlat. Anlat ki yardıma gelsinler. Anlat ki, ölü milyonlar uyansınlar.

“Gözünün yağını yerim”  şeklinde sana has muhabbet çağlayan sözlerini, bir daha kimden duyacağım.

Erken ayrıldın be kardeşim!

Daha çocuklarımızı everip, birlikte halay çekecektik. Bağımsız Türkiye iktidarını görecektik. Sen oyun oynarken çalan davullar, kainatı inletecekti.

Ağlayan Türk’ün ve Müslüman’ın güldüğünü, birlikte görecektik.Ha, son bir şey kardeşim!Bizi, çayda çıra ile karşıla olur mu?

0 YORUM

YORUM EKLE

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir