Buğdaysız kalan bayraksız kalır


Üç dört yıldır söylüyorum, “Türkiye’de bu gidişle kıtlık olacak” diye. Ne yazık ki, dediğimiz günler geldi, çattı. Daha geçenlerde, “ekmek 10 lira olacak” dedim, abartılı buldu bazıları. 


Bakın, ekmek 2 lira… Son zamlarla olması gereken fiyatı 4 liradır aslında.


Bir ekmek kavgası başladı ki sormayın!


İki yıl önce ekmeğin rengini tartışıyorduk, şimdi kendisini… Hatta varlığını, yokluğunu konuşuyoruz.


Hükümet bastırıyor “ekmek 1,5 liradan satılacak” diye, fırıncı ağlıyor “vallahi batıyorum” diye. 


Affedersiniz de, “Türkiye serbest piyasa ekonomisi” ile yönetilmiyor muydu?


Nedir bu baskı?


Nedir fırıncılardan istenen!


Adam, “hiçbir güç ekmeği, 2 liradan aşağı satmamı isteyemez” diye bas bas bağırıyor. Sizin derdiniz ekmek mi yemek,  fırıncı mı dövmek!


Elektriğe, doğalgaza yüzde 50’ye varan zam yap. Unun çuvalı 75 liradan 115 liraya çıksın, peki ekmek nasıl 2 lira olmayacak?


Buğday ithal ediyorduk, şimdi un ithal ediyoruz. Un ithal etmeyi “müjde” olarak veriyoruz. Ama sonra öğrendik tarım bakanı un ile buğdayı karıştırmış. Yani buğday ithal edilecek, un değil. 


Anlayacağınız tarım ülkesi Türkiye, ekmeğe muhtaç hale geldi.


Pek kıskanılacak bir durum!


Yabancılar bizi kıskanmasın da, ne yapsın!


Allah böyle gelişmeyi ve kalkınmayı, düşmanlarımıza versin inşallah!


Kıymetli dostlar!


Buğdayın anavatanı Anadolu’dur. 10 bin yıldır bu topraklarda, buğday üretilir. Son 10 yılda, 27 milyon dekar tarım arazisi, ekilmedi. Bu sonuç olarak, ambarların, Rusya, Almanya, Fransa ve Ukrayna gibi ülkelerin buğdaylarıyla dolmasına neden oldu.


Arazileri köylü neden ekmiyor peki?


Çünkü 15 yıldır AB sevdasına düştük, tarım nüfusunu şehirlere kaydırdık. Üretim yerine herkes tüketime yöneldi. Tarım köylüsüne verilen destek, bilinçli ve planlı olarak çekildi. Eski tarım bakanı Mehdi Eker, AB’den ödül aldı.


Fransa Hükümeti tarafından ‘Tarım Alanında Şövalye Liyakat Nişanı’ (Chevalier dans l-Ordre du Merite Agricole.) verildi.  Biz ekmek kavgasına düşerken, seçtiklerimiz tarımı bitirdikleri için ülkemizde ödüller aldılar.


Desteği olan herkese bravo!


Mazot fiyatları on yılda yüzde 400 arttı. Köylü, bu mazot fiyatı ile tarlayı kese dert, ekmezse dert. Prof. Dr. Haydar Baş, partisini kurduğunda şapkasını başına vurup, köy köy gezdi. “Toprağınızı satmayın” dedi. “Sakın ekmekten vazgeçmeyin, bu bir oyun!” dedi.


Ama bu bir hükümet politikasıydı ve AB bunu Türkiye’den istiyordu. Baş Hoca “Tarım stratejiktir" yapmayın diye adeta yalvardı. “Silahsız savaşabiliriz ama buğdaysız savaşamayız” veciz sözünü, taa 2003’lerde söyledi.


Ne hükümet, ne halk onu dinlemedi.


Geldik bugüne…


Ülkede iş yok, aş yok, ekmek yok.


İş kavgası, aş kavgası, ekmek kavgası var. Fırıncılar "vatan haini”  ilan edilirse şaşmam. Henüz zamlar, tam yansımadı vatandaşa. İki ay sonra daha kötü hissedeceğiz. 


İşin bir başka boyutundan söz edelim:


Bugün ithal edip sorunu çözüyorsun diyelim. Peki, iklim değişikliği nedeniyle dünyada buğday üretiminin her yıl düştüğünü biliyor musunuz?


Sadece Türkiye’yi değil, dünyayı bir kıtlığın beklediğinden haberiniz var mı? Buğday, altın kadar kıymetli olacak, önümüzdeki iki üç yıl içinde.


İkinci Dünya Savaşı öncesi, Türkiye her an savaşa girebilir diye köylüden toplanan buğdaylar, savaş için saklanmıştı. Savaş tehlikesi geçince de, o buğdayların ambarlarda çürüdüğü görülmüş, denizlere dökülmüştü.


İşte o yıllar, Anadolu’da resmen kıtlık olmuş. Ben çocukken, köyde büyüklerimizden, nasıl “yaprak yiyerek hatta kaldıkları” hikâyelerini çok dinledim. Bu nesil bir şey görmedi. Savaş görmedi. Hayatı dizilerdeki gibi sanıyor.


Buğdaydaki küresel düşüşün, 42 milyon ton olduğu, uzmanlarca ifade ediliyor. Baş neden, dünyadaki kuraklık… Peki, kardeşim bu kadar akarsuların sahibi, bu kadar arazilerin sahibi, bu kadar ovaların sahibi Türkiye’de, buğday neden yok?


Bunu sormayacak, bunu düşünmeyecek miyiz?


Bunu “dış güçler” mi yaptı, “iç güçler” mi?


Türkiye, 15 yılda, 49 milyon 401 bin ton buğday ithal etti ve toplam 13 milyar 444 milyon dolar ödeme yaptı. Bu parayı çiftçiyi desteklemeye ayırsaydık, Anadolu dünyayı besleyecek buğday miktarına kavuşurdu.


Bu gidişle, “ekmek” diye ağlayacak bu millet.


Hele de bir tas çorba ile bir ekmeği tüketen, bu ekmekçi topluma sen, buğdaysız kalmayı anlatamazsın. 


Buğdaysız kalan, bayraksız kalır, haberiniz olsun.


Onun için köylerde yeri olanlar, mutlaka buğday eksinler. Vatan için, silahtan çok buğdaya ihtiyacımız olan günler, uzak değil.

0 YORUM

YORUM EKLE

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir