Devletiyle çatışan siyaset

Devlet milletsiz olmaz, millet de devletsiz… Devletsiz milletler sürü olmaya mahkûmdur. Bu nedenle milletle devlet arasında çok önemli bir denge vardır. Devlet bir teşkilattır; millet, bu teşkilatın başına seçtiği kişilere kendini yönetme hakkını verir; buna da hükümet ya da iktidar denir.Demokrasilerin olmazsa olmazı kabul edilen yasama, yürütme, yargı üçlemesinin dengeli şekilde çalıştığı ülkeler demokratik kabul edilir. Herbirinin görev alanı farklıdır, anayasada belirlenmiş sınırları mevcuttur. Demokratik devlet, bu temel esaslar üzerine bina edilmiştir, devlet aracının direksiyonuna seçimle hükümet oturur. Vatandaşın tercihiyle direksiyonda oturan hükümetler yine onun oylarıyla değiştirilir.Hükümetler oturduğu koltuğu millet adına doldurmaya çalışır, yani devlet hükümet eliyle milletinin hizmetinde olur. Hükümetler devletleriyle barışık halde olurlar, olmak zorundadırlar. Hükümetle devletin uyum içerisinde çalışması normal, çatışması ise anormal bir durumdur. Hükümetle milletin çatışması bir seçimle sona erebilir; ancak devlet ile hükümetin çatışması böyle değildir, çok tehlikeli bir gidiştir sonucu devletin parçalanmasına kadar varabilir. Peki, böyle bir şey niçin milletlerin başına gelir?Bu husus, dışa bağımlılıktan kaynaklanır. Bağımlı hale gelmiş veya getirilmiş ülkelerde siyasetçiler bağımlı oldukları ülkeleri memnun etmeyi iktidarlarının devamı için şart görürler. Bu nedenle iktidar oldukları ilk günden itibaren, kendilerini oylarıyla koltuğa getiren halka karşı değil de boyun eğdikleri güce karşı sorumlu hissederler. Bu güçlerin devlet ve milletine karşı hesapları var ise; bu hesap o hükümete vazife ve ev ödevi olarak takdim edilir. Bir de bakarsınız ki sizin Başbakan ve bakan olarak seçtiğiniz eşhas uluslararası bir başkan veya eşbaşkan oluvermiş.İşte bundan sonra çatışma başlar: Hükümet devlet direksiyonunu yanlış yönlere kırar, kurumlar birbiriyle çatışmaya başlar. Bu çatışmaya karşı millet uyanık olup dur demediği takdirde milletlerin yok olması devletlerin parçalanması kaçınılmaz olur. Bugün ülkemizde yaşananlar maalesef bundan farklı değil. Dışişlerini ABD'nin, içişlerini AB'nin şekillendirdiği hükümet iktidara geldiği ilk günden bu yana milletin ağır geçim sorunlarına, işsizliğine ve iç-dış borçlarına çare arayacağı yerde ona giydirilen BOP elbisesini doldurmaya çalışıyor.Kolluk kuvvetleri birbiriyle çatışacak duruma geldiler. Hukuk sistemi sürekli darbe alarak teröristler affedilmekte, askerler ise terörist muamelesi görmekteler. Terör örgütünün pusu kurarak askerlerimizi şehit etmesi hadisesini, terör örgütü üstlenmesine rağmen devletin yapmış olabileceğini söyleyen yazarlar, hatta en üst düzeyde yöneticiler var. Evinin önünde bakanlık yaptığı ülkenin askerini görünce "bana suikast yapmaya geldiler" diye vaveyla koparan bakanlar var. Askerin sizi öldürmek isteyebileceğini düşünecek ne suçunuz var, bilemiyoruz? Asker sizi öldürecekse hangi ülkenin askeri sizi kurtaracak? Evinizin önünde PKK'lıları görseydiniz tepkiniz ne olurdu, merak ediyorum?Halimiz ne olacak diye düşünüyoruz, hükümet işsizlik sorununu gündem saptırmalarla çözmüş görünüyor. Artık işsizliği düşünen kimse yok, herkes derdine düşmüş geleceğini düşünüyor. Devlet kurumlarının suçlanmadığı, komployla karşı karşıya kalmadığı gün yok. Ortada devletiyle savaşan bir siyaset görüntüsü var, halimiz vahim.

0 YORUM

YORUM EKLE

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir