Emevilik bitmeden olmaz

Müslüman dünya, emperyalist ülkelerin istihbarat örgütlerinin üretip türettikleri; Ilımlı İslam, Radikal İslam ve Siyasal İslam gibi ekollerle kargaşaya, huzursuzluğa, işgallere maruz kalmışlardır.

Bunların ne olduklarına örnek vermek gerekirse eğer;

Ilımlı İslam’ın ete kemiğe bürünmüş hali FETÖ ve Dinler Arası Diyalog’dur. Siyasal İslam, Erbakan ile başlayıp AKP ile devam eden zihniyettir. Radikal İslam ise daha çok Türkiye dışındaki, IŞİD, El Kaide, BOKO HARAM gibi örgütlerdir. Ancak şimdilik Türkiye dışında biliyoruz belki de Suriyeliler, Afganlar adı altında ülkemiz içindedirler.

Bütün bu İslam olmayan İslam numuneleri, Emevi İslam’ın referansı ile üretilmiş ve türetilmişlerdir. Emevi anlayış, Müslüman ülkelerin varlıklarını, geleceklerini, bugün dahi tehdit etmekteler.  BOP’un nihai hedefi, Şii-Sünni çatışması olup, söz konusu paravan örgütleri kullanmaktalar.

Hal-i Pür Melal ‘imiz,  iktidar ve iktidarı besleyen “cemaat” yapılarıyla, İslam’a değil de iktidara hizmet eden Diyanet’iyle, yanlış icraatlar sonucu, dininden nefret eder bir vaziyet almıştır.

AKP’den önce “Müslüman mısın?” sorusuna  “elhamdülillah” cevabı alınırken, şimdi rahatça “Müslüman değilim!” denebiliyor. İsteyen istediği dinden olabilir, bu ayrı konu… Ancak dini bütünlük varsa, milli bütünlük vardır. Yoksa hem dinimiz, hem de devletimiz isteyenin istediği dinde olma hakkını vermiştir.

Önce “cemaat” sonra da “fetö” olan illet yapı, “cemaat” bilindiği dönemde AKP ile koalisyon ortağıydı malum. AKP Genel Başkanı “ne istediniz de vermedik?” serzenişiyle, ilişkinin boyutunu itiraf etmişti.  Ilımlı İslam ile Siyasal İslam’ı daha erken birleştireceklerdi ancak Erbakan’ın egosu buna engel olunca, saf dışı bırakılıp, Erdoğan’ın liderliğinde, AKP olarak doğduruldu. AKP’nin “proje” olduğu bizzat yandaş yazarlar tarafından dillendirilmişti.

AKP’nin “cemaat” kolu kopartılınca, Gülen’den miras kalan “Dinler Arası Diyalog” faaliyeti iktidarın kanatları altında, Diyanet eliyle yürüyor. “Hoca” kimliğiyle bu küresel faaliyetin karşısında Prof. Dr. Haydar Baş tek başına durmuş, “Cemaat” denilen illetin “FETÖ” olduğunu devlet aklına sokmuştur. Haydar Hoca Allah’a vuslat ettiğinde “FETÖ ELEBAŞISI”  bir video çekmiş “ o benimle çok uğraştı” demiştir.

Aslında Haydar Hoca kimseyle uğraşmadı. İşi şahıslarla değil, dinine ve vatanına karşı girilmiş ihanetleydi. “Benim kavgam, vatanıma musallat olmuş leş kargalarıyladır!” diyerek “din” örtüsüne bürünmüş ihaneti, İslam’ı mükemmel manada bilen ve yaşayan bir insan olarak görmüştü. Dinler Arası Diyalog’da hedefin Türk vatanı olduğunu, Siyasal İslam’da da hedefin İslam’ın ve milli bütünlüğümüzün olduğunu anlatmıştır.

Baş Hoca, yazdığı Ehl-i Beyt eserleriyle de, Emevi bataklığını kurutmayı amaçlamıştır. ”İslam’da iki yol yok, tek yol var, o da Ehl-i Beyt’tir” diyerek, İslam’ın özüne dikkat çekmiştir. İslam’ın sisteme değil, insana giydirmenin esas olduğunu, 74 yıllık hayatında ortaya koydu.

Emevi bataklığı kurumadan olmaz!

Emevi anlayış Osmanlı’ya yerleşti Osmanlı çöktü. Emevi anlayışını cumhuriyet dönemine giydirilmesinde ne yazık ki, Necip Fazıl’ın da büyük katkısı olmuştur. Mevcut iktidar, bir Necip Fazıl iktidarıdır. Necip Fazıl çağdaş bir Emevi’dir. Ehl-i Beyt’in seçilmişliğine “sahabe” kılıfı giydirmiş bir yazardır.

“Zamanın en büyük evliyası sahabenin atının burnundaki toz hükmündedir” saçmalığını, “gençlik” dediği bir dönemin zihnine mıhlamıştır. Nakşîliği “yol”, sigarayı “feyz” olarak yutturan, kumarbaz olduğu halde “takva” gösterisi yapan bir sefildir.

“Ehl-i Beyt’im gökteki yıldızlar gibidir, hangisine uyarsanız sizi hidayete erdirir” hadisinde Ehl-i Beyt ifadesini kaldırıp yerine “sahabe” kavramını koyan zihniyet, Emevi zihniyetidir. İmam Ali’nin vasıflarını çalıp, başkalarına yapıştıran hırsız anlayıştır Emevilik.

Peygamber Aleyhisselam’ın şahadetinden sonra  “ver elini sana biat edeyim!” kurgusuyla çıkılan yanlış yol, İmam Ali ve İmam Hasan engelleriyle karşılaşmış, sonra da Kerbela’da Hz. Hüseyin’e toslamıştır. Bu anlayış, asırlar sonra ülkemizde, Haydar Baş’a toslamıştır.

Haydar Baş, Emevi anlayışından beslenen ABD-İsrail-İngiltere istihbarat örgütlerinin kullandıkları Ilımlı İslam, Siyasal ve Radikal İslam’ı “Ehl-i Beyt İslam” teziyle çürütmüştür.

Cumhuriyet ile kavgalı olanlarla, İslam’la kavgalı olanların ortak hedefinde olması da çok manidardır. Bir taraf dindar kimliğinden rahatsız olduğu için “tarikat” yaftası vururken, diğer taraf devletçi-cumhuriyetçi kimliğinden rahatsız olduğu için “derin devlet” yaftası vurmuştur.

Haydar Baş vatanını, devletini ve dinini müdafaa yolunda büyük mücadeleler vermiş, eserler yazmış, gönüller kazanmış, insanlar yetiştirmiş, ezberler bozmuş, büyük fikirsel devrimler yapmış bir insandır. Allah adamı, İslam adamı, olduğu kadar da, devlet ve siyaset adamıdır da aynı zamanda. Siyaseti, dine ve millete hizmet olarak görmüş, “son nefesi için” yaptığını ifade etmiştir.

Genelde Müslüman dünya, özel de Türk dünyası, eserleriyle aydınlanmaya devam ediyor. Müslüman dünya Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt’e yönelirken, Türk insanı da cami ile Anıtkabir arasına bu insanın kurduğu yıkılmaz köprüden Ata’sına yöneliyor. Cumhuriyetçi ve dindar insanlar, Anıtkabir’e el ele kol kola yürüyorlar. Hacıbektaş’ta Sünniler ve Aleviler, birlikte cem oluyorlar. Yetiştirdiği Dindar-Cumhuriyetçi insanlar, ülke bekasına hizmet ediyorlar. Din-Cumhuriyet kavgası da tarih olacaktır, Haydar Baş düşüncesiyle.

Yazmaya başlarken, konunun üstadıma geleceğini tahmin etmemiştim. Bugün de kalemim, kontrolüm dışına çıktı!

İyi ki böyle oldu…

Son söz olarak şunu belirteyim ki, Haydar Baş düşüncesine başvurmadan, ne ekonomik, ne sosyal, ne siyasi, ne de dini, hiçbir alanda, sorunlarımıza aradığımız çözümü bulamayız.

 

 

2 YORUM

Ali Güler

Çok doğru analiz.

Çok doğru analiz.İslam dunyasını anlatıyor.Elinize sağlık.

Ahmet Hakverdi

Emevilik

Haydar Baş misyonu, bu çağın Ehl-i Beyt misyonuydu. Ruhu şad olsun...

YORUM EKLE

You may also like...