Koalisyon ortaklarının savaşı sürüyor. Cemaat ayağı basın ve yayın yoluyla savaşı sürdürürken, Başbakan meydanlarda sert açıklamalar yapmayı sürdürüyor. Yolsuzlukları "komplo" olarak değerlendiren Sayın Erdoğan'ın açıklamaları, doğrusu vicdanları rahatlatmıyor.Çocuklarının adlarının karıştığı skandallar, aslında geleceğini tehdit ediyor. "Yolsuzluk yapsak bu kadar işler olur muydu?" gibi bir açıklama, akıllara "Başbakan bizleri salak mı görüyor" sorularını getiriyor. İmam-hatipli bir banka müdürünün evinde dört buçuk milyon dolar çıkması öyle geçiştirilecek bir durum değil.Başbakan Erdoğan için hiçbir şey artık eskisi gibi olamaz. Kimse yüz milyar dolarların konuşulduğu yolsuzluk iddialarını, görmezlikten gelmiyor. Tüm inandırıcılığını kaybetti.Ne kadar "garip gureba" edebiyatı yaparsa yapsın, artık kimse "ak" olduğunu düşünmüyor. Cemaat'in de inandırıcılığı kayboldu.İnsanlar "bu nasıl bir cemaat ki, ahlaksızlıkları kasete çekebiliyor ve bunu da günü geldiğinde şantaj olarak kullanabiliyor" diye yorumlar yapıyorlar. "Bir vaize ahlaksızlık haberleri niye ulaşsın? Kimin kimle olacağı istihbaratının bir hocada işi ne?" gibi sorular, halkın şuanda en çok sorduğu sorular.Öyledir değildir ayrı bir konu ama ortaklar çarpışınca pislikler saçıldı, kokular yayıldı bir kere? Hatta hükümetin yolsuzluğu "cemaat şoku" yanında hiçbir şey kalır.Ancak gerek cemaatin gerekse hükümetin, şuanda konuşulan ahlak dışı fiilleri ve icraatları, kucağında oturdukları güçler adına yaptıkları işler yanında devede kulak kalır. Atlantik'in Türk milletini imha projesi, bu ikili üzerinde yürüdü. Fakat bunlar "mağdur tiyatrosu" oynayarak, milleti imha projesini örttüler.Birisi milletin inancı üzerinde dış operasyonları gerçekleştirdi. Öteki milletin devleti ve toprakları üzerinde ameliyatlara imkan tanıdı. Cemaat, Yahudilik ve Hıristiyanlığa "ilahi" diyerek milletin imanını sarstı. "Allah katında din İslam'dır" ayetine karşı durdu. Müslüman'ın imanına sızdı.Hükümet ise kaynaklarını süpürdü. Tabir caizse ortakların birisi milletin kalbini boşaltırken ötekisi cebini boşalttı. Mahdumlarının veya bürokratlarının götürdüklerinden bahsetmiyorum. Tüm gelir getiren kurumların satılmasından, petrol ve maden kaynaklarının peşkeşinden bahsediyorum.Reza Zerrab'ın altın ticaretinden ne çıkar. İktidar altın dağlarını teslim etti ecnebilere? Cemaat nedense kendine yakın küresel altın madencilerinden hiç söz etmiyor.İkili, Vatikan projesine "Hoşgörü ve Diyalog" diyerek balıklama atladı. Peygamber, imanın ve İslam'ın şartlarından ve hükümet müdahalesiyle kelime-i tevhitten çıkartıldı. Bütün bunlar, Türk milletinin imha projelerinin birer parçasıydı. İmanına müdahale ile dönüştürülen insanlar, vatanlarına ameliyat, devletlerine tasfiye karşısında derin bir sessizliğe bürünmüşlerdir. Bütün bu işler ortak yapıldı.Bunların karşısında bir tek Prof. Dr. Haydar Baş durdu. Kendini siper etti. Türk milletini imha projelerinin karşısında?İkilinin hedefi oldu. Halbuki Sayın Baş bunları kardeşçe uyarmıştı. Bu ülke ve millet için, Allah için?Heyetler göndermiş, dosyalar vermiş batının ülkemiz üzerinde hesaplarını anlatmışlardı. Gülen'i en son bir mektupla uyarmıştı. Bir hafta sonra Gülen Papa'ya bir mektup yazarak kendini uyaranları hoşgörüsüz olarak suçlamış ve Papa'ya şikayet etmişti. Gidiş o gidiş?Sayın Erdoğan'ı ise daha parti kurmadan önce, Dinlerarası Diyalog ve Gülen'in düştüğü tuzak konusunda uyarmıştı. O gün Sayın Baş'a "devletin adamı" diye iftira edenler bugün "Haydar Hoca söylemişti ama biz onu dinlememiştik" diyorlar.Sayın Baş bugün halen bu ikiliyi düştükleri hatadan çekip kurtarmaya çalışıyor. Daha önceki gün Bursa konuşmasında şefkat dolu kucağı ve uzattığı tertemiz eli tekrar gördük. Tam bir Müslüman Türk portresi?
Ortaklar uyarılmıştı