Ölmezlik sırrına ermiş İslamın bendesi, Muhammed Mustafanın yolunun tozu Hazreti Mevlana, Şeb-i Arus günü dolayısı Cevahir otelde anıldı. Mevlanayı en iyi ve en doğru şekilde anlatan Prof. Dr. Haydar Baş katılımcılara tam bir manevi ziyafet yaşattı.Sayın Baş tıpkı ekonomi ve milli devletin kitabını yazdığı gibi, Hz. Mevlananın da kitabını yazmıştır. Hem de tam çeyrek yüz yıl önce
Azeri Profesörün ifadesi ile
Mevlana ancak bu kadar güzel anlatılabilir
Mevlanayı gerçek manada tanıtmak ve anlatmak Onun mevkiinde olmayı gerektirir.Mevlananın sözlerini onun yaşadığı manadan habersiz olarak yorumlayanlar ya cahiller ya da maksatlıdırlar. Mevlana tüm bunların yaşanacağını keramet buyurmuş olmalı ki hayatta iken, Ben Kuranın bendesi ve Hz. Muhammed Mustafanın yolunun tozuyum. Kim bende, bundan başka bir mana arar ve söz naklederse onun sözünden de, kendisinden de davacıyım
buyurmuştur.İşte Mevlananın kendilerinden davacı olduğu nice gafiller, Onu kendi yaşadıkları aşağı ve bayağı hayata malzeme yapmışlardı. İsmini çeşitli akımlarla karıştırmış, kendi çürük ve çukur dünyalarına destekçi yapmaya çalışmışlar.Bu akımlara karşı Mevlananın mana ve hikmet dolu sözlerini, tırmandığı hakikat basamaklarını ifade için söylediğini çağdaş mana eri Haydar Baş Beyden zevkle dinlemiş bulunuyoruz. O basamakları ancak tırmanan bilir, esfelesafilinde debelenen, nefsi emarede hayvani hayat yaşayanlar nerden bilecekler Mevlananın derdini?Hele onu günümüzde Haçlı işgallerine hoşgörü ile bakmaya alet edenler, dinlerin eşitliğine malzeme yapanlar ahirette asla kurtulamazlar onun elinden.Müslümanlığın, kâfirliğin dışında bir ova,Uçsuz bucaksız bu ovada sevdamız uzayıp gider.Arif olan geldi mi usulca başını koyar,Ne aklım kaldı benim, ne de dinim
Mevlananın bu beyitlerini Onun din gözetmediği, kâfir ve müslümanı eşit bulduğu şeklinde yorumlamak ancak bir diyalogcuya nasip olacak fitnedir. Mevlana dergâhına davette, elbet Müslüman ve gayrimüslim farkı gözetmiyor. Dergâhın terbiyesi bunu gerektirir. Ayrıca İslama davet ile dergâha davet arasında bir fark yoktur. Çünkü dergâh Müslümanın nefsini terbiye ve tezkiye ettiği mekândır. Eğer Mevlana bugün yaşasaydı bu diyalogcuları her halde ahıra davet ederdi, tabi hayvanların müsaadesiyle
Beyitte anlatılan, nefsin mutmain makamına eren bir Müslüman için, nefsin git-gelleri sona ermiş, Müslüman ya da kâfir olma durumları ortadan kalkmış, daim huzur hali gerçekleşmiştir. Allahın mealen, Ey huzura ermiş ve mutmain olmuş nefis, sen Allahtan Allah da senden razı olarak gir cennetime
buyurduğu mutmain hali
Uçsuz, bucaksız ova ise; engellerin, iniş ve çıkışların sona erdiği daim huzur halidir. Yine hazret,
Ne aklım kaldı benim ne dinim
derken Aklını Mustafanın yoluna kurban etmiştir. Aklı olmayanın, dininin olmayacağı gerçeği ile dinin de amaç değil, araç olduğunu ifade etmiştir.Din insanı Hakka götüren ilahi bir araçtır. Tıpkı Allahın sevgilisini Miraça çıkaran Burak gibi
Sevgiliye kavuştuktan sonra geri dönmeyen için yol bitmiş araca lüzum kalmamıştır. Muhyiddin-i Arabînin Ariflerin dini olmaz
sözü de aynı gerçeği ifade eder.Dinin Mevlana için araç olduğunu söyledik ya
İslamı rantlarına ve diyalog fitnesine aracı yapanlar bu hali anlamazlar. Hele Mevlanayı hiç anlamazlar
Anlamaları için tek hak din olan İslamı gönülden kabul etmeleri, atmaları gereken ilk adımdır.Mevlana insanları dergâhı çağırmış, kiliseye değil
Kilise ile camii ve dergâhı aynı gören sinek idrakli insan müsveddeleri bilmeliler ki, Mevlana o dergâha insanları, Müslüman ve kâmil insan yapmak için çağırmıştır. Mevlana yorumu ile bitirelim
Sinek denizi seyretmiş, yüzen gemi ve kaptanını görmüş. O sırada bir katır geçmiş sineğin yanında, çiş yapmış bir çukura. Bir de saman çöpü düşmüş çişin üstüne, atlamış sinek çöpe, gemiye biner gibi
Sonra işte deniz, işte gemi, işte kaptan deyip, başlamış çiş birikintisinde yüzmeye
Deniz sandığının, çiş birikintisi olduğunu, idrak edemez sinek idraki
Çiş göletinde yüzen sinek idrakliler, Mevlanayı anlayamazlar.
Sinek idrakliler Mevlanayı anlayamazlar