Tüm akıllılar bu ilacı içmeli!

Bayezid-i Bestamî hazretleri büyük velilerden. Bir gün tımarhanenin önünden geçerken tımarhane hizmetçisinin tokmakla bir şeyler dövdüğünü görür ve sorar: -Ne yapıyorsun? Hizmetçi: -Burası tımarhanedir. Delilere ilâç yapıyorum. -Benim hastalığıma da bir ilâç tavsiye eder misin? -Hastalığını söyle. -Benim hastalığım günah hastalığı… Çok günah işliyorum. -Ben günah hastalığından anlamam… Ben delilere ilâç hazırlıyorum. Parmaklığının arasından konuşulanları duyan bir deli,(!) Bayezid-i Bestamî hazretlerine: -Gel kardeş gel! Senin hastalığının çaresini ben söyleyeyim, diye seslendi. Bayezid-i Bestamî hazretleri, delinin yanına sokularak: -Söyle bakalım, benim derdime çare nedir? Dedi. Deli(!) şu ilâcı tavsiye etti: -Tevbe kökü ile istiğfar yaprağını karıştır… Kalb havanında tevhîd tokmağı ile döv, insaf eleğinden geçir, gözyaşıyla yoğur, aşk fırınında pişir… Akşam-sabah bol miktarda ye… O zaman göreceksin senin hastalığından eser kalmaz, dedi. Bu güzel ilâcı öğrenen Bayezid hazretleri: -Hey gidi dünya hey! Demek, seni de deli diye buraya getirmişler, deyip oradan ayrıldı. Bayezid-i Bestamî hazretleri döneminde toplumun delisi bile bu seviyedeymiş meğer? Şimdiki zamanla kıyas bile edilemez. Tabi bunda ne zamanın suçu var ne de Ramazanın?İnsanların geldiği ve getirildiği seviye bu? Din iman, siyasetin elinde han hamam işlerinde bozuk para gibi harcanan bir meta olmuş. Böyle olunca da insanlar kendi nefislerini unutmuşlar, hep karşısındakileri Müslüman etmeye çalışır olmuşlar. Hâlbuki İslam 'hal' yoludur. 'Kal' yolu değil?Kendi nefsini imana ve İslam'a getirme yoludur. Ülkemizde bir kısım insanlara, belki yarım asırdan beri iyi bir Müslüman olmanın yolu, devleti Müslüman etmeye çalışmak olarak öğretildi. Hatta devlete sövmek sevap gibi algılandı. Sövmeyene ise anında 'devletin adamı' yakıştırması yapıldı.Hep İslam'ı getirmeye çalıştılar, ama hiç İslam'a gitmediler.Devleti Müslüman etmeye çalışmaktan, kendileri Müslüman olmaya fırsat bulamadılar. Şimdi arızalı ve marazlı çağdaş bir Emevi topluluğuna dönüştüler. Devleti ele geçirdikleri halde yine, huzursuzlar. Ellerinde ne devlet kurtulabildi nede din?Devlet ellerinde olunca cenneti ve cehennemi de karıştırdılar. Müslüman'ı cehenneme, ecnebiyi cennete sokuyorlar. Hatta öyle kafayı yediler ki, kendilerine karşı olanı 'küllin cehennemlik' görüyorlar.Şimdi güzel bir menkıbeden sonra, bütün bunları neden anlattım?Ramazan ayı rahmet ayıdır. Belki hidayete ererler!Kendi nefislerini Müslüman etmeye karar verirler. Hem kendileri, hem devlet, hem din, hem de bizler kurtuluruz.Bir delinin(!) asırlar önce tarif etmiş olduğu ilaçtan içerek marazlarından kurtulmak isterler. Şimdi ilacın tarifini günümüze çevirelim:Önce tövbe etmek gerekir.Günde en az yüz defa?Sonra, Peygambere salât, selam okumak, bu da yüz defa? Salâvat tövbenin asansörüdür. 'Kalp havanında tevhit tokmağı ile döv'den maksat,Yüz defa kelime-i tevhit okumaktır.Sonra yüz defa Allah deyip,yüz defa da ihlâs suresi okumaktır.Bu ilacı tatbik eden nefis insafa gelir ve hidayete erer. Yani Müslüman olur!Sonra aşığın dediği gibi;Gözünden yaşlarAkmaya başlarCümle kurt kuşlar Der Allah Allah Hali yaşanır. Bu hal aşka dönüşür.D(V)elinin tarif ettiği bu ilacı, tüm akıllılar içmeli!Kendilerini unutup devleti Müslüman etmeye çalışan o çok akıllılar mutlaka içmeli. Yoksa hepsi gerçek tımarhanelik olacaklar. Emareleri görülüyor çünkü?Akşam dediklerini sabah unutuyorlar!

Tüm akıllılar bu ilacı içmeli!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön