Yalın ayak gidip tanklarla döndüler!

Can Azerbaycan’ımızdan ne güzel haberler geliyor.

Zaferleri daim olsun, inşallah.

Azerbaycan Ordusu, Hocalı’yı, Hankendi’yi düşmandan temizledi.  31 yıl önce, ağlayarak çıktıkları topraklarına, bu gün gülerek döndüler. Çok şükür bugünleri de gördük. Hocalı demek, Kars veya Ardahan demektir.

1992’de Üniversite son sınıf öğrencisiydim, Hocalı’da Ermeniler büyük katliamlar yapmışlardı. Yürekler yanmış, gözlerde yaş, sel olmuştu. Elden bir şey gelmiyordu.  O gün, Öğüt Dergisi’nde “Can Azerbaycan” diye şiir yazmıştım.

Hocalı katliamı her Türk’ün yüreğinde büyük bir acıdır. Haydar Baş hocam, bu katliam olduğunda ne çok üzülmüş ve gözyaşları dökmüştü, halen hatırımda…

O gün Azerbaycan Türk’ü, vatan nedir pek bilmiyordu. Sovyet Rusya’sı, çok şeyi unutturmuştu onlara. Dinlerini de bilmiyorlardı. Türk olduklarını, belki de öldürüldüklerinde hatırladılar. Haliyle, vatan savunmasını da bilmiyorlardı. Askerlik, Sovyet Rusyası’na yapılıyordu çünkü.

Sovyetler yıkılmış ama Ermeniler yıkılmış Sovyetlerin tankları altında yüzlerce kadın ve çocuğu ezmişlerdi. Hocalı’dan annesini emen bebek, annesi öldürüldükten sonra kan emerek ölmüştü. Bir Azerbaycan çocuğunu ,nasıl “diri diri yüzdüğünü” itiraf eden Ermeni doktoru, şok içinde dinlemişti dünya. Yaşlı insanlar, kadınlar, çocuklar, gençler nasıl öldürülmüşlerdi, hiç birimiz unutmadık.

6 yaşında yalın ayak, gözü yaşlı halde Hocalı’dan, Hankendi’den giden çocuklar, 25 yıl sonra bugün doğduğu köylere tank ve toplarıyladöndüler. Ama onlar Türk’tüler, katliam yapmadılar. Kuşun yedikleri halde, yine güldüler.

Silahlı teröristleri temizlediler. Bir tane sivil, zarar görmedi.  Yaşlı Ermenilerin kollarına giren Türk hemşireler, onları tedavi ettiler.  Aliyev, “hiçbir Ermeni gitmesin vatandaşımız olarak kalsınlar, onlara gözümüz gibi bakarız” mealinden açıklamalar yaptı.

Türklük böyle bir şey işte…

Türk zulmetmez, zulme uğrasa bile…

1992’de Azerbaycan yetkilisi Elçibey, Türkiye’den yardım ister. “Birkaç helikopter verin hiç olmazsa, yaralılarımızı taşıyalım…” der. Özal’ın  “onlar Şii, İran yardım etsin!” dediği anlatılır. İran da yardım etmez o gün, tıpkı bugün olduğu gibi.

Bugün Türkiye olmazsa, İran, Azerbaycan’ı işgal edecek durumda. Çünkü yapılan açıklamalar bu doğrultuda. Hakan Fidan, “Azerbaycan’a saldırı olursa, karşılık veririz!” dememiş olsaydı, belki de Karabağ’da temizlik operasyonu, İran tarafından engellenecekti.

Mevcut iktidarın bana göre doğru tek işi, Azerbaycan konusundaki doğru duruşudur. Bu konuda bütün yetkililere teşekkür ederim. Türkiye, Özal’dan sonra hatasını düzeltmiş, Demirel, Haydar Aliyev ile birlikte, iki ülkenin “bir millet, iki devlet” anlayışının temelini atmışlar.

Abdullah Gül hariç,  sonra gelen yetkililer Azerbaycan-Türkiye kardeşliğine, partiler üstü bir anlayışla hizmet etmişlerdir. TSK, Azerbaycan ordusunu eğitmiş ve halen eğitmeye devam ediyor. Kamuoyuna yansımamış olsa da Azerbaycan, birkaç defa işgalin eşiğinden döndü, son beş yılda.

Azerbaycan-Türkiye aslında, iki ayrı devlet gibi görülen, tek devlettir. Son 30 yılda, pek çok alanda tek bir devlet gibi hareket edildi. Sözde “bir millet, iki devlet” ama uygulamada, “bir millet, bir devlet” oldular.

Halkın da bilinçlenmesi gerekiyordu. Bunun için üniversiteler çok önemliydi. Akademisyenlerin bile eğitilmeleri gerekiyordu. Kolay değil, yüz yıla yakın Sovyet işgali altında yaşamışlardı.

Azerbaycan konusunda,  siyaset üstü bir devlet aklı tesis edilmişti eksikleri ve yanlışları olsa bile. Kültürel ve eğitim alanında önemli açılımlar yapıldı. Bu, Türkiye için de gerekliydi.

Bakü Devlet Üniversitesi mesela,  kapılarını Haydar Baş’a açtı. Sonra adeta bağırlarına bastılar. Baş Hoca’ya öğrenciler değil sadece, akademisyenler de talebe oldular. Evlerinde misafir etmek için sıraya girerlerdi. Üniversite’nin rektörü “Azerbaycan’ın iki Haydar’ı var. Birisi Haydar Aliyev, diğeri Haydar Baş’tır” diye itirafta bulunmuştu. Haydar Aliyev de sevmişti, Haydar Hoca’yı…

Türk subayları kardeş Azerbaycan askerine vatan savunmasının nasıl yapılacağının eğitimini verirlerken, Prof. Dr. Haydar Baş da vatan sevgisinin nasıl aşılanacağının eğitimini vermiş, bir asker disiplini içinde, tam 13 yıl hocalık yapmıştır.

“Dün onlar bizlere İslam’ı anlatmışlardı. Bunun için Hünkâr Hacıbektaş’ı göndermişlerdi. Bugün biz onlara, bizlere getirdiklerini geri vereceğiz. Sıra bizde…” derdi. Gerçekten de bu sefer Hacıbektaş, Anadolu’dan Türk Cumhuriyetleri’ne gitmişti.

Bugün savaşa giderken güle oynaya bir gençlik varsa, bir sürecin ve ciddi emeğin sonucudur, bilelim. Ruhu şad olsun. 1992’de Hocalı katliamında dökülen gözyaşları yerini eğer yaşasaydı bugün, sevinç gözyaşları alacaktı. Eminim, orada katılıyor sevincimize ve şehitlerimizi karşılıyordur.

Allah Türk ordularını ve Türk devletlerini ebediyen var eylesin.

5 YORUM

Hasan Taşkan

Müslüman Türk Birliği

Rabbim, Haydar BAŞ hocamız dan ve sizlerden sonsuz Razı olsun ki bizleri, Müslüman Türk Birliği bilincimizi yükselttiniz.

Ahmet Arif

Prof.Dr.Haydar Baş, Azerî Kardeşlerimizi bize sevdirdi

Geçenlerde iki Azerî genci ile karşılaştım.Orada bankada memur imişler.Tıpkı bizim Anadolu gencleri.Kanım kaynadı.Evet Yusuf Kardeşim..Çok güzel yazdın..Eline gönlüne sağlık..

Behiç Ustaoglu

Hocalı derin yaraydı

Zaferleri daim olsun. Hocalı katliamı, Türklerin tarihinde kara bir lekeydi. Bu lekeden kurtulmak çok sevindirici Türk olan için. Yaşasın Türk milleti...

Ahmet Hakverdi

Devrin Hacıbektaş'ı Haydar Baş’tı

Kim ne derse desin, Haydar Baş, ikinci Hacıbektaş idi. Kimse onu sadece parti lideri görmezdi. O hocaydi. Hoca Ahmet Yesevi gibiydi. Onu takip edenler anlasalar, bu ülke çok şey kazanır. Bunu zaman gösterecek...

Ali

Güzel yazı

Yerinde tespitler için teşekkürler

YORUM EKLE

You may also like...