"Yıkılıyorum" diye bağıran ülke Türkiye!

Adamın biri oturduğu eviyle sohbet eder: "Ey ev! Yıkılacağın zaman önceden bana haber ver, üzerime yıkılma" der. Bu konuda söz ister. Evi de ona söz verir. "Yıkılmadan önce seni uyarır, haberdar ederim" diye söz verir. Günler, haftalar, yıllar geçer.Evin bir tarafı akar, ev sahibi görmezden gelir. Duvarlarından yarıklar oluşur, ev sahibi sıva ile üstünü kapatıp, üzerine boya çeker. Bir başka gün, evin önemli bir bölümü kullanılmaz hale gelir. Adam bir şey olmamış gibi bazı odaları devre dışı bırakıp evde yaşamaya devam eder.Nihayet binanın çökme vakti gelir ve üstüne yıkılır. Evin sahibi ağlamaya başlar ve yıkılmış evine sorar: Hani sen yıkılmadan bana haber verecektin?Yıkılıyorum diyecektin?Neden sözünde durmadın?Ev cevap verir: Ben sürekli sana haber yolladım. Yıkılıyorum diye feryat figan ettim ama sen beni hiç duymadın. Duvarımdan delikler açıldı, sen çamurla tıkadın.  Üstüne boya çekip yaşamaya devam ettin. Bazı odaları terk ettin ama binayı terk etmedin. Yıkılacağını bile bile, içinde yaşayıp beni duymazdan geldin.Kıymetli dostlar!Bu hikâye mesnevi de geçer. Bizim hikâyemize ne kadar da benziyor. Ülkemizin hikâyesine;Üsleri yabancılara verilmiş, üç tarafı terör örgütleriyle çevrilmiş, sınırları kevgire dönmüş, girenin çıkanın belli olmadığı ülkemizin? Her şeyin, bir adamın iki dudağı arasında olduğu ülkemizin? Bazı bölgelerinin devletten, bazı bölgelerinin ise vatandaştan arındırıldığı ülkemizin hikâyesine çok benziyor.Memleketin hali, bize her tehlikenin yakın olduğunu haber verdi ama biz kulak asmadık. Gelişmeleri görmezden gelip, iyiye yorduk diyelim. "Bize bir şey olmaz" diyerek cahil cesareti gösterdik diyelim. Fakat Prof. Dr. Haydar Baş'ı da mı duymadık?Konuşa konuşa ağzında tüy bitti adeta. Nerde baksanız otuz yıldır, ülke insanına konuşuyor."Ben görevimi yapıyorum. Ben son nefes için siyaset yapıyorum. Ben, görevimi yaparak kurtuluyorum. Ya sizler? Beni dinlemeyen sizler! Nasıl kurtulacaksınız?" diye yüzlerce, binlerce defa uyardı. Duymadık, dinlemedik, görmezden geldik?Şimdi ülke evi üstümüze yıkılıyor. Diyebilir miyiz, "bizi bir uyaran olmadı" diye? Ülke evi yıkılırken, kim zarar görmez?Kim namusundan emin olabilir?Kim canından emin olabilir?Veya kim dininden, imanından?Tüm uyarılar,  "hayırlısı ne ise o olsun" diyerek, şerre yatırım yapanlar! Ülke çatısını delenlere, keser ve sap olanlar!Bölücülüğe "açılım" ve "süreç" diyenler, ebedi ayrılığa "müzakere" diyenler ve onları destekleyenler!Yaptıklarınızla gurur duyuyor musunuz?Bu iktidarın "Allah" demesine kanmayın, sizleri Allah ile oynatıyorlar diye kaç kere uyarıldınız? Ne harama "helal" demeleri sizleri uyandırdı, ne eşkıyaya "kurtarıcı" demeleri? Her yeri delik deşik edilen ülke evinden, gaflet içinde uyuduk?Şimdi diyoruz ki, ülke niye yıkılıyor. "Yıkılıyorum" diye bağıran ülke Türkiye!Fakat ısrarla görmedik, duymadık. Altında kalanlar sanmayın şehit olur. Mundar olmamak için iman tazeleyeli. Şehit ancak ve ancak ülke imanı olup, uyarıları dikkate alanlar için geçerli bir kavramdır.

0 YORUM

YORUM EKLE

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir