CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ABD’ye gitti.
Açıklamalar yaptı, demeçler verdi ve önemli ziyaretlerde bulundu. Yaptığı açıklamalarda ABD’ye sadık olunacağının mesajlarını verdi.
“Müttefiklerimizle yaptığımız anlaşmalara sadığız” diyerek adeta bağlılık yemini etti.Ünlü Yahudi Örgütleriyle görüştü ve yaptığı görüşmeleri savundu.
Faruk Loğoğlu başkanlığında bir ziyaretle başlayan CHP’nin Atlantik koşusu, Kılıçdaroğlu ile devam ediyor.
Loğoğlu’nun “ABD bizi iktidarda görmek istiyor” sözü, Kılıçdaroğlu’nun “Obama ile doku uyumumuz var” değerlendirmesiyle flörtten öteye taşınarak aşka dönüştü.Kılıçdaroğlu adeta Fenafil-Obama oldu.
Yani Obama aşkında yok oldu.
Daha önceleri Seyyit olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, Obama ile olan benzerliklerinden bahsedip durdu. İnşallah, “Obama’da Seyyittir” filan, demez!
Çünkü vaziyeti hiç de iyi görünmüyor.
Seyyit(!) Kılıçtaroğlu Irak’a gittiğinde “yanlış anlaşılmalara sebep olur” diye, Alevi veya Şii liderlerle görüşmemişti. Ama Yahudi örgütleriyle görüşme konusunda nedense çok cesur ve korkusuz!
CHP, AKP’nin on bir yıldır taşıdığı yükü, gönüllü olarak sırtlamak istiyor. Yükün sahibi malum, Amerika? AKP sadece taşıyıcıydı.AKP’nin bu işi eline yüzüne bulaştırdığını, ABD eski elçileri bir rapor hazırlayarak, aylar öncesinden Beyazsaray’a sunmuşlardı.
CHP hemen atladı “ben buradayım” diye?
Ne, Amerika’nın her istediğini yapmasına rağmen eşiğe süpürülen AKP’nin akıbeti onu düşündürüyor. Ne de ülkemizin ve Ortadoğu’nun başına, AKP’nin açtığı dertler onu frenliyordu. Sadece “ben buradayım” dedi.Bu sebeple Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın geçtiği yoldan geçiriliyor, içtiği sudan içiriliyor!Şimdi ikisi de yoldaş oldu.
Aşkları da bir!
İkisi de, Obama’ya âşık!Birisi Obama’nın sesini özlüyor. Diğeri Obama’ya olan aşkından kendini ona benzetiyor. Ama Türkiye’de farklı duruş sergiliyorlar. O kadar da olacak!
Ne de olsa, aynı ülkede siyaset yapıyorlar.
Biri iktidar, diğeri muhalefet görünmek zorundalar!
Ancak her ikisi de taşıyıcı veya çekici?
İkisi dedik ama aslında üçü demek lazım.
Malum iktidarı iki kişi kabul etmek gerek!
Aynı harmanın gemini çekmekteler.Aynı ağanın çiftini sürmekte, yükünü taşımaktalar.Atlantik’in marabalığına talip olanların, yapacağı başka ne olabilir ki?
İki öküz bir eşek!
Zalim bir ağa varmış.Tabi ağa olur da; çifti, tarlası, harmanı ve ahırları olmaz mı?
Ahırın birinde iki öküz, bir de eşek varmış.
Öküzler; her gün akşama kadar çalışıp, çift sürüp, gem çekerken; eşek, ağayı taşırmış. Akşamları ise ahırda aralarında koyu bir sohbet başlarmış.
Bir gün, öküzler kendilerinin ağa için çok önemli oluğunu iddia etmişler. Eşek bunda geri kalır mı? Ağayı taşımanın daha önemli bir iş olduğunu anlatarak, kendisinin ağa için daha kıymetli olduğunu savunmuş.Derken, tartışma sabaha kadar sürmüş.
Sonunda bu iki öküz ve eşek ağayı imtihan etmeye karar vermişler. Fikir eşekten gelmiş: Öküzler numaradan hasta olacaklar. Verilen samanı yemeyecek, suyu içmeyecekler.
Plan bu…,
Sabah ağanın marabaları bakar ki, öküzler sessizce yatıyor. Eşek ise anırıyor. Marabalar çok geçmeden, öküzlerin hasta olduğuna inanırlar. Ancak o da ne!
Öküzlerin hastalığı Ağanın umurunda bile olmamış.”Madem öküzler hasta eşeği çifte koşun” diye talimat verir ağa.
Çifte koşulan eşeğin, akşama kadar sesi soluğu kesilir. İki öküzün çektiği yükü, sıska bir eşek nasıl çeksin? Eşek bu işten sıyrılmanın bir yolunu bulur ve akşama öküzlere kötü haberi patlatır.
Öküzler, neler konuşulduğunu eşeğe sorarlar.
Kendilerinin ağa için bir kıymeti olup olmadığını öğrenmek isterler.
Eşek “hiç birimiz ağanın umurunda değiliz. Ağa dedi ki: Öküzler yarın da hasta olursa, kesip kavurma yapalım.”
Bunu duyan öküzler, hemen toparlanarak ölmektense ağanın öküzü kalmaya karar verirler. Eşek ise, ağayı taşımaya devam eder. Üçü de ağa için ne kadar kıymetli olduklarını, yaşayarak öğrenmiş olurlar.