Bizim öğrenci evimiz sanki arştaydı

Üniversiteye girdiğimde bana devlet yurdu çıkmıştı. Öğrenci yurdu, sekiz kişilik odalardan oluşurdu. Küçücük bir penceresi vardı. Benim yatağım pencere önündeydi.  Geceleri yıldızları seyrederek uyumayı çok severdim.

Bulunduğum ilde, ilk İcmal genciydim. Çok heyecanlı yıllarımdı? Okul okumayı adeta unutmuştum. Memleket meselelerini kendime dert edinmiş, İcmal'in iman ve insan tezini İcmal'den takip ederek anlatmaya çalışırdım.

Bir kişi olarak girdiğim Üniversitede hemen ilk haftada dört beş samimi arkadaş edindim. İkna ettim onları İcmal tezine? Dönem ortası yüzü aşmıştık.

Yurtta kalmamıza rağmen bize çarşı içinde bir mekân gerekiyordu. Haftanın belli günlerinde bir araya geleceğimiz, çay sohbetleri yapacağımız, namaz kılıp Allah diyeceğimiz bir mekân?

Araştırıp bir yer bulduk?

İki katlı. Alt katta üç, üs katta ise 2 oda bir mutfaktan oluşan, harabeden farksız, duvarlarının sıvası dökülmüş, çatısı çökük, tavanı akan eski mi eski bir ev?

Ev demeye kırk şahit lazım! Sahibi bina altını, bakkal dükkânı olarak çalıştırıyor. Doğrusu, bize de öyle bir yer lazım ki, öğrenci olarak içinden çıkabilelim! Şartlarını sorduk?

Adam "madem öğrencisiniz buranın oturacak bir durumu yok, yapacak param da yok. Yapın oturun sizden kira istemiyorum"

Zaten biz de bu teklifi yapacaktık adama?

İşe koyulduk, bir ay içersinde adeta saraya çevirdik. Öğrenci sarayı!

Hemen üç beş arkadaşımızı eve aldık. Evin alt katını yatak odaları üst katını ise geniş bir mescit yaptık. Yurdun kötü şartlarında kendimizi hemen öğrenci sarayına atardık. Ancak yurtla da bağımızı kesmezdik. Yurdun memuru, müdürü, bekçisi, hepsi İcmal abonesi oldu kısa zamanda.

Devletin yurdunda iki yıl sonra İcmal abonemiz üç yüzün üzerindeydi. İcmal yazılarını okuyan bizlerin karşısında fikir olarak kimse tartışmaya cesaret edemezdi. Konuştuğumuz her arkadaşı, sarayımıza götürür çay sohbetiyle buluştururduk.

Zeki kardeşim çok güzel yemekler yapardı. Cafer hiç beceremezdi, tıpkı benim gibi. E, bizde bulaşık yıkardık doğal olarak. Erol çok mızmızlanırdı. Enver kalın gözlükleriyle, çok sakin bir portreydi.

Sabah, namaz için erkenden kalkardık. Herkesi uyandırır, mescide çıkardık. Aramızda mühendislikte okuduğu halde imamlık yapan arkadaşımız Zeki vardı. Gerçekten çok zekiydi, adı gibi?

Şimdi bir üniversitede öğretim görevlisi, diğerleri mühendis, öğretmen, doktor, vs?

Zeki hoca bize namaz kıldırırdı. Sonra sabahları bir saate yakın, tesbihat okurduk. İlahileri ben söylerdim. Ardından kahvaltı yapar derslerimize girerdik. Cumartesi akşamları, en az üç yüz kişiyle çay sohbetleri yapardık. Oturmaya yer olmaz, ayakta Allah derdik.

İlahiler okurduk. Kelime-i Tevhit okur, salatu selam getirir, Herkesle çok iyi geçinirdik. Her kesimden arkadaşlarımız vardı. Karşımıza almadan, ortak paydalarda buluşmaya çalışırdık.

Çok şakalaşır ve çok gülerdik öğrenci evimizde. Ömer diye bir arkadaşımız, tekvando hocasıydı üniversitede. Tanışmadan önce, beni komünist zannedip 'eğitim veriyorum' bahanesiyle her gün döverdi.

Onu kazanma uğruna yediğim dayakların haddi hesabı yoktu. Bir gün baktım, gelmiş çay sohbetine? "Biz cumartesi günleri Anzer balı yiyoruz" diye, kandırarak Ergül getirmiş onu. Anzer balı yemek için geldiği sohbette, çay içerek çıktı. Bir daha ayrılmadı, vazgeçmedi bal yemekten!

Evet, biz bal yiyorduk. İcmal balı?

Hem de her öğün!

Allah demenin yanında bal nedir ki? Gencecik insanlar, Allah diyerek sağdan sola sallanırdık. Evimiz cennetten bir bahçe gibiydi. İlk kez gelenler, aşk ile bir kez Allah diyenler, Allah demenin tadına varanlar, bir daha asla ayrılamazlardı.

Ömrümün en güzel günleri böyle bir öğrenci evinde geçti. İcmal öğrenci evinde?

Şimdi, öğrenci evi diye konuşulanlara bakıyorum da, kusacağım. Olayın tarafları tam anlamıyla çukurdalar.

Oysa bizim öğrenci evimiz, adeta arştaydı.

Irak ilk işgal edilirken o evde, Iraklı kardeşlerimize dualar etmiş, Amerikan askerlerine "Kahhar" okumuştuk. O günlerde bizlere "sizler cihat etmiyor, oturup sadece Allah diyorsunuz" diyenler, ABD'nin Irak'a yaptığı ikinci çıkarmada, Amerikan askerlerinin sağ salim evlerine dönmeleri için dua etmişlerdi.

İcmal öğrenci evleri iman ile küfür safının net bir şekilde belli olduğu ve tevhit ile teslisin asla karıştırılmadığı, çağdaş Ashabı-Suffa evleridir.

Çocuklarımızın F-tipi evlerde, Beyazsaray'a yönelerek namaz kılmalarını istemiyorsak, Yahudi ve Hıristiyanların da kurtulmuş olacaklarına, inanmalarını istemiyorsak, ABD askerlerine dua ederek yetişmelerini istemiyorsak, çok dikkatli olmamız gerekir.

Elime aldığım bir İcmal ile yönümü ve kalbimi Allah'a döndüren, Prof. Dr. Haydar Baş'ın ellerinden sonsuz kez öper, Allah'tan uzun ömürler dilerim.

Bizim öğrenci evimiz sanki arştaydı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön