Nerede o eski Müslümanlar?

Ramazan geldi hoş geldi sefalar getirdi, Allah onu bizden hoşnut etsin. Tabii bizleri de ondan hoşnut etsin ve şikâyetçi eylemesin. Çünkü her Ramazan ayında tekerleme gibi dilden dile dolaşan “nerde o eski Ramazanlar?” sözünü söyleyerek Ramazan ayından şikâyetçi olmaya hakkımız yoktur.

Artık öylesine azdık ve şımardık ki; Ramazan’ı, orucu, zikri, salâvatı, Allah dostlarını eleştirir ve beğenmez olduk. Kendi aklımıza göre yorumlar yapmayı da ihmal etmedik.

Hiç düşünmüyoruz acaba Ramazan ve oruç bizden memnun mu?

Çok cüretkâr olduk doğrusu.

Yarın mahşer günü tuttuğumuz oruç bizden hesap sorar mı?

Sorarsa cevabımız ne olur? diye bir derdimiz yoktur.

Oruç tuttuk ama sadece aç kaldık. Dilimiz oruç tutmadı; dedikodu ettik, yalan konuştuk, fitne çıkardık…

Gözümüz oruç tutmadı; harama baktık, ahlaksız diziler seyrettik.

Elimiz oruç tutmadı; çaldık, çırptık, devlet malını yedik.

Ayağımız oruç tutmadı; harama gittik, helalden kaçtık, ranta koştuk, teravihe gitmedik, zikre gitmedik…

“Nerede o eski Ramazanlar?” yerine “nerede o eski Müslümanlar?” desek daha doğru olmaz mı?

Gerçekten “nerede o eski Müslümanlar?”

Tuttuğu orucun hakkını veren, orucun ve Ramazan’ın kendilerinden; kendilerinin de oruç ve Ramazan’dan memnun kaldığı o eski Müslümanlar nerede?

Hakkı hak, batılı ise batıl olarak gören ve ikisini birbirine karıştırmayan, az bir dünya menfaati karşılığında inancını ve devletini satmayan, zalimin karşısında mazlumun yanında olan, Müslüman’ın tırnağını ecnebinin cennetine değişmeyen, safını rant ve menfaatin değil imanın belirlediği o eski Müslümanlar nerede?

Herkesin elinden ve dilinden emin olduğu, görüldüğü zaman Allah’ı hatırlatan, sohbetleri kalplere şifa veren, devamlı hakkı ve sabrı tavsiye eden, hep istikamet üzere olan, sözleri ve özleri bir olan, çok laf yerine çok zikreden, seherlerde uyumayıp Allah diyerek ağlayan o eski Müslümanlar nerede?

Vücudu görünmesin diye adeta kırk kat elbise giymiş, kocasını kalabalık ortamda ismi ile çağırmaya utanan, hiç sinemaya gitmemiş, film seyretmemiş ve çevirmemiş, yalan nedir bilmemiş, eli ömrünce namahreme değmemiş, eşinden başkasına süslenmemiş, ömrü çocuğu ve ocağıyla geçmiş eli tespihli, dili zikirli analar ve o eski Müslümanlar nerede?

Bir gün aç bir gün tok olduğu halde şikâyetçi olmayan, sadece helal rızık peşinde koşan, zekât ve sadaka veren, fakiri gözeten, komşusu açken kendisi tok yatmayan, bulunca dağıtan bulamayınca şükreden o eski Müslümanlar nerede?

Müslüman’a karşı şefkatli ve merhametli, mütecaviz kâfirlere karşı ise çok şiddetli ve sert olan, Müslüman’ın safında kâfirin karşısında olan, Allah’tan başka korkulacak güç (NATO ve ABD gibi) tanımayan, haklıya hakkını, haksıza haddini bildiren o eski Müslümanlar nerede?

Güler yüzlü ve nurani olan, yüzünde kıl değil hakiki sakal sahibi olan ve manasını nefsinde yaşayan, kendi sonunu düşünerek böbürlenmeyen, öksüzün başını okşayan, kibar ve nazik olan, gönülleri kazanan, büyüğünü sayan küçüğünü seven, şefkatli ve iyi kalpli, hüsnü zan sahibi o eski Müslümanlar nerede?

Allah dostlarının hizmetinden ayrılmayan, öğrendiği bir harf için kırk yıl köleliği ibadet sayan, Allah’ın dostuna dost, düşmanına düşman olan, Allah dostunu canından aziz bilen, gönlünü onların gönlüne bağlayan, kardeşlik hukukuna riayet eden, düşenin elinden tutan, o eski Müslümanlar nerede?

Allah’ı görüyormuşçasına ibadet eden, reklâm ve tabela Müslümanlığından uzak duran, maddeci olmayan manaya önem veren, gösterişten uzak, sıradan ve normal olan, Müslüman olmak ve kalmak dışında bir etikete önem vermeyen o eski Müslümanlar nerede?

Allah o eski Müslümanlardan olmayı cümlemize nasip etsin.

0 YORUM

YORUM EKLE

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir