Çok kötü günlerden geçiyoruz.
Terörün önünde diz çökmüş iktidar, milletin de diz çökmesi için akillerini şehir şehir dolaştırıyor. Askerlerimizi şehit eden eli kanlı teröristler, sağ salim inlerine dönsün diye aylardır mütareke basını tarafından yapılan nümayişler dillendiriliyor.
Teröristler sınır dışına nasıl çıkacak?
Eli silahlı mı çıkacak, silahsız mı?
Bu ay çıkacak
Yok, gelecek ay çıkacak Az sonra çıkacak
Şu kepazeliğe bakın
Karayılan Kandilde toplantı yapıyor ve dünya basınının gözü önünde biz Türkiye ile anlaştık diyor. Devlet görüştü, hükümet görüştü derken nihayet Çözülme Müzakeresinin ilk aşaması gerçekleşmiş oldu.
Karayılan her zaman ki gibi, devleti tehdit etmeyi de ihmal etmedi tabii
Eğer Anayasa değişmez ise, kötü olur dedi. Şimdi anlıyor muyuz Hükümetin Yeni Anayasa telaşının nedenini?
Mevcut Anayasa askerler tarafından yapıldı diye vaveyla koparan tatlı su demokratları, ne hikmettir sus-pus Silah dayatarak Anayasa mı olurmuş? diyenler, teröristin silah dayatmasından nedense, hiç rahatsız değiller.
Silah zoru ile Anayasayı değiştirmek suç değil mi? Silahı doğrultan terörist olunca, suç olmaktan çıkıyor mu?
Neticede Karayılan ak yılana dönüşmüş görünüyor. Yılan bu, ne yapacağı belli değil mi?
Devletin askeri, teröristlerin sağ salim çekilmesi için görev yerlerini terk ediyor. Güvenlik noktaları boşaltılıyor, Termal kameralar kapatılıyor, askerler karakollara toplatılıyor.
Merak ediyorum çekilen terörist mi, yoksa asker mi?
Bir devlet düşünün ki, topraklarının bir kısmını kendisinden koparmak için kırk bin insanının hayatını elinden alan terörist örgütün, eli kanlı canilerini salıveriyor.
Bir Hükümet düşünün ki iş başına geldiği ilk günden beri vatandaşına iş ve aş bulup, güvenliğini sağlayacağına, ülkesi üzerinde hesabı olanları dinliyor ve onların taşeronu olan terör örgütü üyelerinin güvenliğini sağlıyor.
Devletin ve kurumlarının içinde bulunduğu vaziyet ortada Devlet direksiyonunda oturan iktidarın durumu da malum
Peki, bu hallere nasıl geldik?
Öcalanlara, Kara veya Ak yılanlara teslim edilişimiz nasıl gerçekleşti? Bunları bu gün dahi düşünmeyeceksek, ne zaman düşüneceğiz?
Ne zaman uyanacağız?
Uyanmamız için daha nelerin olması gerekir?
Türk isminin ayrılık unsuru sayılması, Türklüğün ayaklar altına alınması, Türklüğe hakaretin suç olmaktan çıkarılması ve hatta hakaretin sevap sayılması anlayışı bizleri uyandırmıyorsa
Bizleri ne uyandıracak?
Açık açık, özerk bölge haritalarının yayınlanması, terörist başının hapisten çıkarılmasının konuşulması, dağdan talimatlar verilerek anayasa dayatılması bile, bizleri uyandırmıyorsa
İsrafilin Sura üflemesini mi bekliyoruz? Bu ölüm uykusundan uyanmak için
Bu gün şehirlerimiz olan bu vatan toprağının eyaletlere ayrılması, buralara pasaportla gidilmesi söz konusu olduktan sonra uyansak ne olur.
Dün Osmanlı toprağı olan ve bu gün ecnebilerin isyan ve işgalleri altında inim inim inleyen İslam coğrafyası bizim değil miydi? Dün cetvelle harita çizerek bölen emperyalistler, bu gün yeniden buralara ait haritaları değiştiriyorsa en büyük dersi bizim çıkarmamız gerekmez mi?