“Sınır tanımayan bazı AKP’liler” Sayın Erdoğan’ı yağlama, bağlama konusunda o kadar ileri gittiler ki, ne dinin sınırları kaldı ne de imanın. AKP il başkanlarından birisi Sayın Erdoğan’ı peygamber gibi gördüğünü söyledi.
Bir diğeri ise peygamberimize kimlik kartı çıkardı. Bu kimlik kartına göre Efendimiz, AKP’li (hâşâ sümme hâşâ) ve Tayyip de peygamberin çocuklarından oluyormuş.
Her Müslüman’da peygamberden olma hedefi ve amacı varken, bunlar da peygamberi kendilerinden gösterme amaç ve gayreti var. Din, iman, peygamber kendi tekellerinde malzeme olarak, sözüm ona “bir Allah kuruşuna kadar” kullanılıyor.
Peygamberimize hakaret filmine dünyada Müslümanların tepkisini çekmeyen tek ülke, Türkiye oldu. Peygambere hakaret değil de, Tayyip Erdoğan’a hakaret olsaydı, olacakları düşünemiyorum bile…
“Anam, babam sana feda olsun ya Resulullah” diyen Hazreti Ömer’e efendimiz “Anneni, babanı bana feda ediyorsun da, kendini edebiliyor musun ya Ömer?” dediğinde Ömer Efendimiz, “Canım sana kurban olsun Ya Resulullah” demiştir. Buna karşılık efendimiz “şimdi oldu Ya Ömer, İman budur” demiştir.
Müslüman bu sevdanın sahibi olursa peygamberin yolunda olur. Peygamberin soyundan olmak ta şüphesiz çok önemli ama bu konuda olmazsa olmaz, yolunda olmaktır.
Şimdi ne soyu, ne de yolu peygamberden olmayanların, bu konuda yazdığı söyledikleri boş lakırdıdan başka bir şey değildir. Ciddiye almaya değmezler, zaten Sayın Tayyip Bey’in bu yakıştırmaları kabul edeceğini sanmıyorum. Ancak cehaletin ve azmışlığın geldiği noktayı görmek açısından söylenenler, çok önemlidir.
Peygamberin mübarek çocuklarının kim oldukları, bütün Müslümanların malumudur. Ancak ben İbn-i Mülcem’in çocuklarını yazmak istiyorum, sanırım İbn-i Mülcem’in kim olduğunu biliyoruz, Hazreti Ali efendimizin katilidir.
İbn-i Mülcem, Yahudi veya Hıristiyan değil, sarıklı ve cüppeli bir Haricidir. Güya Müslümanların menfaati ve kurtuluşu için, Müslümanların emiri, peygamberimizin damadı, Hz. Hasan ve Hüseyin’in babaları, sahabenin bir incisi, hakkında yüzlerce ayetin indiği, İslam’ın kılıcı üzerine bina edildiği, peygamberimizin “Kardeşim” dediği Ali efendimizi; acımadan katletmiştir.
Ne hakkında inen yüzlerce ayeti, ne Efendimizin binlerce hadisi bu Müslüman bozuntusunu durduramadı. Çünkü bu dışı Müslüman içi kâfir İbn-i Mülcem; Hz. Ali’yi Müslümanların birliğine engel, ortadan kalkması gereken bir hedef olarak görmüştür.
İbn-i Mülcem’in çocukları da bugün aynen babalarının yolunda devam etmekteler. Peygamberimizin “Müslüman’a kılıç çeken bizden değildir. Nahak yere bir insanı öldüren, bütün insanlığı öldürmüş gibidir. Müslüman, Müslüman’ın kardeşidir.” Sözlerini hiç duymadan, Suriye’de Müslümanların katledilmesini istemekteler.
İbn-i Mülcem Müslümanlar adına bu cinayeti işlemiş olmasına rağmen, bugün onun temsilcileri veya çocukları ise; kırıştırdıkları dolar hürmetine ve BOP adına yapmaktalar.
İbn-i Mülcem’in cübbeli-cübbesiz tüm çocukları, aynı safta buluşmuş, kanal kanal dolaşarak Şam’a sefer düzenlemekten söz etmekteler. Dini kimlikleri ile siyasileri yanıltma, milleti değiştirme ve dönüştürme uğraşı içindeler.
Dinlerarası diyalog filminde rol alan, Kara-Man (kara adam)’ın, Suriye konusunda ekranlarda isyancı katillerin yanında olması hiç de şaşırtıcı değil. Dinlerin kardeşliğini savunanların, Müslümanların kardeşliğini bozmak için nasıl uğraş verdikleri çok dikkat çekici…
Hani bunlar diyalogdan, hoşgörü ve kardeşlikten dem vuruyor, gayrimüslimleri dahi cennete koyuyorlardı?
Ne oldu bunların sevgi ve merhametlerine de bugün Şiileri cehenneme koyuyorlar?
İbn-i Mülcem’in çocukları Küfe’de değil, maalesef ülkemizde yaşamaktalar. Ali’nin çocuklarını katletmek için zehirli dilleri ve bıçakları ile vakit kollamaktalar. Müslüman’ı, Müslüman’a kırdırmak için yapmayacakları kalleşlik yoktur.
ABD elçisinin öldürülmesinin “çok günah” olduğunu söyleyen zehirli dilleri, Müslüman’ın öldürülmesi konusunda Yezit’çe fetvaları üretmekteler.
Allah bunların ellerinden ve dillerinden Müslümanları emin eylesin.