Yenen her nanaye "İslam" dendi!

Bilerek veya bilmeyerek son seçimle neye onay verildiğini ifade etmeye çalışacağım. Milli irade ne derse baştacı.Ancak milli irade "erit" veya "sıfırla" da demez. Öyle ise sonuç ne? Demokrasinin  garip cilveleri diyelim!Tabi yaşananlara demokrasi denilirse.   Müslümanlar seçimle ilk defa Sakife'de tanıştılar. Birkaç kişi bir araya gelerek, Allah'ın seçimini bir kenara bırakıp, kendi seçimlerini "Allah'ın Seçimi" diye Müslümanlara yutturdular.Hz. Fatma'nın ifade buyurduğu üzere "başkasına ait deveyi damgaladılar" Haa, buna alet olanlar sonraları pişman oldular. Bu ayrı bir konu. Bakmayın siz, o gün bu gün Müslümanlar iflah olmuyorlar. Tüm gönüllerde Ehl-i Beyt'in hakkı teslim edilmedikçe, başımızda dönen uğursuzluklardan kurtulmamıza imkan yok. Sakife seçimi 'Emevi Siyaseti'ni doğurdu.Bu siyasi anlayış, koltuk uğruna peygamberin soyunu kurutmaya "İslam" dedi. Sonra, Peygamber torunlarının rövanşını alma bahanesiyle Abbasiler geldi. Onlarda farklı olmadılar. Makam ve mevkie "İslam" deme alışkanlığı onlarda da sürdü.Selçuklular biraz farklı?Hele Osmanlılar hiç sormayın! Bunlarda maalesef kardeş katline "İslam" dediler. Kundaktaki bebeği koltuğa engel görüp katline cevaz verdiler. Evladı öldürmeye, kardeşi boğmaya "devlet-ebed-müddet" kılıfı uydurdular. "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" öğüdünü ve nasihatini bir kenara attılar. Peygamberin "bir Müslüman'ı kasten öldüren ebedi cehennemliktir" uyarısını, duymazdan geldiler.Koltukları için tehlike gördükleri kardeşi, evladı yok eden zihniyet veya buna cevaz veren sakat anlayıştan nasibini almayan kalmadı. Şairler ve mutasavvıflar da dahil.Osmanlı ailesi çok ah almıştır. Yanlış yönlendirme ve uyduruk fetvalarla çok büyük yanlışlara düşürülmüşler. Koltuğa "İslam" deme veya koltuğu kurtarmayı, İslam'ı kurtarmak olarak görme huyumuz buralara kadar dayanır. Niyazi Mısri Hazretleri… 75 yaşındaki bir gönül eri…Şeyhülislam'ın "İslam" dediğine İslam demediği için ayaklarına on beş kilo ağırlığında bir Bukağı(kelepçe) takarak Limni adasına sürülüyor. Mısri'nin bir suçu da, Ehl-i Beyt'e olan derin muhabbeti. Özellikle Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'in adeta delisi bir zat.Çektiği eza ve cefadan ötürü, Gelibolu'da gemiye bindirilirken "Osmanlı sülâlesinin inkirazı için dördüncü semâya bir kazık çaktım! Bu kazığı benden başka kimse çıkaramaz!" demiştir. Osmanlı ailesinin başına gelenlerin, bu Allah erinin kırılan gönlüyle alakası olduğu çok dillendirilmiştir.Diyeceksiniz ki tüm bu anlatılanların günümüzle ilgisi ne? İlgisi şu:Sakife'de başlayarak devam ede gelen koltuğa "İslam", makama "iman" deme anlayışı, bugün karşımıza yolsuzluklara "hayır işleri"  demek olarak çıkmıştır. "Kızım Fatıma bile çalsa elini keserim" inancı ve akaidi, yerini "tabi ki çalacak" düşüncesine bırakmış."Koltuğu kurtarma", ülkeyi kurtarmak olarak yutturulmuş. Sonuç olarak;Rant, "bağış" olarak algılandı.Kutulara konan, eritilen ve sıfırlanan paralara "yarasın" dendi. Tüyü bitmemiş yetimin, fakir fukaranın, garip gurebanın hakkının gaspına razı gelindi.Ülkenin "müzakere" ve "açılım" adı altında bölünmesine "dur" denmedi.Yalana inanıldı. Ülke yerine, koltuk kurtarıldı. Zinaya evet dendi.Allah'ın ayetleriyle dalga geçenleri ödüllendirildi.Ülke topraklarının satışına, kaynakların peşkeşine "devam" dendi.Kelime-i Tevhit'ten Peygamberin çıkarılmasına, açılmış kırk bin kiliseye, Amerika'nın Ilımlı İslam'ına "evet" dendi.BOP'a ve Büyük İsrail'le "tamam" dendi.İsrail için İslam dünyasının parçalanmasına, İsrail'in tüm tehditlerinin AKP eliyle tek tek ortadan kaldırılmasına "devam" dendi.En kötüsü de, eylemlere değil sözlere inanıldı. Gözlerini kapatarak yenen her naneye "İslam" dendi.

Yenen her nanaye "İslam" dendi!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön