Meclis'te Soma Faciası görüşüldü. Katılan milletvekili sayısı sadece 78?Milletin ciğeri yanarken, vekiller ciğer kebabı yemeye gitmiş olmalılar. "Böyle millete, böyle Meclis" diyeceğim, ayıp olacak. Ya da "müstahak" savaşının direk ortasında bulacağım kendimi. Ben eğitimciyim yıllarca, insan eğitimiyle meşgul oldum. Eğer hata ve yanlış yapana, gerekli cezalar verilmezse, bu daha büyük hatalara davetiye çıkarır.Bu, sınıfta veya okulda böyle olduğu gibi toplumda da böyledir. Bir toplum, attığı yanlış adımlardan ötürü mutlaka uyarılır. Yani bir uyaran, mutlaka çıkar. Eğer uyarma işi netice vermezse, belalar o toplumun yaşam tarzı olur. Bu, olayın doğasında ve işin 'fıtratında' var. Tarihte o kadar örnekleri var ki, az düşünmek yetiyor.Hz. Nuh, sapkın bir topluluğa uyarıcı olarak gönderilmişti. Oğlu bile ona inanmadı. Bıyık altında güldüler Nuh'a? "O, Peygamberse önce kendi oğlunu yola getirsin" dediler. Oğluyla birlik olup, Nuh'a gülenler helak oldular. Oysa Nuh'un Gemisi, halen mana denizinde yüzüyor.Hz. Lut'un kavminin, daha acıklı bir hikâyesi var. Öyle sapkın bir toplum ki, affedersiniz ibn.lik almış başını gidiyor. Mübarek insan o toplumda, o kadar bizar oldu ki, sonunda Allah onları da helak etti. Hz Lut da, rahat bir nefes aldı. Zaten "Allah'ın veli kullarına korku yoktur. Onlar mahzun da edilmeyecekler" ancak onlar toplum için endişelenirler. Onların da fıtratı böyle… İnsanlık için üzülme ve endişe etme var.Allah'ın bütün peygamberleri veli kulları böyledir. Uyarıcılar onlar. Peygamberlerden sonra, uyarıcılık görevlerini Allah dostları üstlenmişlerdir. Onları, çul çaput içinde aramayın.Hayatın ve halkın içinde, sürekli uyarırlar. Uyarıları toplum dikkate alırsa ne âlâ, almazsa o zaman bela ve musibetler başlar yağmaya?Vaktiyle bir Allah dostu, içinde yaşadığı toplumu yanlışlarına karşı çok uyarmış. Toplum, o insanın iyi biri olduğunu kabul etmekle birlikte, uyarılarını pek dikkate almamış. Sonra kuraklık olmuş, ardından kıtlık derken,müthiş bir perişanlık baş göstermiş. Sonra bu zatın kapısını çalmışlar. Allah'a kendileri için dua etmesini istemişler. Zat hiç oralı olmamış. Ağzından bir tek dua çıkmamış. Üstelik gelenlerle, hiç ilgilenmemiş bile. Bir anlam verememişler. Tabi sıkıntılarda artıkça artmış. Yine çalmışlar ulu kişinin kapısını. Bu sefer, konuşmuş Veli kişi. Ama bir kaç cümlelik: "Şuan dua zamanı değil. Dua zamanını kaçırdınız. Uyarıldığınız zamanlar fiili duada bulunsaydınız. Başınıza bu felaketler gelmezdi. Şimdi tövbe ve sabır zamanı?" diye buyurmuş."İçimizdeki beyinsizler yüzünden bizi de helak eder misin Allah'ım?" diye, ayet ile uyarılmıyor muyuz zaten!'Bir kısım beyinsizler'le birlikte yaşamanın ağır faturası herkese kesilir. Çünkü herkes aynı gemi içinde, gemi delinince herkes batar. Olay bu?İnsanoğlu Hz. Âdem'den beri hiç değişmemiştir. Hz. Nuh'un, Lut'un kavmi ile insan olarak farklı hiçbir tarafımız yok. Kıyamete kadar da olmayacak. Değişen bir tek eşyadır.Eğer bir toplumun fıtrat ayarları bozulmuş, adalet vidası yalama olmuşsa, o topluma her şey müstahaktır. O toplumu, insan ayarlarına ancak belalar geri döndürebilir. Bir toplum yalan ve talana prim veriyorsa, o toplumda ayardan ve ölçüden söz edilemez. Hele hele; adaletsizlik, yolsuzluk, hırsızlık, arsızlık, namussuzluk yükselen değer haline gelmişse, o toplumu ancak bela temizler.Bir toplum düşünün ki, çalmayı, çırpmayı savunuyor. "Çalacak tabi" diyor. "Başka kim var ki" diyerek,küresel sömürü odaklarını söz sahibi yapıyor, "babalar gibi satarım" diyenlerin oluşturduğu ölüm tünellerine, "adalet ve kalkınma" diyor, yapılacak bir şey yok. E böyle bir topluma taş ve ateş yağmadığına şükür!Bir müstahak ve fıtrat yorumu da benden oldu ama niyetim gerçekten bu değildi. Meclisten girdik, müstahaktan çıktık!Ama eğer toplum olarak iğnenin ucunu biraz olsun kendimize batırmazsak, daha çok tekmeleniriz. Ceza ve uyarı müesseselerini çalıştırmayan bir toplum, seçtiklerinin istifa müesseslerini çalıştırmasını, beklememeli?Ektiğimizi biçiyoruz. Sorumsuzluk ektik, ölüm biçiyoruz. Tövbe ve sabır dileğiyle…
Bir 'müstahak' ve 'fıtrat' yorumu da benden!